Birgül Hanım’a Vurun, Atatürk’e Saygı Duyun

KENAN ALPAY

CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in Meclis’te yaptığı konuşmaya verilen en anlamlı tepki ve en tutarlı destek kanaatimce MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır’dan geldi. Irkçılık yaptığına dair Güler’e tepkilerin yükseldiği bir vakitte MHP adına konuşan Mehmet Şandır, “Sayın Ayman Güler, kurucu hukukun ve kurucu felsefenin gereğini ifade etmiştir” cümlesiyle tereddütsüz ve şartsız sahip çıkmıştır.

Irkçılığın Atasını Seven, Kızını Döver mi?

Kemal Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce’nin yönetim adına tepki göstermesine karşın Birgül Ayman Güler’e CHP içinden Emine Ülker Tarhan ve Süheyl Batum gibi safkan Kemalist ve Ergenekon sözcülerinin açıkça sahip çıkmalarında bir gariplik yok. Fakat yine de MHP cephesinden verilen bu desteğin kamuoyunda geçiştirilmiş olması çok isabetli olmamıştır. Çünkü MHP’yi temsilen konuşan Şandır’ın çok ciddi bir tahlil ve tespit içeren “Sayın Ayman Güler, kurucu hukukun ve kurucu felsefenin gereğini ifade etmiştir” hükmü kanaatimce yaşanan tartışmaların özünü teşkil etmektedir.

Tartışmaların vuzuha kavuşturulması için sorulması gereken anahtar soru şudur: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu hukuk ve kurucu felsefesi ne üzerine kurulmuştur? Çerçevesini Mustafa Kemal’in çizdiği Kemalist-laik Türk ulusalcılığı devletin kurucu hukukuna ve felsefesine tek ve temel kaynak teşkil etmiyormuş gibi davranmanın kimseye bir faydası yok.

Hemen herkesin B. Ayman Güler’in konuşmasında geçen ‘’Kürt milliyetçiliğini bana ‘ilericilik’ ve ‘bağımsızcılık’ diye yutturamazsınız. Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz’’ vurgularından özellikle ikinci cümleye itiraz etmesi dikkat çekicidir. Türk ulusu ve Kürt milliyetçiliği kıyasının yeni bir eşitsizlik ilanı olmadığını bilmeyen yokken ırkçılığa karşı yükseltilen bu hassasiyetin manası nedir?

Birgül hanım daha doğmamışken şimdi milletvekili olduğu partinin kurucu kadroları “damarlarında dolaşan asil kan” ile kanun ve kolluk kuvvetleri marifetiyle sadece Kürtleri değil Çerkesleri, Lazları, Gürcüleri, Boşnakları, Arapları da Türkleşmeye ve Atatürkçüleşmeye zorlamamış mıydı? Birgül hanım olsa olsa, Allah’ın her günü küçücük çocukları Türklüğüyle gurur duyan, varlığını Türk varlığına armağan eden, Türk olmakla mutlu olmayı eşitleyen ırkçı-inkârcı andlar okutan despotizmin bir çocuğudur.

Sabiha ve Afet Hanım’ın Yeni Sürümü

Birgül Hanım’a Kürtleri ve Türk olmayan diğer halkları eşit görmemeye teşvik eden (hatta mecbur tutan) Kemalizm adında bir ideoloji ve rejim yokmuş gibi taarruz etmek hakkaniyetle bağdaşmaz. Birgül hanım ve benzeri ırkçı-ulusalcı karakterler ne serada yetiştiler ne de uzaydan geldiler. Onlar Kemalist şartlandırmanın, Atatürkçü endoktrinasyonun, laik-ulusalcı terbiye modelinin ürettiği fakat asla imalat hatası sayılmaması gereken tiplerdir.

Şöyle bir düşünelim: Kemalizmin inşa etmek istediği kadın modeli Türk ulusu ve devletinin bekasına adanmış bir “kesin inançlı” değil midir? Afet (İnan) Hanım’ı Türk ırkının Batı medeniyetinin kurucu beyaz unsurları arasında başköşeye yerleştirmeye teşvik eden bilimsel bulgular değildi herhalde. Manevi kızı olduğu Ulu Önder’in Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Teorisi’ne bilimsel kılıflar uydurmak için yırtınan Afet Hanım, hiç şüphe yok ki Birgül Ayman Güler’in manevi annelerinden biri sayılır.

İlk kadın savaş pilotu olarak ipi göğüsleyen diğer bir “manevi kız” Sabiha Gökçen, Türk ulusuyla eşit olmadıklarını idrak edemeyen Dersimlileri bombalarken sahip olduğu duygu ve düşüncelerle Birgül Hanım’ın diğer bir manevi annesi değil miydi? Afet ve Sabiha hanımların birazcık modifiye edilmiş modeline bu sebeple ‘Birgül Ayman’ diyorlarmış şimdilerde.

İtiraf etmek birilerine ağır gelse de gerçek şudur: Darbe ortamı oluşturmak için Ergenekon cuntasıyla beraber hareket ettiği Türkan Saylan, Nur Serter, Necla Arat veya Canan Arıtman gibi arkadaşlarıyla Birgül Ayman Güler de aynı fabrikanın ürünüdür. Modern Türk Ulusu üretmek üzere devleti bir fabrika gibi kurgulayan Mustafa Kemal’in “Asil Kan Ütopyası” bu gibi despotlar eliyle ülke insanlarına çok kanlı ve acılı faturalar çıkardı.

Bütün zaaflarına rağmen ulusalcılık-ırkçılık üzerinden yürütülen tartışmalar sadece mevcut CHP’yi değil daha geniş anlamıyla resmi ideolojiyi ve iktidar sınıflarının hegemonyası üzerine daha sistematik bir biçimde odaklanmayı beraberinde getirecektir. Birgül hanıma vurup yolundan gittiği Atatürk’e saygı duyma gibi tutarsız bir söylem ve siyaset biçimiyle çözüme ulaşmanın mümkün olamayacağını hatırlatmamız şartıyla tabii ki.