Bir Okuyucu E-Postası ve Kur’an Kıssaları Çalışmaları Üzerine

CENGİZ DUMAN

Kur’an kıssaları üzerine inceleme yazılarımız nedeniyle zaman zaman okuyucular ile diyaloglarımız olmaktadır. Bu diyaloglardan, sanal dünyada gerçekleşen birisini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu vesileyle Kur’an kıssalarının doğru anlaşılması üzerine yaptığımız çalışmaların, olumlu etkilerinden biri üzerinde oluşan görüşleri aktarmış olalım.

Bize ulaşan e-posta da şunlar yer almaktaydı; “Selamün aleyküm! Hocam zannedersem mailim ulaşmadı tekrar gönderiyorum. Çalışmamızı şu şekilde düşündük, Hz. Âdem kıssasından başlayarak Kurandaki peygamber kıssalarını incelemek istiyoruz. Bu Kuran incelemesine de; peygamberin yaşadığı; çağın, toplumun siyasal ekonomik kültürel şartlarını göz önünde bulundurmak için medeniyetler tarihinden yararlanmak istiyoruz. İnsanlığın Tevhid inancına karşı koymalarının sebeplerinin nedenlerini, mümkün olduğunca anlamak gayesiyle böyle bir program hazırlamayı düşündük. Tüm peygamberler için böyle bir çalışma yapmak mümkün olmayabilir. Kaynak bulabildiğimiz kadar yapabileceğimiz bir çalışma bize yeterli olacaktır. Peygamber kıssaları ile ilgili sizin önereceğiniz farklı bir programı da değerlendirebiliriz. İlginiz için teşekkür ederiz. Allaha emanet olun.”

Bizce, Kur’an kıssalarının anlaşılmasında önemli bir aşama olan bu durum bir hayli gayret istemektedir. Çeşitli yazılarımızda dile getirdiğimiz, kıssaların tefsir ilminden bağımsız bir dal olarak tanzim edilmesi fikrinin bir yansıması olan bu düşünceler İlmi araştırmalar şeklinde beslenerek Kur’an kıssalarının ortamlarının tam anlamıyla anlaşılmasına büyük yararlar getirecektir. Bu minvalde Kur’an kıssalarındaki mücmel hususların -tarih, dinler tarihi, kronoloji, biyografi, coğrafya v.s açısından– geniş açılımları gerekmektedir.  Bunun için mesela, kıssa arkeolojisi, kıssa tarihi, gibi disiplinlerin; İslam ilimleri arasında ya da tefsir ilmi içersinde ihdas edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla bu sahalarda yetişecek yetkin uzmanlar sayesinde, kıssalara yeni açılımlar getirmek mümkün olacak ve tefsir alanında getirilecek yeni usuller ile kıssaların anlaşılması hususunda girilmiş/girilen -Geleneksel kaynaklardaki İsrailiyat ve bu olgunun tam karşıtı bir çağdaş olumsuzluk olan sembolik/temsili/edebî yaklaşımlar- açmazları kırmak mümkün olabilecektir kanısındayım.

Bu aşamada şunları da kayda geçirelim: Kur’an kıssalarını anlamada yeni bakış açıları sağlayarak bizlere yardımcı olacak tarih, coğrafya ve arkeoloji ve diğer modern ilim dallarından yaralanmak bizler için bir amaç değil, metodik bir araç olacaktır. Bu husustaki Kur’an hatırlatması şöyledir: "Yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmıyorlar mı ?"1 "Yeryüzünde gezin de yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bakın."2

Şimdi üzerinde durduğumuz bu olguyu örneklendirelim. Kur'an'daki, Yusuf(s) ve Musa(s) kıssalarındaki, Mısır şehir medeniyetinin; din, kültür, ekonomik ve sosyal hayatı, kronolojisi, günümüz arkeoloji, Mısıroloji gibi modern bilim dalları ile daha da ayrıntılı bir biçimde incelenebilmektedir. Bu bilimsel çalışmalar neticesinde ulaşılan veriler, Kur'an'da geçen kıssalarda ayrıntı verilmemiş olayların tarihî ve coğrafî ve diğer tarihsel hususlarının daha ayrıntılı anlaşılması ve yorumlanması hususunda yararlı olmuşlardır/olacaklardır. Çağdaş dünyadaki modern bilimlerin; arkeoloji, tarih, coğrafya ve diğer dallarındaki çalışmalarını, engellememiz mümkün değildir. Buna mümasil Müslümanlar olarak bunlardan bigâne kalmamız da mümkün değildir. Dolayısı ile kıssaların anlaşılması; kıyamete kadar her zaman diliminde Kur'an'ın ayetleri çerçevesi ve ışığında, o devrin ulaştığı bilimsel disiplinlerin verileri de kullanılarak yeni yeni perspektif ve vizyonlarda idrak edilmeye devam edilecektir/edilmesi gerekmektedir.

