Bir İmam-Hatip panoraması: İHL’lerin tarihsel gelişimi ve dönüşümü

Yunus Vehbi Karaman, İHL'lerin geçmişten bu yana hedef alınmasının sebeplerini istatiksel veriler üzerinden inceliyor.

Yunus Vehbi Karaman / İlke Analiz

Bir İmam-Hatip panoraması: İHL’lerin tarihsel gelişimi ve dönüşümü

Modern inşanın okulları

Eğitim, modern ulus devletlerin ortaya çıkışıyla birlikte iktidar sahipleri açısından çok daha önemli bir konuma yerleşmiştir. Zira yeni merkeziyetçi devlet tipi toplumsal yapının bütün alanına nüfuz etmeyi amaçlıyordu. Bu amaca matuf bir insan tipinin/vatandaşın üretilebilmesi için eğitim önemli bir işlev görüyordu.

Osmanlı’da modernleşme dönemiyle birlikte eğitim faaliyetlerini Batı menşeli mekteplerle geleneksel medreselerin birlikte yürütmesi önemli bir tartışma konusuydu. Cumhuriyetle birlikte 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu eğitimi birleştirerek medreseler kapatılmıştı. Medreseler kapatılmakla birlikte din eğitimi önemli ölçüde azaltıldı ve süreç içerisinde tamamen kaldırıldı. Eğitimin tekleştirilmesi ve zamanla sekülerleştirilmesi yeni devletin ideolojik yapısına uygun vatandaşların üretimi gayesini taşıyan bir hamle olarak uygulandı.

Türkiye’de din ve devlet ilişkileri Osmanlı’nın son döneminden itibaren fakat özellikle de cumhuriyetle birlikte sıklıkla kamusal tartışmalara konu olmuştur. Bu tartışmaların en hararetli sahalarından birisi de eğitim alanında gerçekleşmiştir. Cumhuriyet tarihi boyunca din eğitiminin konumu, amacı, sınırları, müfredatı ve meşruiyeti daima tartışılmıştır. İmam-Hatip Okulları da din eğitimi kapsamında tartışılan başlıca kurumlar olarak karşımıza çıkmış ve çıkmaya da devam ediyor.   

Kemalist devletin dinle olan gerilimli ilişkileri çerçevesinde İmam-Hatip Okulları

İmam-Hatip Okulları’nın kökleri Osmanlı’nın son döneminde medreseleri ıslah programı çerçevesinde 1913 yılında “Medresetü’l-eimme ve’l-hutabâ” ismiyle kurulan medreselere dayanıyor. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla bütün medreseler kapatılmıştı. Fakat aynı kanunun 4. maddesi gereğince yirmi dokuz merkezde dört yıllık İmam-Hatip Mektepleri 1923’te 2258 öğrenciyle birlikte açılmıştı. Fakat süreç içerisinde dini alan daraltılmış ve din eğitimi tamamen ortadan kaldırılmıştı.

Yeni kurulan devletin dini alanda bir takım uygulamaları hayata geçirmesi ve bazı yasaklamalara gitmesi toplum tarafından tepkiyle karşılanıyordu. Halktan yükselen tepkilerin dillendirildiği 1947 yılındaki CHP’nin 7. Kurultayı din eğitimi ve İmam-Hatip Okulları meselesinin yoğun bir şekilde tartışıldığı toplantılara sahne olmuştu. Hamdullah Suphi Tanrıöver ölüleri gömmek için imam bulunamadığını, Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki camilerde namaz kıldıracak ve hutbe okuyacak imam olmadığını dile getiriyordu. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Tahsin Banguoğlu da halkın en önemli şikâyetinin din hizmetleri ve din öğretimi olduğunu söylüyordu.

İktidar partisinin din eğitimi hakkındaki tutum değişimi dönemin konjonktürüyle doğrudan ilgiliydi. Zira 1946 yılında yapılan seçimlerde söylemlerinde dini özgürlüklere yer açan Demokrat Parti’nin bu alanda rekabet oluşturması, CHP’nin içinde laikliği farklı yorumlayan seslerin yükselmesi ve Soğuk Savaş döneminde komünizm tehlikesine karşı dinin bir tampon olarak kullanılma niyeti önemli etkenler olarak sayılabilir. Toplumsal taleplerin yanı sıra konjonktürel iklimin de etkisiyle din görevlisi yetiştirmek amacıyla 1949 yılında ilkokul mezunlarının ve askerliğini yapmış olanların kabul edildiği İmam-Hatip Kursu adıyla 10 aylık bir eğitim kurumu başta İstanbul ve Ankara olmak üzere 10 merkezde açıldı.

