Bir süredir Merinos Halı’nın Gaziantep’teki fabrikasında, namaza yönelik fiili yasağın haberlerini okuyorsunuz. Merinos Halı’nın sahibi İbrahim Erdemoğlu, dün bir basın toplantısı düzenleyip, bu konuya açıklama getirmek istedi. Ama sadece “açıklama getirmek” istemiş oldu. Konu, yine tam olarak açıklığa kavuşmadı. Bu olayda da kısır tartışmalara dalıp gitmemek, konuyu “Sen dedin, ben dedim” tartışmasına dönüştürmemek için, önce bir hatırlatma yapalım.
Haberin Yeni Akit’te çıktığı gün, Merinos Halı adına İbrahim Erdemoğlu gazetemizi aradı.
Ve pek kısa sayılmayacak bir görüşmemiz oldu.
İlk söylediği husus, “gazetedeki haberin doğru olmadığı”nı iddia etmek değil, “kendisinin bir röportaj vermediği”ni ileri sürmek oldu.
“Nasıl olur, muhabirimiz sizinle görüşmedi mi?” diye sorunca da, “Ben muhabirinizle telefon görüşmesi yaptım ama, röportaj anlamında konuşmadım” dedi.
Anladım ki; İbrahim Bey’in lügatında, röportaj, özel hazırlıklar yapıldıktan sonraki görüşmeler. Telefonu açıp, bir konu hakkında görüşmek istediğinizde, alınan bilgilerin haberde kullanılması, röportaj değilmiş.
Dünkü basın toplantısında da, İbrahim Bey yine benzer tavır sergilediği için bu hatırlatmayı yapma ihtiyacı hissettim. Dün de İbrahim Bey, “Ben bu arkadaşlarla röportaj yapmış değilim” diye ısrarla aynı iddiaları tekrarladı. Oysa; muhabirimizle görüşmesi de, benimle görüşmesi de teknik olarak isbatı mümkün konular..
Her ne ise.. Öyle veya böyle.. Bunlar, işin özünü kaybettiren kısır tartışmalar. Tarafların konuya yaklaşımı hakkında bir fikir verebilir ama, önemli olan konunun özü..
Konunun özü ne?
1) 2000 civarında işçisi olan Merinos fabrikasında, isteyen işçilerin vakit namazlarını kılabilmesi için mescid var mı?
2) İşçiler, Cuma Namazı’na gidebiliyorlar mı?
Bunları, somut olarak sormuştum İbrahim Bey’e..
İbrahim Bey, kendisinin umreye gittiğini, cami yaptırdıklarını, birçok caminin yer dekorasyonunu yaptırdıklarını anlatıp, “Bizi, istediğiniz kişiye sorun” cevabını vermişti.
Ben konuya döndüm.
“İşçileriniz, Cuma Namazı’na gidebiliyorlar mı, işyerinizde mescidiniz var mı?” diye sordum.
Cuma Namazı’na; isteyenin gidebileceğini, kimseye engel olunmadığı şeklinde klasik cevabı, çok işverenden dinlediğimiz için tekrar sordum: “Mesai saatleriniz, Cuma Namazı’na gitme imkânı veriyor mu? Yani Cuma Namazı’na gitmek isteyenler için öğle tatilini ayarladınız mı?”
“Bunun için kanun çıkması lazım” şeklinde bir cevapla, konuyu taça atmaya çalıştı.
Yine de, haberin çıktığı gün konuyu açıklamak üzere aradığı için, en azından bir kötü niyet olmadığı umuduyla, gönderecekleri açıklamayı, hiçbir resmi prosedüre tabi tutmadan yayınlayacağımızı hatırlattım.
Nedendir bilemiyorum, açıklama yapmayacağını söyledi, İbrahim Bey.
Dün basın toplantısı ile yeniden imaj düzeltmeye çalıştı.
Ancak yine eksik.
İşçilerin Cuma Namazı’na gidebilmeleri için servis aracı kaldıracaklarını beyan etmesi, olumlu bir adım.
Ama; vakit namazları için de, işyerinde bir mescid açılması, hem bir ihtiyaç, hem de Cuma Namazı için atılan adımın iyi niyetli olduğunun bir göstergesi olacak.
Ama görünen o ki, İbrahim Bey, şimdilik Cuma Namazı için servis kaldırarak konuyu çözümlemiş sayılmak istiyor.
Oysa; tekrar belirtelim, Merinos’a iki itiraz var.
Birincisi vakit namazı için mescid bulunmaması. İkincisi ise Cuma Namazı’na gitme imkânı olmaması.
Birinci ağızdan, Cuma Namazı için söz verildiğine göre, vakit namazları için de gerekli adım atılırsa, sorun kalmayacak. 4 bin işçisi olan, 1 milyarı aşkın cirodan bahseden bir holding için, bir mescid büyük bir iş olmasa gerek.
YENİ AKİT