Bir Kumpas Kurbanı Tahşiyeciler

2010 yılında Risale-i Nur talebesi olan ve Doğu'da Molla Muhammed olarak anılan Mehmet Doğan'ın ve Tahşiye Yayınevi'nin hedef gösterilmesinin ardından Tahşiyeciler operasyonu yapıldı.

HAKSÖZ-HABER

Abdülkadir Selvioğlu tahşiyeciler operasyonunu tam bir kumpas ve bir sahte delil üretme olarak değerlendirmiş. Gülen bu işin neresinde diyen Selvioğlu, tam göbeğinde olduğunu çünkü Gülenin sadece bir dini lider değil aynı zamanda bu tür operasyonların talimatını veren isim olduğunu vurgulamış.

***

Kumpas

 Abdülkadir Selvioğlu/ Yeni Şafak

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, paralel yapıyı, ”Milli orduya kumpas kurdular” diye suçlamıştı.

Paralel yapının sadece TSK’ya değil, kendisi için tehdit olarak gördüğü cemaatlere de kumpas kurduğunu görmüş olduk.

Tahşiyeciler operasyonundan söz ediyorum.

En sonda yazacağımı en başta söyleyeyim.

Bu kadar güçlü delilleri olan bir olay, ancak bu kadar algı operasyonuna kurban edilebilir.

6 Nisan 2009 tarihinde Fethullah Gülen, Tahşiyeciler isimli bir gruptan, bunların eline silah verilebileceğinden söz ediyor.

48 saat sonra Zaman ve Bugün Gazetelerinden, ”Tahşiyecilik” yazıları dökülmeye başlıyor. Yetmiyor. STV’deki “Tek Türkiye” dizisinde, daha sonra yapılacak olan operasyon işleniyor.

Bu arada Fethullah Gülen ağzını açar açmaz Ali Fuat Yılmazer, Tahşiyecilerin telefonlarının dinlenilmesi için harekete geçiyor. Ergenekon sürecinde ne demişti hazret.

“Hayatına gir”

Tahşiyecilerin önce hayatına giriliyor, 30 Aralık tarihinde ise Bahçelievler’deki dershanelerine…

Polisler içeri girdikleri evden bombalar ve fişeklerin bulunduğu iki poşetle çıkıyorlar. Basına El Kaide bağlantılı operasyon olarak yansıyor bu olay. 122 kişi içeri alınıyor ve bir kısmı tam 17 ay sorgusuz sualsiz içeride yatıyor. Yargılama aşamasında ilginç şeyler oluyor. Bombaların üzerinden alınan parmak izleri ile 122 kişinin parmak izleri uyuşmuyor. Fakat aynı parmak izleri operasyona katılan iki polisin parmak iziyle uyuşuyor.

İsterseniz devamını İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/123 No’lu duruşma tutanağından takip edelim.

Avukat-Bulunan el bombaları üzerinde size ait parmak izleri bulunmuştur, bunun sebebi nedir?

Tanık-Aramalar sırasında kullandığımız ameliyat eldiveni bir süre yıpranmaktadır. Bu yüzden bir süre sonra çıkarmış olabilirim.

Bombalar bulunuyor. El Kaide gibi dünyaca ünlü bir örgüt evine arama yapmak için giden ekip her nedense işin başında yanlarına kamera almıyorlar. Bombaları bulan polis memuru, ”Malzemeleri (Bomba ve fişekleri) dizdikten sonra teknik elemanlar gelip kameraya çekmiş olabilirler” diyor. Bir de bombaların dizilme işi var. Dondurma külahı gibi. Avukatın kafasına takılıyor bu iş.

Avukat-Patlama ihtimaline binean neden uzman ekip çağrılmadı

Tanık-Bombaları elleyerek baktım, görevliler geldikten sonra bombaları sıraya dizdik.

Bombalarda parmak izi bulunan ikinci polis bu kez avukatların sorularını yanıtlıyor.