Demokrat Parti’nin 1950 seçimlerini kazanması din eğitimi taleplerinin daha yüksek perdeden seslendirilmesine zemin hazırladı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin ve Celalettin Ökten’in çabalarıyla 10 Ekim 1951 sayılı Müdürler Komisyonu kararıyla ilkokula dayalı birinci devresi dört ikinci devresi üç yıl olan İmam-Hatip Okulları İstanbul, Ankara, Adana, Konya, Kayseri, Isparta ve Maraş olmak üzere yedi ilde açıldı.

İmam-Hatip Okulları’ndaki derslerin dağılımı yaklaşık %40 din/meslek dersleri, %60 kültür dersleri olarak belirlenmiş ve ilk mezunlarını 1958 yılında 193 kişiyle vermişti. 1959 yılında Yüksek İslam Enstitüleri de açılınca İmam-Hatip Okulu mezunları yükseköğrenim görme imkânına kavuşmuş oldu. Kız çocuklarının eğitim hayatına katılabilmesi açısından önemli bir tarih olan 1966 yılında Isparta İmam-Hatip Okulu ilk kez kız öğrenci kabul etti. 1972’de kız öğrencilerin İmam-Hatip Okulları’na kaydolması yönetmelikle engellendiyse de 1976’da Danıştay bu kararı bozdu. 1973’te ise İmam-Hatip Lisesi mezunlarına Yüksek İslam Enstitüsü haricinde bir yüksekokula gidebilme imkânı tanındı. Böylece İmam-Hatip Lisesi mezunu öğrenciler tıp, hukuk, siyasal, mühendislik vb. alanlarda yükseköğrenim görme fırsatını elde etmiş oldular.

Eğitime uzak siyasete yakın: Polemiklerin merkezinde

İmam-Hatip Okulları eğitimden ziyade daha çok siyasetin meselesi olarak gündeme geldi ve kapatılması, kısıtlanması, sayısının azaltılması, biçim değiştirmesi gibi tartışmalara konu oldu. Okullar 1960 darbesinden sonra Cemal Gürsel hükümeti döneminde ilk kez kapatılma tehlikesiyle karşılaştı ama bu teklif kabul görmedi. 1971 askeri müdahalesinden sonra 1972’de İmam-Hatip Okulları’nın orta kısmı kapatılarak 3 yıl olan lise kısmı 4 yıla çıkartıldı. Fakat 10 ay sürecek olan CHP-MSP koalisyon hükümeti döneminde Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’ın yoğun çabaları sonucu 1974’te İmam-Hatip Okulları’nın orta kısmı tekrar açılırken 29 yeni İmam-Hatip Lisesi faaliyete geçti. Böylece İmam-Hatip Lisesi sayısı 101 oldu.

1975’ten itibaren Demirel’in, Erbakan’ın ve Türkeş’in ortaklıklarıyla kurulan Milliyetçi Cephe hükümetleri toplamda 2 yıl 9 ay görev yapmasına karşın bu dönemlerde 230 yeni İHL açıldı. İkinci MC hükümeti düşene kadar Türkiye’deki İHL sayısı %200’den fazla artarak 334’e ulaşmıştı. 2010’da Türkiye’deki İmam-Hatip Lisesi sayısının 465 olduğu düşünülürse o döneme kadar İmam-Hatip Liseleri’nin yarısının Milliyetçi Cephe Hükümetleri döneminde açıldığını söyleyebiliriz.

İmam-Hatip Okulları kurulduğu günden beri toplumun teveccüh gösterdiği ve sahiplendiği kurumlar oldu. Öyle ki 1995 yılına kadar İmam-Hatip binalarının %65’i devletin hiçbir katkısı olmaksızın inşa edilmişti. Tamamıyla devletin inşa ettiği binaların oranı ise sadece %9,5’ti. O döneme kadar 400 binanın 263 tanesi sivil toplum kuruluşları önderliğinde toplanan yardımlarla, 77 tanesi devlet-millet işbirliği ile inşa edilirken 22 tanesi hazineye ait olup geçici tahsis ile kullanılıyordu. Devletin yaptığı bina sayısı ise sadece 38’di.

