Nicholas Kristof --The New York Times
Geçen Perşembe günü ailemizin sevgili köpeği Katie 12 yaşında öldü. O şu an bir kemiğe dönüşse bile saygıyı hak eden nazik bir dosttu. Eğer kediler olmasaydı Nobel Barış Ödülü’nü bilekazanabilirdi.
Ailenin bir üyesinin ölmesinden dolayı üzüntümü sosyal medyada yayınladıktan sonra sel gibi dokunaklı taziye mesajları almaya başladım. Oysa Katie’nin öldüğü gün Suriye’de devam etmekte olan ve şimdiye kadar belki de 470.000 kişinin hayatına mal olan bu sancılı iç savaşla ilgili uluslararası bir çabanın olmamasıyla ilgili bir yazı yayımladım. Çok sayıda sert mesajla karşılaştım: “Neden onlara yardım edelim?”
Benim Twitter sayfam tamamen karışmıştı. Bir yandan ölen yaşlı bir Amerikan köpeği için samimi ve içten mesajlar bir yandan da açlık ve bombalamaya karşı yaşam mücadelesi veren Suriyeli milyonlarca çocuğa karşı vurdumduymaz tavır. O gün düşündüm ki Halep’teki çocuklar ancak bizim köpeklerimiz kadar değerliydi.
ABD hükümeti beş senedir halkını katleden BeşşarEsed yönetimine karşı sert bir tepki göstermezken, İŞİD’in insanları katletmesine karşın daha farklı bir tepki verebiliyor. Başkan Obama’nın Suriye konusunda pasif olduğunu, onun mirasına gölge düşürecek en büyük sorunun Suriye olduğunu bir hafta önce de belirtmiştim.
Benim sayfamda tutkulu bir anlaşmazlık sorunu baş göstermişti. St. Lous’teki bir okuyucunun mesajı: “Oradaki tüm çabanız dünyanın sahibiyiz imajından ibaret. Oysa anayasamızda böyle bir dayanağımız bile yok. Parayı harcayacak yer arıyorlar. Unutulmaması gerekir ki kanayan yara faydadan çok zarar getirir.”
Biz bütün dünyanın sorunlarını çözemeyiz ama bu, sorunları çözmek için de hiçbir şey yapamayız anlamına gelmez. Auschwitz’deki Yahudi soykırımını önlemek yanlış mı olurdu? Kosova’da Sırp katliamına karşı duran Bill Clinton yanlış mı yaptı? İki yıl Sincar bölgesinde katliama maruz kalan Yezidileri korumak için bombalama emri veren Başkan Obama yanlış mı yaptı?
Suriye’ye kara operasyonu ya da milyarlarca paranın harcanmasına karşı durmakta hemfikiriz. Ama neden askeri desteğimiz hala büyük bir işlev görüyor. Bir başka okuyucu ise şunu söylüyordu: “Nicolas, bu bizim Ortadoğu’daki girişimimiz tüm dünya için iyi olmadı.” Aynı şekilde başka bir okuyucu “G. Bush’un dış politika deneyimi bize çok şey öğretti.”
Daha geriye gideyim. Irak savaşına da karşı çıktım. Halk sanki bundan ders almamış gibi, aslında bu mesele daha karmaşık ve içinden çıkılmaz bir halde. Evet, Irak savaşı bir felaketti ancak Kuzey Irak’ta uçuşa yasak bölgenin olması bir başarıydı. Vietnam anıtsal bir felaket iken İngilizlerin 2000 yılında Sierra Leone’ye müdahale etmeleri tam bir başarı örneğiydi. Afganistan’daki karışıklık Balkanlardaki soykırımın boyutuna ulaştı. Bill Clinton’un belki de en büyük başarısı Ruanda’daki soykırımı engellemesidir.
Savaş mağduru çocuklara yardım etmememiz için bir bahanemiz var mı? Bir eğitimden ve yardımdan mahrum bırakılmış mülteci çocuklar şiddet, yoksulluk, kabilecilik ve düşmanlık zeminine doğru itilirler.
Güvenli bölgenin olmaması ve mültecilerin temel yaşam haklarının yeterince temin edilmemesi anlaşılır bir durum, bu noktada Obama’nın bahsettiği kaygan zemin mevzusu da önem arz etmektedir ancak Suriye’de binlerce insan soykırım tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Tarih’teki soykırımlara bakıldığı zaman en önemli etkenin mükemmel bir politik karşı duruşun olmamasıdır. Daha ne bekleniyor? Yoksa Suriyeliler dönemin Yahudi ve siyahileri mi? Köpekler bile biliyor, insan insandır.
Çok merak ediyorum eğer bir köpek gözümüzün önünde masum ve savunmasız insanları parçalasaydı ne yapardı insanlar? Kalplerimiz hala katı mı? Ölenleri umursamıyor muyuz? Yoksa sadece bir Arap sorunu mu? Öyle olsa bile neden çözemiyoruz?
Evet, Suriye’de bir çözüm bulmak zor. Ama oradaki insanların hayatları değerli ve en az Katie kadar iyi bir yaşam hak ediyorlar.
Fırat Taşdemir Haksöz Haber İçin Çevirdi