Bir okur mektubu: Sayın Başbuğ paşama arzuhalimdir..

Abdurrahman Dilipak

Bu bir okur mektubudur. Sokaktaki insanlar, olanlara bir anlam veremiyor! 19 Mayıs öncesi Darbeseverler sokağa dökülmeye hazırlanırken, bir başka köşede olanlara kahreden, acı çeken insanlar var..

 “Sayın paşam, bu yazımı okuyacağınızı, (Sayın Dilipak’ın köşesi olduğu için) malum medya okuyucusu diyeceğinizi hatta yumruğunuzu masaya vuracağınızı biliyorum. Şunu bilmenizi isterim ki, ben siz geldiğinizden tekmille ayağa kalkarak hazır ola geçen, soru sormadan korkan, soru sorulduğunda azarlanan, aydın geçinen 200 gazeteciden biri değilim. İşte bu nedenle size sormak istiyorum. Birileri bunları size sormalı, sormalı ki kafalardan soru işaretleri kalmasın. Son zamanlarda ETÖ ile ilgili yapılan operasyonlar hakkındaki açıklamalarınıza bir anlam veremiyorum paşam. Yeraltından fışkıran silah, bomba ve mühimmatlar hakkında sizin ne düşündüğünüz belli ama ben hayretler içerisindeyim. Emekli veya muvazzaf bazı Askerleri, Asker, Polis nezaretinde elleri kelepçeli gördükçe sizi bilmem ama ben Ordum adına, Milletim adına üzülüyorum paşam. Ele geçirilen darbe planlarını, suikast şema ve krokilerini gördüğümde korkuyor, sidi ve telefon konuşmalarını dinleyince utanıyorum paşam.

Sayın paşam, Peygamber ocağı olarak bildiğim, gözbebeğim olarak kabul ettiğim, kurumun içerisinde bazı Askerlerin adlarının cinayetlerle anılmasına, bazı Askerlerin evlerinin cephanelik olmasına isyan ediyorum. Benim TSK’am nasıl bu hale geldi? Kendi personelinin evinde İlahi dinleyip dinlemediğini, eşinin başörtülü olup olmadığını, Cuma namazına gidip gitmediğini bilen ve tek, tek tespit eden bir Ordu, Kışlasının içerisinde bulunan deposunda kaybolan silahları nasıl bilmez paşam? Hele, hele bu silahların bir Askerin evinden çıkması ne anlama geliyor?

Bir Ordu düşününüz ki, Genelkurmay Başkanı kendi Askerleri tarafından zehirlenmekten korktuğu için karargâhına evinden sefertasıyla yemek götürüyor. Bir Ordu düşününüz ki, bazı paşaları darbe planları yapıyor, bir paşa diğer paşanın telefonlarını dinletiyor. Bir Ordu düşününüz ki, Askerleri karakolda şehit düşerken komutanı köydeki düğünde halay çekiyor. Bir Ordu düşününüz ki, paşalarından biri kim olduğu bilinmeyen Ergenekon davasında tutuklu bulunan Durmuş Ali Özoğlu’nun karşısında hazır olda bekliyor. Bir Ordu düşününüz ki, bir paşası Eminağaoğlu’na çürük raporu vermek için hastane kapısında bekliyor. Ve bir Ordu düşününüz ki, bir taraftan hukukçulara hukuk brifingi verirken, diğer yanda her on yılda bir ya darbe yapıyor, ya muhtıra veriyor, sizce de garip değil mi paşam? Bu ne iştir, bu ne haldir paşam? Bilmem dikkatinizi çekti mi? Yahut ilgi alanınıza giriyor mu? Ülkenin dört bir yanını ayrık otu gibi sarmış İllegal Terör örgütleri var. Susurluk, Ayışığı, Eldiven, Sauna, Ergenekon sadece bunlardan birkaçı. Başta darbe olmak üzere, uyuşturucu, faali meçhul cinayetler işlediklerine dair iddialar var, üstelik bir kısmı da halen yargılanıyor. Bu örgütlerin içerisinde Emekli ve Muvazzaf Askerler de bulunmakta. Kandil’i, Cudi’yi BBG evi gibi seyreden bir Ordu, kendi kışlasındaki Askerin neler yaptığını nasıl göremez? Bunun bir izahı var mıdır paşam? Bu gidişata ne zaman son verilecek, ne zaman temizleyeceksiniz, benim Ordumun içinde bulunan bu kanun, nizam tanımayan bazı Askerleri? Üç, beş İlköğretim kız öğrencisi başörtüsü ile İlahi söyledi diye, Cumhuriyetin, Laikliğin tehlike altında olduğu gerekçesiyle gece e-muhtıra yayınlayan Ordum, Bu Terör Örgütleri ile ilgili olarak ülkenin güvenliği tehlikede diye bir bildir yayınlamayı düşünüyor mu paşam? Benim Ordum, 27 Mayıs darbesini yaptı, masum insanları idam sehpasına gönderdi. Üstelik Milletin bu kara gününü Bayram ilan etti, sineye çektik. 12 Mart’ta meşru hükümeti muhtırayla uzaklaştırdı, idam sehpaları kuruldu, boyun büktük. 12 Eylül’de bir vahşet yaşandı benim Ülkemde. Binlerce vatan evladı işkencelere tabi tutuldu, körpecik çocukların yaşları büyütülerek urganlarda sallandırıldı sustuk. 28 Şubat’ta birilerinin piyonu olan Müslüm Gündüz, Fadime Şahin bahane edilerek, Tanklar Ankara caddelerinde korku saldı. Mevcut hükümet alaşağı edilerek birileri, birilerine altın tepsi içerisinde Başbakanlık sundu. Ülkenin 50 milyar doları hortumlandı ses çıkaramadık paşam. Her darbe, her muhtıra sonrası la havle çektik sabrettik paşam.

