Kaynak: Nashwa Gowanlock / Middle East Eye
Çeviren: Melike Bars / Haksöz-Haber
Bu yaz, İngiliz şehri Norwich'de İslam temelli piyasa ticareti geleneğinin yeniden canlandığı görüldü.
Hz.Muhammed zamanında ilk Müslümanlar tarafından belirlenen ilkelere dayanan yeni Norwich Serbest Pazarı, adil ticareti teşvik etmek için tasarlanmış bir dizi uygulamayı takip ederek faaliyet gösteriyor.
“Herkes için ticarete ve girişimciliğe erişimi” destekleyen Norwich merkezli kuruluş Open Trade Network'e göre, İslam’ın erken dönemlerinde piyasalar ‘topluluğun can damarı’ ve ‘hem sosyal refah hem de servet yaratmanın ilk kalesiydi.’ Yeni pazardaki tüccarlar vergilendirilmez veya kira ücreti ödemezdi.
Bu girişim, yerel İhsan Cami ve İslami Merkez ile ortaklaşa yürütülen bir Open Trade Network projesi ve Jamal Sealey (solda) ve Rahima Brandt (sağda) dahil olmak üzere yerel Müslüman topluluğunun üyeleri tarafından yürütülmektedir.
İkili, bu yılın başlarında Ramazan ayında bir aşevi işletmek ve Covid-19 nedeniyle kendi kendini izole eden hanelere dağıtım yapmak için birlikte çalışmıştı. Başarılı bir ayın ardından Brandt, bundan sonra ne yapabileceklerini düşünmeye başladıklarını söylüyor: "İnsanları sürekli beslemek, gerçekten de barajın içine bir parmağınızı sokmanız gibi. Hiçbir şeyi durdurmayacak ve hiçbir şeyi başlatmayacak.”
Sealey, “Tüccarlar, üreticiler, fırıncılar, sanatçılar, yetiştiriciler, sokak yemeği satıcıları için bir topluluk merkezi” oluşumuna ev sahipliği yapma fikri uzun zamandır aklımızdaydı diyor: "Bu, yıllardır bahsettiğimiz bir şey, biliyorsunuz, insanların bedava ticaret yapabileceği ve enerjiyi süpermarketlerden uzaklaştıran büyük bir depo fikri. "
Weimar Üniversitesi’nden Arapça ve Fıkıh (İslam Hukuku) profesörü Dr. Asadullah Yate’in yazdığı gibi, geleneksel Müslüman topluluklarda pazarlar “sabit- yapılandırılmış dükkanlar, bakkallar, oymacılar, toptancılar veya süpermarketler” kurulması için bir başlangıç değildi. Bunlar, fiyatları kontrol etmek için yalnızca ürünleri stoklar ve tekelleştirirdi.
Sealey, “Bunun her zaman halk ve orta halli iş adamları için iyi olacağını düşündük,” diyor. “Ve bence şimdi Covid bütünüyle gelirken, bunu denemek ve gerçekleştirmek için doğru zaman gibi görünüyor.”
Norwich şehri, tarihi merkezde kumaştan yiyeceğe kadar her şeyi satan kalıcı tezgahlarla 11. yüzyıla kadar uzanan ünlü, geleneksel bir İngiliz pazarına sahip. Ancak ayda bir gün çalışan yeni Norwich Serbest Pazarı, hem yerel işletmeleri desteklemek için bir fırsat hem de koronavirüsten etkilenen insanlara yönelik acil bir ihtiyaca topluluk odaklı bir yanıt. Bazı tezgahlar, karantina sırasında işlerini kaybettikten sonra küçük işletmeler kuran tüccarlar tarafından yönetiliyor.
Norwich Playhouse’da serbest çalışan ve eski görev yöneticisi olan Lalita Kumar, bu yıl pandemi nedeniyle iptal edilen bir tur rezervasyonu yaptırdı. Lalita’nın Gardırobu olan hint kumaşlarından yapılmış kıyafet koleksiyonunu tanıtmak için pazarın açılış haftasında bir satış tezgahı kiraladı.