Şimdi bu okuyucu e-postasına verdiğimiz cevabı, aralarına geçmişteki yazılarımızdan alıntılar koyarak arz edelim. “Aleyküm selam, Kur'an, Tevrat ve İncil peygamberlerinin ortak coğrafi mekânları Ortadoğu’dur. Bu sebeple bu coğrafya üzerindeki dört medeniyetin incelenmesi Kıssaları anlatılan peygamberlerin hayatlarının, vakiiliğinin anlaşılması üzerinde olumlu etkiler oluşturacaktır kanaatindeyim. Bunun için Sümer, Mısır, Pers ve Roma medeniyetlerine ait her türlü tarihsel bilgi -tarih, coğrafya, arkeoloji, etnoloji, etimoloji, astroloji, v.d gibi- bizim için Kıssaların anlaşılmasında lüzumlu malzemeler olacaktır. Ancak bin dört yüz yıllık İslami birikim maalesef bu alanlardan çok uzak kalmıştır. Bunun için ya bilinçli araştırıcılar vasıtasıyla - siz/sizlerin gibi- Kur'an perspektifinde spesifik araştırmalar yapmak ya da elimizde olan seküler malzemeyi Kur'an perspektifinde kullanmak gerekmektedir. Birincisini zor hatta mümkün görmüyorum. İkinci seçenek ise seküler malzeme arasından kullanılacak malzemeyi, Kur'an perspektifinde, Kur'an kıssalarındaki anlatımlar ile harmanlayarak kıssaların daha detaylı anlaşılması açısından kullanmak kalmaktadır. Zannediyorum sizler böyle bir yolu izlemek istiyorsunuz.  Bunun için yukarıda sıraladığım dört medeniyete ait bilgileri derlemek birinci yol olmalıdır. İkinci yol buradaki bilgileri Kıssalardaki bilgiler ile sentezlemek. Üçüncü aşama ise bu sentezin sonucu Kur'an'ın mesajları doğrultusunda yeni açılımlar çağdaş anlayışlar geliştirmektir. Esasen ben Kıssalar ile ilgili yazılarımda buna eğiliyorum ancak gücüm ve bilgim yetmemektedir. Bariz bir örnekle hem benim yapmak istediğim hem sizin yapmak istediğiniz olayı anlatayım. Allah Süleyman'a rüzgârı tahsis ettiğini beyan etmektedir. Ancak Kur'an okuyucuları geleneğin etkisiyle bu vakıayı üzerine binme v.s gibi tam anlamıyla mucize kulvarında anlamaktadırlar. Ancak bu mucizenin hayattaki maddi karşılığı gündem edilmemektedir. Binaenaleyh Hz. Süleyman'ın akabe körfezindeki ve Filistin'in Akdeniz kıyısındaki, Tevrat'ta Tarşiş gemileri olarak adlandırılan donanması üzerinden bu rüzgârın emrine verilmesi mucizesi o günün medeniyeti açısından anlamak istememektedirler. Eğer o günün medeniyeti içerisindeki bu Kur'an'i perspektifteki maddi veriler doğru anlaşılmış olsa Süleyman'ın emrine verilen rüzgârın, Hz. Süleyman'ın, gemilerini, Allah'ın izni ile o dönemde rüzgâr gücü ile seyirlerini daha hızlı gerçekleştirmesini sağladığını göstererek; ortaya çıkan bereketli ticaretin ve onun ekonomik, siyasal, sosyal getirilerinin gündem edilmesi gerekecekti. O zaman Kur'an'daki rüzgâr gemiler üzerinden bir mucize olarak değerlendirilecekti. (Geçmişte yayınladığımız bir yazımızdan alıntı yaparak burayı daha detaylandıralım) “Tevrat'ın I. Krallar bölümünde Süleyman'ın Edom'da, Kızıldeniz kıyısında gemiler yaptırdığı belirtilir. Kur'an'ın gösterdiği işaretlerden bakacak olursak Süleyman (a) Allah'ın, istediği tarafa sevk ettiği "rüzgâr" sayesinde, bütün gemilerin rüzgârın itme gücü ile hareket ettiği o çağda, mal yüklü gemilerinin daha hızlı seyretmesini sağlayarak ticarette de büyük aşamalar kaydettiği düşünülebilir. "Bereketli kıldığımız yere doğru, Süleyman'ın emriyle yürüyen şiddetli rüzgârı, Onun buyruğuna verdik..."3 "Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgârı verdik."4 "Gündüzün estiğinde bir aylık mesafeye gidip akşam da bir aylık mesafeden dönen rüzgârı Süleyman 'in buyruğu altına verdik."5 "O halde rüzgâr Süleyman'ın emrindeydi ve o bir aylık uzağa deniz seferleri düzenleyebiliyordu. Çünkü rüzgâr onun gemileri için istediği yönde esiyordu."6 Dolayısıyla Süleyman'ın rüzgâra binerek Afganistan’da vakit namaz kılması gibi uç yorumlar ortaya çıkmayacaktır. (Yine geçmişte yayınladığımız yukarıdaki dipnotunu verdiğimiz aynı yazımızdan alıntı daha yapalım) “Bazı müfessirler; "Süleyman aleyhisselama müsahhar kılınan bir rıyhi (rüzgâr) mahsus idi... Yani Süleyman aleyhisselam isterse bütün âlemin rüzgârını tutabilirdi demek değil, havada bir cereyanına tasarruf edebilir ve onunla dilediği yere gidebilirdi... Süleyman aleyhisselam bununla balon gibi mi yoksa teyyare gibi mi giderdi orasını Allah bilir." Veya "Şam'da sabah taamını yer öğle vakti istahırda bulunur. Öğleden sonra Kabil'e varır orada beytutet ederdi... O rüzgâr emri veçhile istediği yere kürsüsünü ve kürsü üzerinde etbaını ve askerini alır götürürdü."7 diyerek, Süleyman (a)'in rüzgâra binerek seyahat ettiği, hatta ordu dâhil her şeyin rüzgâra binerek böylece istenilen yere gidildiği kanaatindedirler. Eğer Hz. Süleyman rüzgâra binip Kabil'e kadar gitmiş olsaydı; aşağı yukarı Kabil kadar bir uzaklıkta olan Sebe diyarına da gider bizzat ora halkı hakkında bilgi edinirdi. "Ben, dedi, senin görmediğin bir şeyi gördüm ve Sebe'den sana gerçek bir haber getirdim"8 diye haber getiren Hüdhüd kuşuna gerek kalmazdı.”9 Sizin yapmak istediğiniz çalışmadaki, medeniyetle ilgili pozisyon ile Kur'an'daki anlatım yani Süleyman'ın emrine verilen rüzgâr, gemi, donanma, ticaret ve bunlar üzerinden siyasal, sosyal, ekonomik gelişmeler bazında Süleyman'ın hükümdarlığı ayakları yerde! yorumlar ile "yaşayan Kur'an" veya "Yaşatılan kıssalar" olarak anlaşılacaktır. Ezcümle sizin çalışmanızı bu minvalde ayakları yerde! bir çalışma, güzel bir metod olarak değerlendiriyorum. Ancak bunun nasıl icra edilebileceğini doğrusu bilemiyorum. Kabaca bir gurup Kur'an'i bilgileri doğrultusunda sadece -Sümer, Mısır, Pers, Roma medeniyetine ait- seküler ilim dalları kitaplarını okuyarak, diğer gurup bu bilgileri, Kur'an anlatımları ile sentezleyerek ortaya bir metin çıkarırlarsa herkesin katılacağı son bir müşavere zemini ile sentezlenen bu metin günümüze ait mesajlar haline getirilebilir diye düşünüyorum. Cenabı Hakk bu ilmi çalışmalarınızda fehminizi arttırsın, feyizli ve kolay kılsın. Allah'a emanet olun.”

