“Bir Kürd’ün rüyası”

Abdurrahman Dilipak

Başlıktaki ifadeyi konu alan bir mail aldım bir süre önce..

Rüyanın hikayesi şöyle: Haso Van ilinin Tatvan ilçesinin bir köyünde yaşıyordu. Aile dindardı. O daha ilkokul yıllarında, askerlerle, kendilerinin “gerilla”, Türk devletinin “terörist” dediği insanların hikâyelerini çok dinlemişti.

Bu hikâyeler Dersim isyanı, Şeyh Said isyanına kadar götüren, yaşlıların anlattıklarına benziyordu. Bu durum onun ruhunda kaçınılmaz olarak acı, öfke, isyan duyguları doğuruyordu. Yakınlarını kaybeden, yaralanan, evleri yakılan, köyleri boşaltılan insanların feryatlarına birçok kez şahit olmuştu.

Haso’gilin köyü de boşaltılmış o ve ailesi Güneydoğu’daki büyük bir şehrin varoşlarında derme çatma bir eve yerleşmişlerdi. İşsizlik, parasızlık, düzensizlik daha düne kadar iyi bir hayat süren bu aileyi perişan etmişti. Burada en çok dikkatini çeken hem Kürtlerden hem Türklerden ölenler hep fakir insanların çocukları olması idi. Aynı toprakların yoksul çocukları eliyle yoksul bir halk açıkça katlediliyordu..

Bu kirli savaş sonucu Haso ve ailesinin bağrına FAKİRLİK hançeri saplanmıştı. Haso jandarma dipçiği ve tehdidi ve açlık baskısı, terör baskısı arasında ölümlerden ölüm beğendi ve dağa çıkmaya karar verdi.. Kaç kez yaralandığını, kaç gün aç kaldığını, mağaraların soğuğunda bedeninin nasıl üşüdüğünü, günlerce yıkanmadığı için vücudunun nasıl koktuğunu bugün hatırlamak bile istemiyor.

Dağdaki açlık, mekansızlık kirlilik belirsizlik ölüm korkusu onun sadece bedenini değil ruhunu da harap etmişti. Şimdi 25 yaşındaydı. Bu kısa döneme sığdırılan acılar, korkular, yoksulluklar onu yaşlandırmış ve 40 yaşlarında bir yüze sahip olmasına neden olmuştu. Eğer dağlardaki temiz hava olmasa, o dağların doruklarından Muş’un, Mardin’in, Şırnak’ın ovalarına bakıp geleceğe dair hayaller kurmasa, gelecekteki sözde özgür günlerin neşesini hissetmese çok daha fazla harap olurdu.

Şimdi vicdanı onu yalnız bırakmıyor.. Herkesten ve her şeyden kuşku duyuyor ve zonklayan vicdanını dinlendirecek bir dost ve sığınak da yok.. İşte, TC’ye göre “terörist”, PKK’ya göre “gerilla” olan Haso’nın vicdan sancısı böyle bir şey.

Siz Haso’yu tanımıyorsunuz.. Ben onu tanıyorum ve size onu tanıtmak istiyorum.. Maksadım vicdanınızda beyninizde bu derin gerçeğe bir yer açmak.. Bir kere daha düşünmeye davet etmek bu konuyu.. Ona yaşadıklarını bize anlatmasını söylediğimde bir rüyasını anlattı. Zaten o rüya her şeyi anlatmaya yetiyor. Küçük ekleme ve çıkarmalarla, işte Haso’nun o rüyası:

..Ben Tatvanlı Haso. Hüda hayreyleye dün gece bir rüya gördüm. Ama ne rüya. Mübarek, bir geceyi değil 50 yıllık zamanı kapladı sanki. Rüyamda referandumda Kürdistan’dan % 80 boykot çıkmış. Bu sonuç üzerine hükümet çökmüş. Yeni yapılan seçimlerde iktidara CHP+MHP koalisyonu gelmiş. Kurulan CHP+MHP koalisyonu yıllardır devam eden yok etme politikasını devreye sokarak orduyu sürmüş yeniden Doğu’ya, Güneydoğu’ya. Bunun üzerine büyük Kürt milletinin ebedi önderi ve onun silah arkadaşları bir karar alarak artık istiklal zamanının geldiğine karar vermişler. 100 yıllık mücadeleyi bağımsız bir devletle taçlandırmak için, İsrail’den ABD’den AB’den alınan silahlarla halk, köylerde, kasabalarda, şehirlerde; “gerilla” da dağda büyük bir direnişe geçmiş. Çıkan savaşta kan gövdeyi götürmüş. Atılan bombalardan köyler şehirler zarar görmeye başlamış. Bunun üzerine BM işe el koyarak, TC’ye; “şu boylamlar şu enlemler arasına girmen yasak…” demiş.

