"Sağlığa aykırı" sözü, uygunsuz şartlar için doğru. "Çirkin manzara" sözünü edenler, asgari bir estetik kaygısı taşıyorlarsa haklılar.
Küçük çocukların gözü önünde hayvanların boğazını kesmek de pedagojik ilkelere aykırı. Ama Kurban Bayramı manzaralarını "vahşet" olarak nitelemek doğru değil. Ben kurbanı kurban sahibinin kendi elleriyle kesmesinden yanayım. Kurban kesmenin geliştirdiği empati duygusunun insanı modern çağın örtülü vahşetinden uzaklaştırdığına inanıyorum.
"İzmir'de DTP konvoyuna taş atan kız" figürünü örnek alalım. Muhtemeldir ki bu pek "çağdaş" genç kız, boğazı kesilen bir danayı görmeye dayanamayacaktır. Yine muhtemeldir ki, kurban kesimini vahşet olarak niteleyecektir. Ama attığı taşın bir parçasını oluşturduğu vahşetin yol açabileceği katliamları tereddütsüz onaylayacaktır. İnsanlar ölebilir ve hatta ölmelidir. Kimi başka bir etnik kökenden geldiği, kimi dünyayı onun kadar "çağdaş" algılayamadığı için.
Yıl boyu her öğün et yiyenlerin kurban görüntülerine dayanmaları lâzım. Hayatı sürdüren bir eylem, yani besi hayvanlarının kapalı kapılar arkasında, mezbahalarda katledilmeleri ve etlerinin besin kaynağı olarak tüketilmesi ne kadar normal ise, bu manzaralara katlanmak da o kadar normal olmalı. Vejetaryen olmayanların kurban kesimine karşı çıkma hakları yok. Karşı çıkmak "çağdaş" bir sahteliği gündelik hayat ile hayatın vazgeçilmezleri arasına yerleştirmek demek. Biz bazı canlıları kesiyoruz ve etlerini yiyoruz. Bunun neresi tuhaf? Hayvanların kesilmesine karşı çıkan biri o zaman mutlaka etyemez olmalı. Kesildiğine göre yediğimiz şeyin bilincinde olmalıyız. Aksi takdirde modern çağın modern vahşetine esir düşeriz.
Hangi insan daha vahşi? Doğa ile iç içe yaşayan insan mı; yoksa büyük şehir hayatı içinde teknoloji ile çevrelenmiş modern insan mı? Kurban kesen insan mı? Bazı insanların doğuştan ölmeyi hak ettiğini düşünen "çağdaş" insanlar mı?
Modern çağın başlamasıyla büyüyen vahşet, modern insanın ilkel atalarından daha vahşi olduğunu gösterdi. İnsan hayatının en değersiz ve kolayca vazgeçilebilir olduğu çağ 20. yüzyıldır. Sadece II. Dünya Savaşı'nda ölen insanların sayısı, bütün insanlık tarihi boyunca savaşlarda hayatını kaybeden insanların toplamından daha fazladır. Modern çağın temel dayanaklarından biri olan hümanizm, belki de kaybolmakta olan bir değerin peşine düşmüş ve yeni bir denge noktası aramıştır. Bulamadığını gözümüzün önünde kolayca gerçekleşen katliamlar göstermiyor mu?
Doğa içinde yaşayan insanın zaman zaman çevresine uyguladığı şiddetin, hatta vahşetin bir mantığı vardı: Yaşamak için öldürmek. Modern insanın ideolojilerle, modern hurafelerle zıvanadan çıkan hayatı içinde karşılaşılan şiddetin ise mantığı yok. Çünkü şiddet ve ölüm kitle insanının dünyasına kitle iletişim vasıtalarıyla normalleşerek giriyor. Doğanın en temel kuralı olan yaşama aykırı bir eylemin yani şiddetin normalleşmesi, modern vahşeti sınırsız bir çılgınlığa dönüştürüyor.
Kafes planına, "çağdaş vahşet"in bir ipucu olarak bakabiliriz. Hangi insan küçük çocukların cansız bedenleri üzerine iktidar hesabı yapar? Sizce o çocukları paramparça edecek bombaları oraya yerleştirecek olan kişi, eline bıçağı alıp bir koçu kesebilir mi? Ben kesemeyeceğini düşünüyorum. Neden mi? Ancak korkak bir kişi böyle bir eylemde rol alabilir. Bir kınalı koçun gözlerine bakarak, onun hayatına son vermek cesaret ister. Hayatı sürdürebilecek ve kutsalın anlamını düşünecek bir cesaret.
Kasaplar yaptıkları işin anlamını biliyorlar. Ya caniler? Sanıldığının aksine en az şiddet eğilimi kasaplarda vardır. Çağımızın tarihini kasaplar değil caniler yazıyorlar.
Hepinizin Kurban Bayramı'nı tebrik ediyorum.
ZAMAN