''Küçük, bağımsız işletmeleri böylesine zor bir zamanda hibe etmenin ve desteklemenin yardımsever ahlakı bir umut ışığı gibiydi'' diyen Kumar, pandemi vurduğunda bu projeyi bir yandan yürüttüğü için şanslı olduğunu ekliyor. “Tüm yerel mevsimlik pazarlarımız artık iptal edildi, bu benim gibi küçük yaratıcı işletmeler için oldukça ürkütücü,” diyor.
Yerel çiftçiler ve üreticilerle çalışan çevre bilincine sahip bir gıda dükkanı olan Kitchen at Home, East Anglia Üniversitesi’nde üçüncü sınıf öğrencisi olan Emily-Jane Webb'in insanların online alışveriş alışkanlıklarını gördükten sonra “daha iyisi için değişiklik” mottosuyla karantina sırasında kurduğu bir “Covid işletmesiydi”. 24 yaşındaki Webb, “Daha fazla çevre bilincine sahip olma konusunda çok fazla mesaj gördüm... Ancak yerel zanaatkarları ve yerel üreticileri kullanan hiçbir mesaj yoktu ve bunun sadece bir tür kaçırılmış fırsat olduğunu düşündüm” diyor.
Webb de işinin her şeyden önce bir topluluk projesi olmasından gurur duyuyor. “İnsanlar bu zamanı yaşamları üzerinde düşünmek ve günlük rutinlerini daha iyi hale getirmek için değişiklikler yapmak üzerine kullandılar, biz bu yolculukta insanları desteklemek için buradayız” diyor.
Katılım veya kiralama ücretinin olmaması, hem yeni hem de daha yerleşik yerel tüccarlar için çekici bir unsurdur. İnsanlardan kira ücreti almamak, pazara doğal olarak herhangi bir endişeyle gelmedikleri anlamına gelir, çünkü daha güne başlamadan 50, 80, 100 [İngiliz sterlini] ya da her neyse, harcarsınız, “diyor Brandt. “Bizde eski bir peygamberlik geleneği var” diye ekliyor. “Ve bunun işe yaradığını biliyoruz.”
Satış yerleri, hem kayıt sırasında hem de gün içinde saha seçimi söz konusu olduğunda ‘ilk gelen alır' esasına göre tahsis edilir. İlkeler, İslami geleneğe dayansa da, piyasa hâlâ geleneksel İngiliz pazarı doğrultusunda işlemektedir. Brandt, “İnsanlar kayıt olduklarında, bunu İslami pazarın çizgisinde yaptığımızı biliyorlar” diyor. “Ancak ziyaretçiler ve alışveriş yapanlar bunun İslami bir Pazar olduğunu bilemezler...bu onlar için sadece sıradan bir pazar.”
Sealey, “İnsanların bahçelerinde bir şeyler yetiştirmeye başladığını ve bazı hobilerin ortaya çıktığını duyuyorum.” diye ekliyor. “İnsanların buna daha fazla inanacağını ve daha yerel hale gelmeyi ve ihtiyaçlarını yerel kasaplardan, yerel çiftçilerin pazarından ve bunun gibi yerlerden satın alacağını umuyorum.” Ve reaksiyonun şaşırtıcı olduğunu söylüyor – pazarın bu ayki baskısı için tüm tezgahlar, duyurulduktan sonra bir dakika içinde tahsis edildi.
Brandt, özellikle İslam ile ilgili bu kadar olumsuzluğun olduğu bir dönemde, piyasanın Müslüman toplum için bir bütün olarak toplumda bir fark yaratması ve “herkesi gözetmesi” için bir fırsat olduğunu söylüyor. “Etrafta oturmak çok kolay ve biliyorsunuz, aslında dünyayı bir düzene sokmak çantada keklik” diyor. “Ama insanlara ve halkımıza hizmet etmemizin ve insanlara fayda sağlamak için elimizden geleni yapmamızın gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum, çünkü aksi takdirde her şeyin anlamı nedir?”