"Bir şarkı sözü bizi onların seviyesine düşürmemeli..."

Kamil Yeşil, Sezen Aksu tartışmaları hakkında Müslümanların üzerinde dikkatle düşünmesi gereken hususları hatırlatıyor.

Kamil Yeşil / Açık Görüş

Sezen Aksu ne demek istedi?

Bizde sol kesim dinden, dini kavramlardan, dini zaman, mekan ve aygıtlardan, ibadetlerin yapılış şeklinden pek anlamaz. Bu anlamamayı marifet gibi gösterir. Bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkündür, sözü solun bütün fraksiyonları için geçerlidir. Aklıma gelenleri hemen sıralamayım Pir ile pireyi birbirinden ayıramayan ancak, 'Müslümanlar, insanı pire ile zina ettiriyor sonra pireyi recimle öldürme cezası veriyorlar' diyen cahil Prof. İlhan Arsel bu solculardandır. Arsel bu olaydan sonra Türkiye'yi terk etti. Kurban Bayramı bu sene de hac mevsimine denk geldi, diye haber yapan bunlardır. Romandaki "minareye çıkıp ezan okuyorlar" cümlesini "yüksek yüksek tepelere, bina çatılarına çıkıp şarkı söylüyorlardı" diye tercüme ederek oryantalistleri bile güldüren mütercimler bunlardır. ( Bkz. P. Coelho Simyacı- Özdemir İnce) Sözlüğe bakma zahmetine bile katlanmayıp Arafat ile Arasat arasındaki farkı bilmeyen, romanı bu imge cehaleti üzerine kuran Zülfü Livaneli bu familyadandır ve ben onu Yağmur Atsız'a havale ettim. (Bkz. Ömrümün İlk 65 Yılı) Siyaseten namaz kılmak zorunda kalınca sol elini sağ elinin üzerine koyan, sağına soluna bakmaya akıl edemeyen bakan bunlardan çıkar ki öldüğü için adını yazmayacağım.

Sure ile dua arasındaki farkı bilmezler

Namaz esnasında secdede yanındaki kişinin koluna değdiği için namaz içinde 'özür dilerim' diyen gazetecinin adını da yazmayacağım. Sure ile dua arasındaki farkı bilmezler onlar. Subhaneke duasını namaz suresi zannederler. Annemin mezarının başında Kuran okuyamadım ancak cep telefonumdan video açtım, Kur'an dinlettim diyen genel yayın yönetmeni hâlâ gazeteci olarak ortalıkta dolaşıyor. Refah Partisinin yükselişi yıllarında idi. Her tv her gün dini tartışıyordu güya. Biri çıktı Siyaset Meydanı'nda "Galiba dedi Kur'an'da şöyle bir şey var". Tartışmada bulunan Mehmet Aydın "Galiba diye başladığın cümleye bir örnek ver ben İlahiyat'taki görevimden istifa edeceğim" dedi. Vatandaş sus pus. Kem küm. Tarikatı "taaaaarikat" diye telaffuz ederler, kimse onları düzeltmez, yaptıklarını doğru zannederler.

'Bilmiyoruz, bilmeden tartışıyoruz'

M. Ali Birand, Şerif Mardin'e şöyle dedi bir tartışma programının sonunda: "Dini bilmiyoruz, bilmeden tartışıyoruz, öğrenmemiz gerekiyor diyorsunuz hocam. Tamam, dersimize çalışalım." Biraz daha düşünsem daha komik (acıklı mı deseydim acaba) misaller getirebilirim. Fakat bu kadarı kafi. Bütün bunları niye yazdım biliyor musunuz? Sezen Aksu'yu savunmak için mi ? Hayır. Sadece bir hakikat ortaya çıksın istiyorum. "Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem'e" Sezen Aksu'yu savunmak bana düşmez. Ancak geçtiğimiz günlerde Aksu'nun bir şarkısında geçen yukarıdaki dizeler sebebiyle, Adem ile Havva'nın "cahil" olarak nitelendiği söylendi, şarkı Adem Peygambere, dine, kutsallara hakaret olarak yansıtıldı. Sosyal medyada hakaretler de oldu. Sezen Aksu'nun kaynağını bilmiyorum. Ancak şarkının demek istediği ile insanların ondan anladıklarının farklı olduğunu söylemek istiyorum. Çünkü ortada gerçekten bir yanlış anlama da var cehalet de. Bu şiirde bahsedilen cehalet, Adem ile Havva'nın yasak ağaca yaklaştıktan sonra başlarına ne geleceğini bilmemeleri ile ilgilidir. Yani ki yasak ağaca yaklaşmak, şeytanın vesvesesi, nefse uymak ve de sonunu düşünmeden (cahillikleri ) sebebi ile olmuştur. Müfessirlere göre ağaca yaklaşmaktan, yasak meyveden maksat cinsel yakınlıktır. Nitekim bu fiilden sonra mahrem yerlerinin farkına varmış ve hemen örtünmüşlerdir.

