Yazımın, Defne Joy ile bir ilgisi yok. Bugün Defne olur, yarın bir başkası..
Önemli olan, toplum olarak “alkol”ün ülke insanına verdiği zararı kabul edecek miyiz, etmeyecek miyiz?
“Sana ne kardeşim, hayat benim” demekle olmuyor.
Bir şekilde toplumu da ilgilendiriyor işte.
Defne özelinde söylersek, 1.5 yaşındaki çocuğu da ilgilendiriyor, annesinin içki alışkanlığı..
Her şeyden önce de, medya mensuplarına düşüyor görev.
“İçki avukatlığı” için mazeretler üreteceklerine, “içkinin zararları”na ışık tutmalılar.
Üç tane alkol müptelasını ekrana çıkartıp, “yaşam biçimi dayatılıyor” mavalları ile insanları aldatmasınlar..
Bakın şu “yaşam biçimi”ne..
Kimse dokunmamış.
Kimse, tek bir noktasında bile müdahale etmemiş.
Bir barda eğleniliyor.
Gecenin yarısı olmuş.
Kimse gidip, “Hanım abla, senin çocuğun var. Bu saatte ne işin var burda?” dememiş.
O bardan çıkmış, bir başka eğlence mekanına gidilmiş.
Orda da polis karşısına çıkıp, “Beyler, bayanlar.. Saat 24.00’ü geçeli çok oldu. Haydin bakalım, bu saatten sonra eğlence mekanları kapalı olmalı” dememiş.
Orda da içkiler içilmiş!
O eğlence mekanında, kimse gelip sormamış bayana, “Önceki saatlerde de içki almışa benziyorsunuz. Bu kadar çok alkol alımı insan sağlığına zararlı. Canınızı tehlikeye atmasanız!”
Orda bir polis gelip, “Biliyorsunuz, intihara teşebbüs de, suçtur. Bunun takibi de, polisin görevleri arasındadır. Siz o kadar içmişsiniz ki, intihara teşebbüs noktasındasınız. Buyrun karakola” dememiş.
Saat 04.00’te çıkılmış eğlence mekanından.
Hani ter ter tepiniyordu ya birileri: “Şu saatten sonra eğlence mekanlarına sınır koymak, yaşam biçimi dayatmasıdır. Biz buna direneceğiz”..
Görüyorsunuz işte, bir ölüm olayı ile çıktı ortaya.. Gecenin 04.00’ünde bile, alkol satışı yapan eğlence mekanları açık...
Devam ediyoruz..
Çıkıştan sonra, bekar genç ile, evli bayan birlikte biniyorlar taksiye..
O kadar özgürüz, o kadar “yaşam biçimi dayatması” olmayan bir ülkede yaşıyoruz ki, bayan hiç düşünmüyor; “Yanımdaki bekar bay ile, caddenin kenarında bir polis çevirmesi olsa.. Kimliklerimizi alsa.. Yanımdakinin bekar, benim ise evli olduğumu kimliğimden görse.. Beni karakola götürebilir, ifademi alabilir!”
Çünkü zinayı da, suç olmaktan çoktan çıkardılar..
Ve sonunda eve geliyor, bu bay ile bayan.
Kimse apartman kapısında çevirme yapmıyor, bay ile bayana: “Affedersiniz komşu.. Siz bekar bir gençsiniz. Bu yanınızdaki bayan da, bildiğimiz kadarı ile sizin bir akrabanız değil. Bu ilişkinizin, ailelerin oturduğu apartman dairesinde sürmesi, bizi rahatsız eder. Lütfen, başka bir yere!”
Evde de içmeye devam ediyor, bekar genç ile, evli bayan.
Kimse kapısını tıklatıp, demiyor: “İnsaf edin. Barda içmişsiniz.Eğlence yerinde içmişsiniz. Gecenin 04.00’ünde apartmana giriş yaptınız. Oldu saat 05.30.. Hâlâ içmeye devam ediyorsunuz!”
“Yok devenin pabucu” demeyin.
“Bunların yapılmasını mı?” istiyorsun demeyin..
Öyle anlatıyorlar ya.. “Yaşam biçimi dayatılıyor” diyorlar ya..
Onun için aktarıyorum, tüm bunların olmadığını..
Ve sonunda, evli bayan, aldığı içkinin tesiri ile fenalaşıyor.. Sonra da ölüyor..
Ve tek bir olayda, binbir rezaletin barındığı bu skandal, “yaşam biçimi dayatılıyor” iddialarının gölgesi altında gerçekleşiyor.
Çağrım, medya mensuplarına..
Çağrım, hukukçulara,
Çağrım Ankara Barosu’na..
Çağrım herkese..
Bırakın şu körlüğü artık.
Ankara Barosu, “Alkol yönetmeliği’ni iptal davasını geri çekerek” başlasın, gerçekleri görmeye..
Bu ülkede kimse kimseye “yaşam biçimi dayattığı” yok.
O kadar özgürlük var ki..
İnsanlar ölünceye kadar içebiliyorlar..
Evde 1.5 yaşında çocuğunu bırakıp, bekar gençlerin apartman dairelerinde geceleyebiliyorlar..
Böyle bir ülkede, “yaşam biçimi dayatması” iddiası ile, toplumu daha fazla kokuşmuşluğa itmeyin..
Gerçekleri çarpıtmayı bırakın.
YENİ AKİT