Gerçekten de toplum İmam-Hatip Okulları’nı daima camiler ve Kur’an Kursları gibi kutsal mekânlar olarak kabul etti. Bu algının yerleşmesinde bu okulların din eğitimi vermesinin yanı sıra İmam-Hatip Okulları arasında kamuya açık bir şekilde gerçekleştirilen dini yarışmalar ve öğrencilerin camilerde Cuma namazı kıldırması önemli bir etkendi. Böylece İmam-Hatip Okulları dini bir yapı olarak görülmüş ve halk tarafından yardımların yapıldığı, zekât, sadaka ve kurban bağışlarının verildiği kurumlar haline gelmiştir.

İmam-Hatip Okulları kurulduğu günden yakın zamana kadar daha çok kırsal kesimden öğrencilerin tercih ettiği okullar olmuştu. Bu nedenle okullara bağlı pansiyonlar yapılmıştı. Tıpkı okul binaları gibi pansiyon binalarının da büyük çoğunluğu halk tarafından inşa edildi. Daha çok alt tabakaya mensup ve kır kökenli ailelerin çocuklarının İmam-Hatip Okulları’nda eğitim gördüğünü düşünürsek bu okulların dikey anlamda toplumsal hareketliliğe imkân sağladığını da söyleyebiliriz. Yine dini veya kültürel nedenlerle çocuklarını ve özellikle de kız çocuklarını okula göndermek istemeyen ailelerin İmam-Hatip Okulları konusunda daha müsamahakâr olduğunu da dile getirmek gerekiyor. Bu anlamda İmam-Hatip Okulları’nın eğitimin yaygınlaşmasında bir imkân olarak işlev gördüğünü söyleyebiliriz.

1980 sonrası toplumsal değişim, 28 Şubat müdahalesi ve İmam-Hatipler

1985 yılında Türkiye’deki ilk kez yabancı dil eğitimi veren İmam-Hatip Lisesi olan Kartal Anadolu İmam-Hatip Lisesi kurulmasıyla Anadolu İmam-Hatip Liseleri yaygınlaştı. 28 Şubat dönemine kadar İmam-Hatip Lisesi öğrenci sayısı daima artmıştı. 1964-1965 yılında İmam-Hatip Lisesi sayısı 26, öğrenci sayısı 11.000 civarındayken 1968-1969 yılında okul sayısı 69’a öğrenci sayısı 42.750’ye yükseldi. 1996-1997 yılında İmam-Hatip okullarının orta kısmında 301.983 (% 43’ü kız), lise kısmında ise 247.376 (% 38’i kız) olmak üzere toplam 549.359 öğrenci mevcudu vardı. 1996-1997 öğretim yılında 464 İHL, 108 Anadolu İHL (yedisi müstakil),  2 Yabancı Dil Ağırlıklı İHL ve 37 çok programlı lise içinde İHL bulunuyordu.

İmam-Hatip Okulları’nın yaygınlaşması ve halkın bu okullara teveccühü bazı çevrelerce olumsuz karşılandı. 1981’de Milli Eğitim Bakanlığı’nda oluşturulan bir çalışma grubunun hazırlayıp Milli Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporda bu okulların orta kısımlarının kapatılması, mezunlarının sadece ilgili yükseköğretim kurumlarına kabul edilmesi, okul çevresinde faaliyet gösteren dernek ve vakıfların okullarla ilişkisinin kesilmesi gibi tekliflerde bulunulmuştu. Fakat bu teklif kabul edilmedi. Yine TÜSİAD da 1990 ve 1997 yılında yayınladığı raporlarda İmam-Hatip Liseleri’yle ilgili olumsuz görüşler paylaşmıştı. Bunların yanı sıra kamuoyunda İmam-Hatip Okulları etrafında çok hararetli tartışmalar cereyan ediyordu.

28 Şubat askeri müdahalesi İmam-Hatip Okulları için önemli bir dönüm noktasıdır. 28 Şubat 1997’de toplanan Milli Güvenlik Kurulu, daha öncesinden kamuoyu önünde tartışılarak zemini hazırlanan bazı kararları hükümete bildirmişti. Bunlardan birisi de kesintisiz ve zorunlu 8 yıllık eğitime geçme kararıydı. Buna göre diğer Meslek Liseleri’yle beraber İmam-Hatip Liseleri’nin orta kısımları kapatılacaktı. Refah-Yol hükümetinin düşmesinden sonra 16 Ağustos 1997 tarih ve 4306 sayılı kanunla sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretime geçildi. Böylece İmam-Hatip Liseleri’nin orta kısımları ikinci kez kapatılmış oldu.

