Konuşmasına dünyanın birçok coğrafyasındaki zulümlere değinerek başlayan KARTAL, özetle şu konulara değindi:
İnfak; Malın, canın harcanması, tüketilmesi, yok olması anlamına gelmektedir.
Terim olarak infak; Başta yakınlar olmak üzere, insanlardan yoksul ve muhtaç olanlara para ve maişet yardımı yaparak, onların geçimine katkıda bulunmak demektir. Başka bir ifadeyle; yarar veren bir şeyi ona muhtaç olanla karşılık beklemeksizin paylaşmaktır.”
Kur-an’ı Kerim’de; “Hem Allah (c.c) yolunda harcamak hem de nafakalandırmak, tüketim maddelerini sağlamak anlamında kullanılmaktadır.” diyen KARTAL sözlerine şöyle devam etti: “İnfak konusu Kur-an’ı Kerim’de geniş bir yer alarak, iman etmenin olmazsa olmazlarından sayılarak fisebilillah olarak cihat ve hicret ile beraber yer alır.
İnfak Şükürdür. Allah (c.c) ın lütfundan verdikleri değerlerin karşılığının ödenmesidir. Böyle davranılması durumunda, Rabbimiz eksiltmediğini, bilakis bereketlendirdiğini beyan etmektedir. (Sebe 39, Bakara 177-261-272, Rum 39, İbrahim 6-7)
İbn Mesud, infak kişinin kendi ailesi için yaptığı harcamalar, İbn Cüreyc ve Said B. Cübeyr; Farz olan zekât ile beraber nafile veya müstehap olan harcamalar şeklinde ifade etmişlerdir. Elmalılı Hamdi Yazır ise infakı maddi ve manevi olarak tasnif eder. Maddi olarak, zekât, diğer sadakalar, armağanlar, yardımlar, vakıf v.s veya fukaraya iyilik ve hayırlar için mal sarf etmek gibi bütün mali ibadetleri kapsamaktadır. “Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. Deki ; Hayır olarak infak edeceğiniz, anne-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara, yolda kalmışadır. Hayır olarak ne yaparsanız Allah kuşkusuz bilir (Bakara 215). İnfakın farz olan kısmına zekât denir. Zekât ile malın arınması, temizlenmesi sağlanmış olur. Diğer taraftan bereketlenme durumu sözkonusudur. “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu yedi başak veren ve her başakta yedi dane bulunan tohuma benzer. Allah dilediğine kat kat verir. Zira Allah (c.c) ın rahmeti sınırsızdır, herşeyi tarifsiz bilendir (Bakara 261).
İnfak adanmışlıktır. Dolayısıyla bizlere emanet edilen serveti paylaşmak sadakatimizin tescilidir. Onu başkalarından kısmaya çalışmak, cimrilik yapmak ise emanete hıyanettir. Bu anlamda Seyyid Kutub’un infaka dair tesbitleri önemlidir: “İnfak hem nefsin hem de kalbin tezkiyesidir. En güzelinden seçmek ve onu ihtiyaç sahibine vermektir.” demektedir. Buna mukabil malın azı ve çoğundan olmak üzere vermek bir şuurdur. Kur-an servet konusuna açıklık getirirken iki aşırı ucu da reddeder. Beşeri ideolojiler servete emanet değil, mülkiyet olarak bakmakta, dolayısıyla İslam’dan ayrılmaktadır.
İnfak ve Birr arasında sıkı bir bağ vardır. Kur-an’ın ahlak merkezinde Birr kavramı vardır. Bu cihetten bakıldığında İnfak, Birr kavramının mali yönüne tekabül eder. “Birr” kelimesi,i yiliği ve hayrı geniş olmak demektir. Fazlalık ve genişliği ihtiva ettiği için “Takva” kavramıyla iç içedir. Her ikisinin karşıtı da “Fucur” dur. Bakara suresi 177 ayeti bu durumu gayet sarih bir biçimde açıklamaktadır. Cihada hazırlık dönemlerinde ve cihad esnasında malından vermek, bu uğurda harcamak önemli bir eylemdir. İslamın özgürleştirdiği ve özgürleştireceği topraklarda tebliğin gitmesi ve toplumların ıslahı için mali anlamda infaklarda bulunmak önemli bir şahidliktir (Hadid 10) .
İnfak –Nifak karşıtlığına da değinen KARTAL; “Aynı kökten gelmelerine karşın, işlevsel olarak birbirinin zıddıdırlar” diyerek sunumunu şöyle devam etti: “infak gerçek anlamda müminleri tarif ederken, Nifak ise Münafıkları tarif etmektedir. İnfak edenler tek yüzlü iken, nifak ehli münafıklar iki yüzlüdür. Bir delikten girip öbür delikten sıvışır. Dışardan islama girer gibi yapar, fakat içinden ya girmemiş veya çoktan çıkmıştır bile. Tevbe suresi 53-54 ayetleri bu duruma güzel örnektir”. Muttakilerin bollukta ver darlıkta da infak ederler (3/134; 74/6)
İnfak – İsar bağlamında yine sıkı bir ilişkinin olduğu görülmektedir.
Terim olarak İsar; Yarar sağlama ve zararı def etme hususunda, insanın başkasını kendisini önünde tutması, nefsine tercih etmesidir. Buna göre isar; fedakarlıktır, başkalarının hak ve menfaatlerini kendi hak ve menfaatlerinin önünde tutmaktır(59/9). Seha ( Malının bir kısmını veren kimse), Cud (Malının büyük kısmını veren kimse) ve İsar ( sıkıntılara göğüs gerip, yiyeceği hususunda bile başkasını kendisine tercih eden kimse) kavramlarını örnekler vererek açıkladı.
Son olarak dünyevileşme hususunda; “Kendini müstağni görme, öz benliğine yabancılaşma, kibir, istiğna ve nankörlük gibi etkenlerle kalplerin katılaşması ve bir tür idrak yitimidir. Başka bir ifadeyle; dünya –ahiret dengesinin, dünya lehine bozulması, Ahsen-i takvim üzere yaratılan insanın Esfel-i Safiline düşüş serüvenidir. İnfak savurganlık değil, ölçülü davranmaktır. İsraf yozlaşmayı ve çürümeyi beraberinde getirir. Lakin infak terkedilirse o cemiyet helak olma sürecine girmiş demektir.” (28/77; 43/51; 104/3).