Bir yanlışlık var

Ahmet Taşgetiren

Türkan Saylan öldü. "Her nefs ölümü tadacaktır." hükmüne uydu.

"Gel" çağrısı en yüce Kudret'ten ona da yapıldı, o çağrı yapılınca gitmemek olmaz.

"Beyaz melek" koluna girer ve götürür insanı.

Ölüm bütün kültür ve inançlarda, biyolojik varlığın sona ermesinden öte bir şey. En maddeci dünya görüşünde bile, ölümle her şeyin bitmemesi arzusu var. Moskova'ya gittim, Nazım Hikmet'in mezarının bulunduğu kabristana uğradım, kabirler var, ayrıca yakılanların da külleri saklanıyor.

Niye ki?

Türkan Saylan'ın ölümü de, biyolojik varlığın sona erişi olarak algılanmayacaktır.

Hoş, Türkiye'de "Kültür müslümanı" kavramı çerçevesinde, ate'lerin bile dini merasimle gömülmesi yadırganmıyor.

Türkan Saylan'ın "Din" ile ilişkisi nasıldı?

Önce belirteyim, Türkan Saylan'ın, bir "Misyon insanı" olarak önemli bir sima olduğunu düşünüyorum.

Bir insanın davasının olması, onun için adanması önemli.

Gerçi bu da, "idealistçe" bir ruh dünyasını gerekli kılıyor.

Bütün hayatı dünya ve ben merkezli yaşamak olan birisinin, idealist hedefler peşinde çırpınması mümkün olmaz.

Türkan Saylan, bir misyon uğruna ömrünü veren insan oldu.

Bu misyonun "insan eğitimi"ni hedeflemesi ayrıca önem taşıyor.

Bu misyonun, eğitim imkanından yoksun çevreleri kapsaması ayrıca önem taşıyor.

"Kardelenler" projesi, Doğu - Güneydoğu'da, eğitim imkanlarından yoksun çocuklara - kız çocuklarına- ulaşmayı hedefliyor olmasıyla önemli bir projeydi.

Ama, diye bir düşünce serisi geçiyor içimden...

Orada bir "yanlışlık" ile karşılaşıyorum.

Yeni Şafak'ta Mehmet Gündem, Ayşe Kulin'le konuşmuş.

Ayşe Kulin, kısa adı ÇEV olan Çağdaş Eğitim Vakfı'nın "Kardelenler" projesi içinde yer almış bir edebiyatçı - yazar. Kulin Gündem'e "36 bin kızımızı üniversiteye soktuk. ÇEV alkışlanmalıydı, çünkü çağdaş eğitim veriyordu." diyor.

Soruyor Gündem Kulin'e:

-Nedir çağdaş eğitimden anladığınız?

Kulin'in cevabı şöyle:

-Dinin gölgesinden kurtulmuş eğitim.

Evet, misyon bu. Türkan Saylan'ın ÇYDD'si ile ÇEV, "Dinin gölgesinden kurtulmuş eğitim" konusunda ortak proje yürütüyordu.

Bunun için büyük bir maddi kaynağı seferber ettiler.

Bir kesim "Dinin gölgesinden kurtulmuş" eğitim için büyük yatırımlar yaptılar.

Bu noktada 28 Şubat operasyonu ile el ele tutuştular.

Yanlışlık nerede?

Tabii ki din ile ilişkide?

Tüm bu insanlar acaba dinin neresinde duruyorlar?

Mesela "Dinin gölgesinden kurtulmuş" bir "Eğitim"in insani değerlerinin kaynağı nedir? Nasıl bir kişilik edinir "Dinin gölgesinden kurtulmuş" genç?

Böyle bir işi, yani bu ülkenin gençlerini "Din ile sorunlu" hale getirme hakkı kime verilmiştir, sorusu ayrıca sorulabilir. İnsanların din ile alakasını, sizin belirleme hakkınız var mı diye sorulabilir? "Dinin gölgesi nedir?" sorusu sorulabilir? Böyle bir proje ile din adına ne kaldı ne gitti, sorusu sorulabilir?

Ama, bunlardan öte, söz konusu projeyi yürüten insanların din ile alakası da sorgulanabilir.

Türkan Saylan'ın cenazesi Teşvikiye Camii'nden kaldırılacak.

"Allah için namaza, Rasulullah için salavata, meyyit-meyyite için duaya" durulacak. Fatihalar okunacak.

Bu, tamamen dini bir merasim.

İnsan bu merasimi istemeyebilir. Bu konuda kimseye baskı yapılmıyor Türkiye'de... İnsanlar bu merasimi, sadece arkada kalanların içi rahat etsin diye yapılmasını istiyor olamazlar. Hele bir misyonu bilinçle ifa

etmiş insanlar kendilerinden sonrayı da planlarlar. Öyle ise, "musalla taşı"na konan "misyon insanı"nın, bu merasimi önemsediğini düşünmemiz lazım.

Eğer öyle ise şunlar da söylenebilir:

-O merasim, bir "ebediyyet yolculuğu"nu hatırlatır insanlara. Yani insan ot gibi yitip gitmeyecek, bir başka dünyaya yolculuk söz konusu. Orada yeni bir hayat var ve orada, "Dinin bildirdiğine göre" Yaratıcı'nın huzuruna çıkış söz konusu. Kur'an'da buna "Likaullah - Allah ile buluşma" deniyor. 

Eğer böyle ise, şu da söylenebilir:

-Orada Yaratıcı'ya, "Senin gönderdiğin dinin gölgesinden kurtardım gençleri, bunu misyon edindim" demek nasıl bir durum olur acaba?

Bir şey daha:

-Bu dini merasimde muhtemelen birileri "Türkiye laiktir laik kalacak" sloganlarını atacak.

Bu sloganlar da Türkiye'de "Anti din" özellik taşıyor.

Anti - Din'den kastım, bu sloganı atan çevrelerin en azından dini alanın sınırlandırılmasını öngörüyor olmalarıdır. En çoğuna baktığınızda ise "kök kazıma" projeleri hatıra gelir.

Bu durumda şu soru da sorulabilir:

-Dini bir merasimde, din karşıtlığı nasıl olur?

Bir yanlışlık var, derken bunu kastediyorum.

Dünyada insanları "dinin gölgesinden kurtarma"yı misyon edinip, ölünce dini merasim düzenlenmesi arasında sorunlu bir alan var.

BUGÜN