Bu anlattıklarımızı vesile ittihaz ederek; Kur’an kıssalarının doğru anlaşılması üzerinde yapmamız gerekenleri ve şimdiye kadar yaptıklarımızın uygunluğunu yeniden tefehhüm edelim mi?...

 

Dipnotlar:

1- Kur’an/12Yusuf/109.

2- Kur’an/3Ali İmran/137.

3- Kur’an/ 21Enbiya/81.

4- Kur’an/ 38Sad/36.

5- Kur’an/ 34Sebe/12.

6- Cengiz Duman, Süleyman peygamberi anlamak I, Haksöz dergisi Sayı 28, Temmuz–1993; Ayrıca bakınız: https://www.haksozhaber.net/okul/article_detail.php?id=433); Mevdudi, Tefhimü'l-Kur'an, Cilt 3, s.293, İnsan Yay., İstanbul, 1987.

7- Mehmed Vehbi, Hülasatü'l-Beyan, Cilt 11-12, s. 241, İstanbul, 1987.

8- Kur’an/27Neml/22.

9- Cengiz Duman, Süleyman peygamberi anlamak I, Haksöz dergisi Sayı 28, Temmuz–1993; Ayrıca bakınız: https://www.haksozhaber.net/okul/article_detail.php?id=433); Mehmed Vehbi, Hülasatü'l-Beyan, Cilt 11-12, s. 241, İstanbul, 1987.