Biri ‘lâikçi’, diğeri ‘hukuka bağlı’ hakim!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Danıştay cinayeti davasının duruşmaları, iki ayrı mahkemede yapıldı.. Birincisi, davadan tümüyle elini çekti. Diğeri ise daha dosyayı yeni ele aldı.

Ama ele alışı ile birlikte, “Bu mahkeme, bu gizemli cinayeti, tüm ayrıntıları ile çatır çatır çözer” dedirtti.

Ankara'daki mahkeme, sanığa soruyordu: “Niye hakimi öldürdün?”

Kurgulanmış katil cevap veriyordu: “Başörtü yasak dedi. Ben de cezalandırdım.”

Hakim kafasından şöyle geçiriyordu: “Ohh ne güzel. Dört dörtlük cevap. Benim işim tamamdır. Başörtü yüzünden hakimi öldürdüler diye kararı bastırdım mı, 40 yıl daha bu ülkede başörtüyü kimse serbest bırakamaz!”

“Bu katilin bağlantılı olduğu kişileri araştıralım” diye itiraz eden mi var?

Hakim beyin cevabı basit: “Otur yerine..”

“Cinayet öncesinde güvenlik kameraları niye arızalanmış? Bundan kim sorumlu, araştırılsın” mı dediniz?

Hakim beyin cevabı hazır: “Sen de çok biliyorsun, kamera işte bu. İnsan yapısı.. Arızalanır, arızalanır. Biz mahkeme miyiz, tamirci mi, bize ne arızalanan kameradan!”

“Bu ülkede her gün başörtü yasağı sebebi ile binlerce genç kız mağdur oluyor. Ama hiçbirisi, illegal bir eyleme başvurmadı. Bu adam kim ki; illegal eylemi, başörtülülerin üzerinden yapmaya kalkışıyor? Araştırılsın” diye çıkışacak mı olduğunuz?

Hakim bey hemen kararı yapıştırır: “Sanık cinayeti itiraf etmiştir. Başörtü yüzünden işlediğini kendisi beyan etmiştir. Bunda başka araştırılacak bir şey yoktur!”

Buraya kadar olanlar, “laikçi hakim”in uygulaması..

Başörtüyü mahkûm etmek için, başörtü serbestliğinin önüne set çekmek için, tezgah olduğu her şeyiyle belli olan Danıştay cinayetinin arkasındaki gerçeği hiç araştırmadan, kararını verip, işi bitiriyor lâikçi hakim!

“Laikçi hakim” işini bitiriyor ama, Yargıtay bozmasından sonra, dosya “hukuka bağlı hakim”e geliyor. Biz de aradaki farkı görmüş oluyoruz!

Hukuka bağlı hakim; önyargıları ile değil, ideolojik saplantı ile değil, hukuk kurallarına bağlı olarak karar vermek üzere yola çıkmış.. Dosya eline geldiğinin üçüncü günü işe başlıyor: “Cinayet zanlısının 2001 yılından itibaren telefon kayıtlarının tümünün celbine.”

Evet, ceza davasında, sanık suçu itiraf etse bile, hakim bu itirafla bağlı değildir. Hakim, maddi gerçeği araştırır. Çünkü olabilir ki; işlenen suçun faili direkt mafya babasıdır ama, o ceza yemesin diye, küçük bir çocuğa “Ben işledim” dedirtmişlerdir. Küçük çocuk “Ben işledim..” dese dahi, hakim o itiraf ile bağlı değildir. Gerçeği araştırmakla yükümlüdür.

“Hukuka bağlı hakim” de öyle yaptı.. Devam etti: “Cinayetle suçlanan kişinin olay öncesi kaldığı otel kayıt defterlerinin getirtilmesine!” dedi..

İşte böyle olur yargılama.. Böyle olur; işlenen suçun arkasında yatan sebebi, bağlantıları, yan delilleri araştırmak.. Böyle olur, gerçek faillerin kim olduğunun ortaya çıkarılması için delil toplamak..

Devam etmiş hukuka bağlı hakim (lâikçi hakimin tam zıttına): “Danıştay kapısındaki güvenlik kameralarının, arızalı olsa bile mahkememiz gönderilmesine!”

Hatta devamında, “Danıştay binası civarında başka şahıslara ait kamera kayıtlarının da araştırılmasına..” demiş!

Sen başörtülü idin, ben lâiktim. Sen namaz kılıyorsun, ben oruç tutmuyorum tartışmaları ile oyalanmamış.. “Sanık itiraf etti ya” diye, kafayı bir yere saplamamış!

Olayın gerçeğini, taraf tutmadan araştırmak ve bulmak için; kararları almış, ardı ardına!

Hele şu karara bakın, küçücük kaytarma ihtimali bırakıyor mu muhataplara: “Dosya kapsamında el konulan el bombaları ve mühimmatın, teslim tarihinden itibaren birlik ve şahıs olarak tarihlerini belirtir şekilde, zimmet silsilesinin; sarfedilmişse, sarf raporlarının ayrıntılı olarak bildirilmesine.”

Şimdi o komutan bu komutana, bu komutan diğer komutana topu atsın da göreyim!

Gerçeklerin ortaya çıkarılmasının önüne çıkabilecek biri varsa, görelim bakalım boyunu!

Ve şimdi söyleyin; lâikçi hakim mi istersiniz, hukuka bağlı hakim mi?

Sanığı, cinsine, ırkına, ideolojik görüşüne göre sınıflandırmadan, sadece maddi gerçeği araştıran hakim mi istersiniz, yoksa ideolojik saplantısına uygun bir çıkış buldu mu, gözü başka hiçbir şeyi görmeyen lâikçi hakim mi?

Olayın maddi delillerini, bilimin ışığında toplayıp, buna göre karar vermek isteyen hukuka bağlı hakimi mi istersiniz, “Ne delili ya?! Adam ‘ben işledim, başörtü yüzünden işledim’ diyor ya. Daha neyi araştıracaksın?” diyen lâikçi hakim mi?

Ergenekon davasına da bakan mahkemenin, dün geceyarısı açıkladığı ara kararı, tüm mahkemelere örnek olacak nitelikte devrim niteliğinde bir karardır!

“Bitmiş” denilen dosyayı yeniden açan ve gizlenen failleri ortaya çıkarmak için en küçük ayrıntıyı bile araştırma kararlılığı gösteren çok önemli çıkışlar bunlar!

Umarım bu araştırma, hem bu cinayeti aydınlatır, hem de Türkiye’nin geleceğini!

VAKİT