Avukat-İfadenizde eldiven taktığınızı söylediniz, rapora göre eşyalar üzerinde parmak iziniz çıktı, bunu nasıl açıklıyorsunuz

Tanık-Ben aramayı eldivenle yaptım ancak arama sırasında eldiven yırtılmış olabilir.

Ne hikmetse hep eldivenleri yırtılıyor bombayı bulan polislerin.

Bir de bombaların ellenmesi meselesi var.

İkinci polis, ”Bomba ve mermilerin bulunduğu poşetleri ellemedim”

İkinci poliste, “Kamera, bomba ve mermiler bulunduktan sonra çağrıldı” diyor.

Bir de bomba ve mermilerin ne zaman bulunduğu konusu var. Kamera çekimlerini yapan polis memuru, ”Çekyatın üzerinde el bombaları olduğunu gördüm, bunları çektim, hatırladığım kadarıyla mermiler daha sonra bulundu bunların da bulunma aşamasını kamerayla kayıt ettim”

İkinci tanık, ”Kamera bomba ve mermiler bulunduktan sonra çağrıldı”

İlk tanık, ”Malzemeleri dizdikten sonra teknik elemanlar gelip kameraya çekmiş olabilirler”

Bir de apartman yöneticisi var. Arama tutanağının altındaki imzalardan biri ona ait. İfadesinde, “Polis memurlarından birisi el bombası buldum diyerek salondaki dolaptan bir poşet çıkardı” diyor.

Avukatların sorusu üzerine, ”Ben el bombalarının bulunma aşamasını görmedim” cevabını veriyor. Aynı şahsa aynı soru üçüncü kez sorulduğunda ise ”Ben bombalar bulunduğunda evde değildim” diye karşılık veriyor. Dördüncü soruda neredeyse “Hayatta değildim” diyecek.

Bir de bombaların bulunduğu ev sahibinin durumu söz konusu.  Birine göre bombalar Turgut Yıldırım oradayken bulundu. Bir diğerine göre orada olması gerekiyordu. Ama apartman yöneticisine göre, “Abdest almak için banyo yaptığı sırada bulundu”

1-Bombalardan Tahşiyecilerin değil arama yapan polislerin parmak izi çıkıyor.

2-Bombalar, Zir Vadisi ve Poyrazköy’le ”1365-27-00-4080”le aynı seri numarasında yer alıyor.

3-Kamera bombalar bulunduktan sonra çağrılıyor.

4-Bombalar ev sahibi abdest almaya gittikten sonra bulunuyor.

Tam bir kumpas…

Tam bir sahte delil üretme.

Peki Fethullah Gülen bu işin neresinde?

Tam göbeğinde.

Çünkü Gülen sadece bir dini lider değil.

Bu tür operasyonların talimatını veren isim.

Tartışmasız bir numara.

Çünkü Kainat İmamı.

Onun etrafında bir, ”Üst akıl” var. Operasyon kararı burada alınıyor.

Onun hemen altında operasyonel birim yer alıyor.

Bu birim, “İstihbarat, TEM, KOM ve gizli tanıktan oluşuyor.

Gizli tanık ya da imzasız bir ihbar mektubu ile düğmeye basılıyor. Bir terör örgütü icat edilip, dinlemeler başlıyor. Sonrası operasyon aşaması.

Bunun hemen yanında medya yapılanması geliyor. Operasyonla elde edilen bilgiler medyaya servis ediliyor, o şahıslar itibarsız hale getiriliyor. Medya birimi, çok önemli. Hem algı oluşturuyor, hem yargıya hazırlık birimi olarak görev yapıyor. Operasyon kapsamındaki şahıslar medyada öylesine linç ediliyor ki, yargının huzuruna çıkarılıp tutuklandığında ya da mahkum edildiğinde kamuoyu buna hazır hale geliyor. Kimse niye tutuklandılar diye sorma gereği duymuyor.

İşte paralel yapının stratejik aklı böyle çalışıyor.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!