1998 yılında ise İmam-Hatip Liseleri’nin önün kapatan katsayı uygulaması yürürlüğe sokuldu. 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 45. maddesi çerçevesinde yapılan bir düzenleme ile taban katsayısı uygulaması İmam-Hatip Lisesi mezunlarının İlahiyat Fakültesi dışındaki yükseköğretim kurumlarına girmeleri büyük ölçüde güçleştirildi. Böylece İmam-Hatip Liseleri’nin hem orta kısmı kapatılmış hem de mezunlarının önündeki seçenekler kısıtlanmıştı. Sürecin devamında İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinin bir kısmı okuldan ayrılmış ve okul mevcutları ciddi bir şekilde azalmıştı. 1996-1997 eğitim yılında 247.376 (öğrencilerin %11’i civarı) olan İmam-Hatip Lisesi öğrenci sayısı 2001-2002 eğitim yılında 71.583’e öğrencilerin (%2’si civarı) kadar düşmüştü.

A Flourish chart

28 Şubat müdahalesi İmam-Hatip Okulları’nın geleneksel birikimine ve kurumsallığına büyük bir darbe vurdu. Öyle ki katsayı uygulamasından dolayı İmam-Hatip Liseleri’ne olan talep azalmış ve taşrada bulunan bazı İmam-Hatip Liseleri öğrenci yokluğundan dolayı kapanma eşiğine gelmişti. Okulların kapanmaması için köylerden öğrenci toplanıyor ve ayakta tutulmaya çalışılıyordu. Öğrenci profilinin radikal bir şekilde değişimi okulların dengesini bozdu. Önceden görece daha yüksek puanlı öğrencileri alan İmam-Hatip Liseleri, artık düşük puanlı öğrencilerin tercih ettiği okullar haline gelmişti. Yine 28 Şubat öncesi dönemde İmam-Hatip Liseleri’ni daha çok erkek öğrenciler tercih ederken katsayı uygulamasından sonra kız öğrencilerin yoğunluğu ciddi bir şekilde artmıştı. Kız oranının yüksek olması İmam-Hatip Liseleri’nde başörtüsü yasağının esnek olması ve dolayısıyla kız öğrencilerin başörtüsüyle okula devam edebilmesiyle de ilişkili olduğunu söylemek gerekir.

Katsayı uygulamasının kaldırılması ve İmam-Hatiplerin tekrar yükselişi

2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesiyle birlikte kamuoyunda katsayı uygulamasının kaldırılacağına dair bir beklenti oluşmuştu. Fakat Meslek ve İmam-Hatip Liseleri’nin önündeki engel olan katsayı uygulamasının tamamen kaldırılması ancak 2012 gibi geç bir tarihte gerçekleşti. Katsayı uygulamasının kaldırılmasıyla birlikte İmam-Hatip Okulları yeniden ilgi odağı haline gelmişti. Öyle ki 2000’lerin başında öğrenci sayısı 70 bine kadar düşmüşken katsayı uygulamasının kaldırılmasından sonra hem okul hem de öğrenci sayısı hızlı bir şekilde yükselmeye başladı. Katsayı uygulamasının kaldırılmasına paralel olarak 4+4+4 sistemine geçilerek İmam-Hatip Okulları’nın orta kısmı tekrar açıldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayınladığı 2021-2022 eğitim yılına ait istatistiklere bakıldığında bugün 731 tanesi lise bünyesinde olmak üzere toplamda 3.451 İmam-Hatip Ortaokulu’nda 710.264 öğrenci mevcutken bu sayı 1.693 İmam-Hatip Lisesi’nde 515.951’dir.

A Flourish chart

Türkiye kamuoyunda İmam-Hatip Okulları’nın okul ve öğrenci sayısıyla alakalı tartışmalar sıkça yapılmaktadır. 2021-2022 istatistiklerine göre bugün Türkiye’de devlet okulu olarak ortaokul ve lise sayısı toplamı 31.740’tır. Bu okulların 4.313 tanesi İmam-Hatip Okuludur. Bu da İmam-Hatip Okulları’nın tüm okullara oranının %13.58 olduğunu gösteriyor. Yine bugün Türkiye’de ortaokul ve lisede örgün öğrenim gören öğrenci sayı toplamı 10.270.411 iken bunların 1.226.215’i İmam-Hatip Okulları’nda öğrenim görüyor. Bu durumda İmam-Hatip öğrencilerinin tüm okullardaki öğrencilere olan oranının %11.93 olduğunu söyleyebiliriz. 28 Şubat öncesi 1995-1996 eğitim yılıyla kıyasladığımızda o dönemde İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinin tüm lise öğrencilerine oranının %11 civarında olduğunu ayrıca belirtmek gerekiyor.              

