Bir paniğin anatomisi

Ahmet Taşgetiren

Bir yandan Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Tansel Çölaşan, diğer yandan DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, sahilleri turluyor ve tehlike anonsu yapıyorlar.

ADD Başkanı Çölaşan, emekli Tümgeneral Osman Özbek'le birlikte Bodrum'da konuşmuş. Sözleri "villada oturanlar"a yönelik tam bir alarm niteliğinde. Bakın neler söylemiş:

"Eğer sizler, Bodrum'da havuzlu villalarda yaşayanlar, tuzu kuru olanlar 12 Haziran'a kadar tepkinizi göstermez, sessiz kalırsanız, çok değil 5- 10 yıl içerisinde bunlar sizin de kapınıza dayanacak. Bu hükümetin arkasındaki cemaatler Bodrum ve Ayvalık'ta da yapılanmaya başladı. Bu nedenle bugün olanları duymazlıktan gelen, aymazlıktan kurtulamayanların başına her şey gelir. Bu nedenle tuzu kuru olanlara aymazlığı, vurdumduymazlığı, 'Bana bir şey olmazlığı' bırakın diyorum."

Nasıl, panik hiç de ihmal edilecek gibi değil, değil mi?

DP Genel Başkanı Cindoruk Antalya'da il kongresinde konuşmuş. O da Çölaşan'dan daha düşük dozajlı bir paniği seslendirmiyor. Bakın ne diyor:

"Ergenekon adı altında uydurma bir dava ile devletimizin en değerli paşalarını, sevgili bilim adamlarını, gazetecilerini hapishanede süründüren, 3 senedir tutukluluk hallerini sürdüren, HSYK'yı kendisine bağlayan bir iktidar, Anayasa Mahkemesi'ni karar veremez hale getirecek atamalar yapan bir Cumhurbaşkanı... Bu Cumhuriyeti geri almak zorundayız. Bu Cumhuriyeti kaptırdık, bu Cumhuriyet, bizim ortak kurduğumuz 1923'teki Cumhuriyet değil artık."

Çölaşan-Cindoruk aynı mevzide, aynı nutukları atıyor:

Sandık gitti.

Meclis gitti.

Hükümet gitti.

Cumhurbaşkanı-Çankaya gitti.

YÖK gitti.

Türk Silahlı Kuvvetleri gitti.

Anayasa Mahkemesi gitti.

HSYK gitti.

Cumhuriyet gitti.

Şimdi sıra Bodrum'daki villalara geldi...

N'olacak bundan sonra?

"Bu Cumhuriyeti geri almak zorundayız" diyor "Yeter söz milletin!" sloganı ile, Cumhuriyeti hakim bir azınlığın iktidarından kurtarmak için yola çıkan bir siyasi hareketin bugünkü sözcüsü... Belki bugün onun söylediği şeyi, 1950'nin sonlarında, bizzat o harekete karşı darbe hazırlığında bulunanlar söylemekteydi. Menderes'i asanlar da, Cumhuriyeti kurtardıklarına inanıyorlardı.

Sorsun Cindoruk, şimdilerde aynı mevzilerde savaş çığlığı atmakta olduğu Tansel Çölaşan'a, "27 Mayıs nasıl devrimci bir eylem"miş! Sorsun, 16-17 Eylül'de yaşanan facianın, nerelerde bayram gibi kutlandığını... Sonra cevap versin, hangi saikle, Çölaşan ile Cindoruk'un mevzileri birleşti?

Oysa hiçbir şey hiçbir yere gitmiyor. Sandık da, Meclis de, Hükümet de, Çankaya da, YÖK de, TSK da, Anayasa Mahkemesi de, HSYK da, Cumhuriyet de olduğu yerde duruyor.

Peki ne oldu?

Ne olduysa, millet öyle istediği için oldu. Her şey milletin sandığa yansıyan iradesi belirleyici olduğu için oldu.

Tam da Cumhuriyet'in gerçek anlamı çerçevesinde "Cumhur"un iradesi ile olması gerektiği gibi. Dün cumhur vardı ama cumhurun iradesi belirleyici olamıyordu. Çok partili hayata geçildiğinden beri düşe kalka "Cumhur" varlığını ortaya koyuyor. "Cumhur", iradesini imtiyazlı azınlıklarla danışıklı biçimde kullananları tasfiye ediyor, içinden gerçek sözcüler çıkarıyor ve Cumhuriyeti gerçek Cumhuriyet yapma yolunda kararlı adımlarla ilerliyor.

"Cumhur"un bu yürüyüşünün sonu, Bodrum'un villalarına dayanır mı bilinmez.

Aslında "Cumhur"un, hak edilmiş şato ile, villa ile, sarayla derdinin olduğu söylenemez.

Ama şu soru da yabana atılamaz:

"Acaba oralarda üretilmek istenen korku, gerçekte hak edilmemiş zenginliklerin korkusu mudur?"

Çölaşan, yazın Edremit'in Güre beldesinde benzeri bir öfkeyi seslendirmişti de o konuşmaya tanık olanlar, bu öfke tufanı karşısında şaşırıp kalmışlardı. Demek, sahilleri dolaşıyor ve oralarda var olduğu iddia edilen "villaları kaybetme korku"sunu fonksiyonel hale getirmeye uğraşıyor.

İbretlik bir olay...

Cumhuriyet... Havuzlu villa savunması... Çölaşan... Cindoruk... Yıl 2010... Nasıl bir tablo ama!

TEBRİK: Değerli okuyucularımın Kurban Bayramı'nı bütün kalbimle tebrik ediyor, kurbanın, haccın, tekbirlerin, duaların, Arafat'ın, Kabe'nin, tavafın, sa'yin, bereketinin yüreklerine ve yuvalarına yansımasını niyaz ediyorum.

BUGÜN