Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER
“1967'deki muazzam şeytanlık ve bunun sonuncunda 2.100'den fazla kilisenin ve ayrıca camilerin yıkımı, 300 binin üstünde dini sanat eseri ve kutsal kitabın yok edilişi, siyasi mahkemeler, Tanrı mekanlarının yıkıntıları etrafında davul sesleri eşliğinde göbek atılan komünist cehennemde kurşuna dizilen veya sürgüne gönderilen, inanç cübbesini taşıyan o cesur insanların dimdik duruşları unutulamaz, bu ülkenin başkentinin müzesinin bir bölümünde gösterilmeden kalamaz. 1967, Enver Hoxha'nın özgür insanı "Yeni İnsan"la ikame eden anlayışındaki başkalaşımın en şeytani dönemecinin ifadesidir: Parti Genel Sekreteri'nin kendisini Arnavutların yegane Tanrısı, komünizmi de dünyadaki tek din olarak ilan ettiği yıl...”1
Bu cümleler Arnavutluk’un mevcut Başbakanı Edi Rama’ya ait. “Kurban” isimli otobiyografisinde 11 yıl süren Tiran Belediye Başkanlığı sürecini anlatıyor. 2013 senesinde Arnavutluk’un Başbakanı olan Edi Rama aynı zaman Sosyalist Parti’nin de Genel Başkanı olma unvanına sahip.
Arnavutluk din karşıtlığı denildiği zaman akla gelen ilk ülkelerden birisi. Gençliğinde kendisi de Bektaşi olan Enver Hoca’nın 1944'ten 1985'e kadar süren diktatörlüğü boyunca İslam ve Müslümanlığı ait her şey hedef alındı. İslami kavramlar, ibadetler, mekanlar özetle Osmanlı’dan kalan her şeyi silip süpürmek için elinden geleni yapan Enver Hoca, Edi Rama’nın da aktardığı gibi “kendisini Arnavutların Tanrısı” olarak görüyordu.
Dünyada “ateist” olarak tanımlanan ilk devlet sistemi de Enver Hoca’nın Arnavutluk’udur. Sadece Müslümanlar da değil Arnavutluk’taki Hıristiyanlar da din karşıtı politikalardan nasibini aldı. Dini isimler yasaklanmış, dini yetkililer aşağılanmış, ibadetlerin yapılıp yapılmadığı ile ilgili evlerdeki küçük çocuklardan bilgi almaya çalışılmıştır. İbadetler ile ilgili sıkı takipte olan devlet, Müslümanlara domuz eti yedirmek veya oruç zamanlarında zorla yemek yedirmek gibi uygulamalar yaparken; gizlice vaftiz yapan Papazlar öldürülmüştür. İbadethaneler kapatılarak kütüphane, spor salonu gibi amaçlarla kullanılmış, kalan ibadethanelerin ise mal varlıklarına el konularak çok küçük bir alan bırakılmıştır.2
Netice olarak ise ortaya baştan sona yozlaşmış bir diktatörlük çıktı. “Arnavutların Tanrısı” bir kalp krizi ile ölünce baskı rejimi sürdürülemedi. Ekonomik kriz ve devlet eliyle işlenen suçlar halk ayaklanmasını tetikledi. Enver Hoca’nın Berat şehrindeki bir dağa yazdırdığı ismi ise halk tarafından İngilizce olarak değiştirildi. Enver’in ikinci harfini başa koyan halk “Never” yani “Asla” diyerek onun mirasını reddettiler.
Edi Rama ise başarılı olarak nitelendirilen Tiran Belediye Başkanlığı döneminin sağladığı avantajla 2013 senesinde Arnavutluk’un Başkanı oldu. Ülkeyi tüm dünyada gündem yapan gelişme ise Edi Rama tarafından duyurulan “İslami mikro devlet” projesi.
Euronews’in Arnavutluk’taki son gelişmeleri haberleştirme şekli aslında Rama’nın attığı adımların nasıl karşılık bulduğunu özetliyor. “Şii Sufi tarikatı olan Bektaşi Tarikatı'nın dini anlayışıyla yönetilecek egemen bir mikro devlet planı” tanımlamasından sonra bu mini ülkede alkolün yasak olmayacağını ve kadınların istedikleri gibi giyinebilecekleri ifade ediliyor. Rama ise yeni devletin amacının "Arnavutluk'un gurur duyduğu İslam'ın hoşgörülü bir versiyonunu" teşvik etmek olduğunu söylüyor. Euronews tüm bunlarla yetinmeyip Arnavutluk Bektaşilerinin temsilcisi kabul edilen "Baba Mondi" ile de görüşmüş. “Mondi” baya iddialı bir yerden konuşarak şunları söylemekten çekinmiyor:
"Biz bir devleti hak ediyoruz. Dünyada İslam hakkında doğruları söyleyen ve bunu siyasetle karıştırmayan bir tek biz varız"
Hoşgörü dedikleri şeyin açıkça seküler, laik dayatmalar olduğunun farkında olan Rama ve Mondi'nin giriştikleri iş aslında Enver Hoca’nın din karşıtı zulüm politikalarının bir devamı. Euronews de zaten bu sebeple atılan akıl ve ahlak dışı adımları "ağzının suları akarak" haberleştiriyor.
Bir kere daha “dini hoşgörü” denilerek İslam’ı tahrif etme çabasıyla karşı karşıyayız özetle. Aradaki fark ise Enver Hoca’nın sert adımlarına karşı daha "yumuşak" bir geçişi sağlamak. Benzer "hoşgörü" adımları dünyanın her yerinde denendi ve deneniyor. Suudi Arabistan'daki Batılılaşma çabaları da "hoşgörü" maskesiyle gerçekleştiriliyor. İslam'ı içi boş bir dinsel yönelime çevirme projelerine ise Müslümanların karnı tok. Modern zamanlarda değerlerin bir bir ortadan kaldırıldığı ve yozlaşmanın had safhaya çıktığı bir vasatta İslam bu gidişata dur diyecek yegane düşünce biçimi olarak işbirlikçilere rahatsızlık veriyor. Attıkları İslam dışı adımların emperyalist ülkeler tarafından destekleneceğini de bilen Rama ve Mondi, efendilerinden alkış bekliyorlar ancak kullanılıp bir köşeye atılacaklarının farkında bile değiller!
1- Edi Rama, Kurban, İletişim Yayınları, s.117
2- https://www.tuicakademi.org/ilk-ateist-devlet-arnavutluk-ve-enver-hoca/