A Flourish chart

Bugünkü manzara

Bugün İmam-Hatip Okulları Osmanlı’nın geleneksel medreselerinin Cumhuriyet’in modern okullarına aktarımı olarak varlığını sürdürüyor. Medreselerin kapatılması ve harf devrimiyle birlikte Osmanlı ilmiye sınıfı/münevver geleneğinin kesintiye uğradığı bir dönemde İmam-Hatip Okulu ve Yüksek İslam Enstitüsü mezunu bir aydın sınıfın ortaya çıkışı İslam düşüncesi açısından önemli bir gelişmeydi. Bununla birlikte başta “aydın din adamı yetiştirmek” amacıyla kurulmuş olsa da İmam-Hatipler zamanla din adamı yetiştirmekle birlikte İlahiyat Fakültesi dışındaki alanlara ciddi bir şekilde öğrenci göndermeye başlamıştı. 1988 ÖSYS sonucu yükseköğretim kurumlarına yerleşen öğrencilerin sadece %9.8’i İlâhiyat Fakültesi’ne yerleşmişti. Yine aynı yılın İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinin tercihlerine bakıldığında 26.885 öğrencinin %32,4’ü (8.714) ilk tercih olarak Hukuk Fakültesi, %17,7’si (4754) Kamu Yönetimi yazarken sadece %9,2’si (2496) İlâhiyat Fakültesi’ni ilk tercihlerine yazmıştı. İmam-Hatip Okulları zamanla çocuklarının din adamı olmayacaksa da din eğitimi almasını isteyen ailelerin tercih ettiği okullara dönüşmüştü. Bugün de İmam-Hatip Liseleri din eğitimi almakla birlikte İlâhiyat ve İslami İlimler Fakülteleri’nden ziyade daha çok farklı alanlara yerleşen öğrencilerin tercih ettiği okullar olarak varlıklarını sürdürüyor.

1990’lı yıllarda Kartal Anadolu İmam-Hatip Lisesi mezunu öğrencilerden bazıları üniversite sınavında Türkiye derecesi yapmış ve okulun adını duyurmuşlardı. Bugün de Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı verilere göre YKS’de ilk 100.000’de 2020’de 26.169, 2021’de 31.090 ve 2022’de ise 37.887 İmam-Hatip Lisesi öğrencisi bulunuyor. Yine YKS ilk 1000’de 2020’de 279, 2021’de 387, 2022’de de 436 İmam-Hatip Lisesi öğrencisi dereceye girdi. Katsayı uygulamasının kalkmasından sonra İmam-Hatip Liseleri öğrencilerinin kitlesel anlamda cumhuriyet tarihi boyunca görülmediği kadar akademik başarılar elde ettiği görülüyor. Bu açıdan 2012 sonrası dönem, İmam-Hatip Okulları’nın akademik başarı anlamında zirve dönemi olarak nitelendirilebilir.

İmam-Hatip Okulları kuruluşundan günümüze siyasi tartışmaların merkezinde yer almış, gerilim ve çatışma alanı olmuştur. Yine bugün de sık sık polemik konusu haline gelen bu mesele, okul öğrencilerini, öğretmenlerini, velilerini ve çevresinde bulunanları etkilemektedir. Türkiye’nin modernleşme serüvenine paralel olarak din, devlet ve toplum eksenindeki meselelerin sürekli olarak gerilim sahası olması, benzer şekilde eğitim politikaları bağlamında din eğitimi ve İmam-Hatip meselesinin de daima tartışma konusu etmesi kaçınılmaz. Siyasi alandaki gerilimin eğitime yansıması din dersleri ve İmam-Hatip Okulları ekseninde söylemsel karşılık buluyor. Bu durum sadece bugüne ait olmadığı gibi bugünle de sınırlı kalmayacak gibi görünüyor.


Kaynakça

Öcal, M. (1994) İmam-Hatip Liseleri ve İlköğretim Okulları. Ensar: İstanbul.

Ünsür, A. (2005). Kuruluşundan Günümüze İmam Hatip Liseleri. Ensar: İstanbul.

Çakır, R., Bozan, İ. ve Talu, B. (2004). İmam Hatip Liseleri: Efsaneler ve Gerçekler. TESEV: İstanbul.

Ayhan, H. (2000) İmam-Hatip Lisesi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi: İstanbul.

Ayhan, H. (2014). Türkiye’de Din Eğitimi. Dem Yayınları: İstanbul.

Milli Eğitim Bakanlığı İstatistikleri.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!