Flash Mob, yeni bir gençlik hareketi. Amerika’da yayın yapan Harper’s Dergisi’nin editörlüğünü yapan Bill Wasik’in 2003 yılında başlattığı bir ergen hareketi de denebilir. “Ani ışık” ya da “birden parlama” anlamına gelen “flash” kelimesi ile “kalabalık” ve “izdiham”a karşılık gelen “mob” kelimesinden üretilmiş bir kavram Flash Mob.
Flash Mob’un İstanbul ayağı, “meczup oluşumu” olarak başlıklandırdıkları sitelerinde, şu şekilde tanımlıyorlar kendilerini: “Dünyanın pek çok ülkesinde yapılan Flash Mob eylemleri, katılımcıların daha önceden belirlenmiş yer ve zamanda buluşup, yine önceden kararlaştırılan, eğlenceden başka hiç bir amacı olmayan bir eylemi gerçekleştirdikten sonra dağılmaları esasına dayanır. Flash Mob eylemleri herhangi bir siyasi veya protest amaç içermez. Her şey bir Flash Mob eylemine konu olabilir ve eylemin amacı da sadece eğlence olmak zorundadır. İlk olarak Amerika'da başlayıp beğeni toplayan ve gittikçe büyüyen Flash Mob, çeşitli dünya ülkelerinden oluşan yüzlerce grubu ve eylemleriyle pek çok ülkede yapılmaktadır.” (http://istanbulflashmob.org/)
Yalnızca Amerika’da değil Avrupa’da da etkinliği artıyor Flash Mob’cuların. Mesela, Roma’da Amerikan FOX kanalında yayınlanan “Glee” adlı diziyi tanıtmak için “Don’t Stop Believin “adlı parça eşliğinde toplu dans etkinlikleri yapıyorlar.
Türkiye’de Flash Mob organizasyonları yeni yeni başlıyor; dünya çapında ün yapmış olan Backstreet Boys'un 17. yaşını dans ede ede kutlayacaklar Nisan ayı içinde. Michael Jackson’ın ölümünün ardından toplu dans performansları artık bildik etkinlikler.
FLASH MOB’LA NE ALIP VEREMEDİĞİMİZ VAR?
Küreselleşme kendi içinde burgular geçirip ilerlemeye devam ediyor. Çözülme nasıl küreselleşiyorsa, direnç de aynı şekilde küreselleşiyor. Modernizmin tüm hızıyla yayıldığı ve çekirge sürüsü gibi insanın özel hayatını, kişiliğini darmadağın ettiği bir gerçek. 1999 yılında Seattle’da bir araya gelen küreselleşme karşıtları otoriteleri redderek biraz da ütopik isteklerle mücadeleye girişmişlerdi. Bu direniş, pek çok sermayeyi ve elit sınıfları ürküttü. Sonraki yıllarda “Küresel Adalet Hareketi”ne dönüşen bu oluşumlar sayesinde Dünya Ticaret örgütü dağıldı diyebiliriz. Anarşistlerin, anti-kapitalistlerin, anti-otoriter oluşumların ve Barış ve Adalet için Birlik gibi yapılanmaların bir araya geldiği bu hareketlilik, 2002’de New York’taki Dünya Ekonomik Forumu’na karşı yapılan mücadele sonrası azalmaya başladı. Şimdilerde oldukça silik bir çizgi olarak varlıklarını devam ettirmeye çalışıyorlar.
Modernizmin buhranlarından en fazla nasibini alan ülkelerin başında Amerika geliyor. Bedensel ve zihinsel obezitenin koçbaşı gittiği bir ülke. Aşırı varlıktan yahut sınırsız tüketimden insanlar ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Çılgınlığın, ahlaksızlığın soysuzca sömürüldüğü bu coğrafya yeni sıkıntılara gebe. İşte bu süreç, Amerika’da, Flash Mob’u doğurdu.
Küçük, küçücük dünyalarında yaşıyorlar. Yeryüzü umurlarında değil. Akvaryumlarındaki küçük dalgalanmalarla uğraşıyorlar. Şirinler. Seyirlikler. Kendini tekrar eden bir rahatsızlık taşıyorlar. Farklılaşmaya çalışırken, aynı fanusun içinde döndüklerinin farkında değiller. Dünyada söylenecek o kadar çok şey, alınacak o kadar tavır, yapılacak o kadar eylem, bağırmaya ve dik durmaya gerek olacak o kadar çok şey var ki, bunların atlanılması kabul edilebilir bir şey değil.
10 Ocak 2010 günü dokuzuncusu düzenlenen Flash Mob etkinliğinde, binlerce kişi, 16 farklı ülkede metroya, pantolonlarını çıkararak, yarı çıplak bindiler ve muhalif bir hareket icra etmiş oldular. Takım elbiseyi, tek tipleşmeyi, monotonluğu protesto ettiler. Ama aynı gün, İnsan Hakları gruplarının raporlarına göre dünya çok sıkıntılı bir gün geçiriyordu. İsrail, 10 Ocak günü, Gazze’ye saldırdığında 3 Filistinli can vermişti. Yunanistan’ın Dedeağaç (Aleksandrupolis) kentinin Meriç deltası açıklarında, 21 mültecinin cesedine ulaşılmıştı; hepsi de Avrupa’ya gitmeye çalışıyordu. İran'da seçim sonrasında muhalefetin düzenlediği gösteriler sırasında çocuklarının ortadan kaybolmasını ya da öldürülmesini protesto eden 30 kadar İranlı anne gözaltına alınmıştı. Aynı gün Türkiye’de, onlarca BDP’li, nedensizce gözaltına alınıyordu. Flash Mob’cular egzantirik eylemlerini yaparlarken yalnızca bunlar yaşanmadı; Irak’ta Sabiha Khudur Talib adındaki 62 yaşındaki kadın, İngiliz askerlerinin işkencesine maruz kaldı. Yetmedi, tecavüz ettiler. O da yetmedi, öldürdüler. Sonrasında, kadıncağızın cesedini çöp torbasına koyup yol kenarına fırlattılar. Sabiha Khudur Talib’e bunlar yapılırken, dünyanın yeni muhalif grupları, sıkıcı dünyalarını renklendirmek için pantolon çıkarıyordu.