Alimler bunun gerçekliğini ispat sadedinde "şecere"nin "soy ağacı" da demek olduğunu ve ondan sonra Ademoğlu'nun yani soy ağacının başladığını söylüyorlar. Hz. Adem cennette sadece kul idi, Risalet görevi dünyaya gönderildikten sonra verilmiştir ve o, yasak fiili taammuden, kasten, inadına değil cehalet sebebiyle işlemiştir. Bu cehalet Hz. Adem'in pişmanlık duasında zalimlik/ zulüm olarak ifade edilir. " Rabbimiz biz nefsimize zulmettik" der. Yani Adem aynı zamanda nefsini zalim olarak niteler. Sezen Aksu sonunu düşünmeden hareket eden 'cahil Adem' yerine pekala 'zalim Adem' de diyebilirdi. Böyle deseydi insanlar yine aynı tepkiyi göstereceklerdi. Ne demiştim. Sezen Aksu'yu savunmuyorum. Hatta bu tür sözleri farz edelim ki Sezen Aksu söylemedi de muhafazakar bir şair söyledi. Benim için durum gene değişmez. Fakat kriz arayanlar için söze, söz sahibine göre ele alınıyor. Ben hakikatin peşindeyim, onu savunuyorum. Bir de Sezen Aksu bu söyleyişi ile en azından Leman Sam değil diyorum. Samgiller otokolonizasyon ürünüdür.

Şiirini bestelemiş, Yunus'u anlamamış

Yunus Emre'den şiir bestelemiş fakat ondan hiçbir şey anlamamış Leman Sam. Yunus"un O'nun ayağının tozuna yüz sürdüğünden haberi yok, olsaydı Arap hayranı! diye belki o şarkıyı bile söylemeyecekti. Sezen Aksu yukarıda geçen kişilere göre gerçekten bir seviyedir ve onlarla karıştırılmamalıdır. Çünkü burada bir hakaret yoktur. Konuyu anlamak istemeyenler Sezen Aksu ile ilgili geçmişe ait başka başka sözleri örnek vermeye girişebilir. Hayır, varsa başka sorunlu söz ve davranış onun hesabını ayrı görün. Fakat bu şarkıdan bahsediyoruz ve bu ifadelerde bir sorun yok. O kadar ki iki yıla yakın bir zamandır şarkı piyasada. Kimse fark etmedi hayret! Sezen Aksu yarın ben çevremde tanıdığım Adem ve Havva adlı kişilerden bahsettim dese verilecek cevap yok. Sezen Aksu kendi hesabını kendi versin. Bu olaydan sonra şöyle düşündüm ve asıl sorun burada. Biz gerçekten bu kadar provokasyona açık, kışkırtılmaya teşne değildik. Bilgi seviyemiz bu kadar düşmüş olamaz. Mecazdan, imgeden, edebi sanattan bu kadar uzaklaşmış olamayız. Bu tür niyet okumaların sonu yok. Aklıma tarihteki olumsuz olaylar geliyor. Misal verirsem Sezen Aksu'yu tarihteki o büyük şahsiyetlerle eşitledin derler diye örnek vermiyorum. Halbuki divan şiirimizde, menkibelerde, Peygamber kıssalarında neler var neler. Karınca bile Süleyman Peygambere gaflet isnad ediyor. Allah, 'Yusuf Rabbinin burhanını görmeseydi kadına meyletmişti, diyor. Bir şairimiz " Babam Adem'in bir buğday danesine değiştirdiği Cenneti bir arpa danesine değiştirmezsem namerdim" diyor. Kimse bu hususlardan din ile alay, küçük düşürmek çıkarmıyor. Neden? Çünkü onlar günlük siyasetin malzemesi değil. Sosyal medya konusu değil. Ancak günümüzde bu işlerin manipule edildiği bir sosyal medya var. Sosyal medya gerçekten çok sorunlu bir mecra. Neyse... Biz solu kendi cehaleti içinde bırakalım. Onların dini öğreneceği yok. Bizim böyle bir vazifemiz de yok. Bırakalım gülünç olacakları kadar gülünç olsunlar. Bırakalım minber ile mihrap arasındaki farkı bilmesinler. Bırakalım minarenin şerefesi denilince bön bön baksınlar.

Cehaletleri ile mutlu olsunlar

Cehaletleri ile mutlu olsunlar. Fakat seviye sahibi olanları onlarla aynı torbaya koymayalım. Sezen Aksu bu şiirinde bir seviyedir. O seviye öncekiler gibi değildir. Bu söylemden çatışma çıkarmak iyi niyetle açıklanamaz. Bizim dinimiz o kadar ulvidir ki bir şarkı sözü ile zarar görmez. Tarihinde onlarca sahte peygamber, sahte ermiş gördük hepsi yerle yeksan oldu. Son sözüm: Bir şarkıdan bu tahammülsüz yorum ve kastını aşan anlayışı tekrar gözden geçirmeliyiz.


Haber görselinde yazan ifade: Kendini bil!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!