Darbeler yapıldı da ne oldu? Ülkem kaybetti, Milletim kaybetti Ordum kaybetti paşam. Sanayide, Ekonomide, kalkınamadık. İnsan hakları konusunda yerimizden saydık. Demokrasiye geçemedik. Üstelik TSK hangi partiyi düşman ilan ettiyse, Millet ya o partiyi ya da aynı düşünceye mensup olan insanların kurduğu partiyi iktidar yaptı. Benim Ordum bundan hiç mi kendisine ders çıkarmaz paşam? 70 milyon insan ne zamana kadar darbe paranoyasıyla yaşayacak? İşte darbe planları, işte suikast krokileri, işte faali meçhul cinayetler, işte silahlar, bombalar ve işte başını bazı Askerlerin çektiği iddia edilen illegal terör örgütleri. Siz hâlâ boş bir law’ı göstererek bu toprağa neden gömülür diyorsunuz oysa orada 15 dolu law silahı daha vardı. Sahi law silahları niye gömülür? Kimler gömer paşam. Bu konu ile ilgili olarak bazı Askerler tutuklandı. Siz bu silah ve mühimmatın Askeriyeye ait olmadığını söylüyorsunuz. Bu silah ve mühimmat Askerin değil, Emniyetin değil, marketlerden de satılmadığına göre bunlar kimin? Aklıma gelmişken sormak istiyorum, evinden TSK’ya ait silah ve mühimmatlar bulundurduğu gerekçesiyle 1 yıl 8 ay cezaya mahkûm olan bir rütbeli Askeriniz var mı? Nereden almış bu silahları paşam? Madem o silah ve mühimmatlar Askerin değil, Askerlerin bunlarla bir alakası yok o halde “fışkırma” kelimesine bu tepki neden paşam? Bırakınız toprağı, denizden de silah fışkırmaya başladı paşam. Bu Ülkenin güvenliğinin sorumlusu siz değil misiniz? Siz bilmeyeceksiniz de ben mi bileceğim paşam?

Sayın paşam, yaptığınız son açıklamalarda, ETÖ ile ilgili yürütülen operasyonlarda yakalanan zanlılara yapılan muamele ile ilgili olarak Masumiyet karinesinden bahsettiniz. Burada yapılan yanlışlık nedir paşam? Kime işkence yapıldı? Ne yapsaydı Polis, isnat edilen bunca suç zanlılarının ayakları altına kırmızı halı mı serseydi? Çiçeklerle mi karşılasaydı? Yaş pasta ile kutlama mı yapsaydı? Vatansever ilan edip madalya mı taksaydı paşam? Mahkeme kararı dahi olmadan YAŞ kararlarıyla ihraç edilenlerin hangisine Masuniyet Karinesi uygulandı dersiniz? Paşa dahi olsa silahlı terör örgütü ile ilişkisi olduğu gerekçesiyle gözaltına alınıp tutuklanan birinin TSK adına ziyaret edilmesinin anlamı nedir? Bir derneğin başkanı olan, verdiği burslardan PKK’lılara öncelik tanıyan Türkan Saylan’ın evinin aranmasına neden üzüntü duyuldu da destek amacıyla çiçekle ziyaretine gidildi? Öğrenmek amacıyla sormak istiyorum, Şehit Mehmetçiklerin eşi veya çocukları evinde çiçeklerle ziyaret edildi mi? Gazi Mehmetçikleri kaç paşa evinden ziyaret etti? Siz TSK olarak Türkan Saylan’a üzülmüş olabilirsiniz, ancak ben o ziyaretleri görünce kahroldum. Bunu bilmiş olasınız paşam.

Sayın Başbuğ paşam, ben artık 2009 yılında bazı paşaların ne zaman darbe yapacak korkusuyla uykularımın kaçmasını istemiyorum. Ben bazı paşaları siyaset yaparken değil, kışlasından Terör Örgütleri ile nasıl mücadele edilir planları yaparken görmek istiyorum. Ve ben 25 senedir 600 bin personeli bulunan, Uçağı, Tankı, Topu, Silahı olan; en son teknoloji ve donanıma sahip dünyanın en büyük ordularından biri olan TSK’nın üç, beş bin teröristi neden bitiremediğini merak ediyorum. TSK Bünyesinde JİTEM diye bir yapılanma var mı? Yahut da var mıydı? Son sorum; paşa İT’inin iki emir eri olduğu başka bir Ülke var mıdır paşam? Benim Mehmetçiğimi İT bakıcılığına müstahak gören kim? Beni duyuyor musunuz paşam?”

Ben sadece ilettim.. Takdir sizindir. Selâm ve dua ile..

VAKİT