Bu gelişmeden sonra “Apo’yu!” T.C’ye teslim eden o mukaddes el İmralı’ya uzanarak o önderi Diyarbakır’a getirip BAŞKÜRT! ilan etmiş. Kürdistan şehirlerinde üzeri orak çekiçli sarı kırmızı yeşil bayrağı dalgalanmaya başlamış. (Bugün okul yakan, referandumda oy kullananları fişleyen ve tehdit edenler, kendi parti programı dışında hareket edenlere neler yapmazlar ki!)

Üyeleri PKK’lılardan oluşan Büyük Kürt Kurucu Meclisi Başkentte (D. Bekir) toplanarak kurucu anayasayı yazmışlar. Anayasanın ilk beş maddesi değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez olarak kayda alınmış. Bu maddeler: 1-Kürdistan sosyalist bir cumhuriyettir. 2-Yüce önder ölene kadar Kürdistan’ın tek başkanıdır. Sözleri emirdir. Sülalesi kutsal, arzuları her Kürt için yerine getirilmesi gereken şerefli bir eylemdir. Öldükten sonra yerine varsa oğlu yoksa erkek kardeşi yoksa aynı soyadıı taşıyan en büyük erkek geçer. 3-Devletin dili Kürtçe başkenti D.Bekir’dir. 4-Devletimiz laik, sosyalist ve demokrat bir cumhuriyettir. 5- Kürdistan Kürtlerindir. Ülke sınırları içinde yaşayan herkes Kürt’tür. Zaza, Gırmanci, Keldani gibi milletlerin aslı Kürt’tür. Bunların ‘biz ayrı bir milletiz, dilimiz farklı..’ gibi bölücü görüşlerine göz yumulamaz.

Rüyamda ömrümce yaşadığım birçok olayın Kürtçe versiyonunu tekrar tekrar görüyordum. Mesela; “Kürdistan’da PKK’den başka partinin kurulması devrime zarar verir”, “çok partili sistem karşı devrimdir” diye izin verilmiyor, Kürdistan’ın 4 yanının dış düşmanlarla çevrili olduğu, içeriden de bölücü ve irticai tehlikenin devlet ve yüce Kürt mileti için büyük tehlike yarattığı gerçeği her an KRT’den halka propaganda yapılıyordu. Bu yüzden Genç Kürt Cumhuriyeti’nin ayakta kalabilmesi için vatandaşlara sürekli vergiler konuyor bu vergilerden elde edilen paraların önemli bir kısmı PKK’nin ileri gelenleri arasında pay edildiği iddiaları duyuluyordu.. Çünkü devleti onlar kurmuşlardı ve ülkenin geleceği onların büyük gayretlerine bağlıydı. Hazinenin önemli bir kısmı dış düşmanlara karşı yurdu savunmak üzere ABD’den uçaklar, İtalya’dan helikopterler, İsrail’den tanklar alımına harcanıyordu. Bu konular Kürdistan Milli Güvenlik Kurulu’nda karar altına alınıyordu.. Okul kapılarında her sabah Kürt halkına sadakat andı içiliyor ve her tarafa “Ne mutlu Kürdüm” tabelaları asılıyordu..

Özel şirketlere izin verilmiyor DEVLETÇİ kalkınma modeli ile her alanda devletin KİT’leri fabrikalar kuruyorlardı. Bu arada her şehrin meydanına Önder’in heykelleri dikiliyordu. Her şehirde en büyük caddenin adı, en büyük meydanın adı, şehir statlarının adı, Havaalanlarının adı, “Önder”in adını alıyordu. Onun adına spor ve sanat etkinlikleri düzenleniyordu.

Şairler onun için şiirler yazıyor, bestekarlar türküler besteliyor, heykeltraşlar onun büstlerini ve heykellerini yapıyor, ressamlar onun boy boy resimlerini çiziyorlardı. Her resmi kurumun duvarına onun resmi asılıyor, her resmi dairenin bahçesine de bir büstü dikiliyordu. Bu işten en kârlı çıkan ise, Büyük Kürdistan’ın akıllı tüccarı MAHO ağa oluyordu. Çünkü o sadece bir numaranın değil diğerlerinin de resimlerini, büstlerini yaparak onların parasını devletten tahsil ediyordu. Onun gazetesi rejimin “Amiral gemisi” olarak tanımlanıyor ve PKK’ye karşı eleştirilere karşı ordu teyakkuz halinde ve “Topyekun savaş” için hazır bekletiliyordu.. Bu maksatla sık sık andıçlar yayınlanıyor ve “Mezopotamya Çalışma Grubu” ve “DİTEM Devrim İstihbarat Timleri” örgütleniyordu..

Bu rüya oldukça ilginç değil mi?

Devamını merak ediyorsanız yarını beklemeniz gerek.

Selâm ve dua ile..

VAKİT