TARIK TOROS; Süleyman Demirel'in "Türbanlılar Arabistan'a Gitsin!" sözünün hikayesini ve devamını yazdı:
Bir manşetin hikâyesi
Süleyman Demirel son 50 yılın en önemli siyasi figürüdür.
Önünden de arkasından da konuşsanız, bu böyle. Tüm darbelerin ve muhtıraların canlı tanığıdır. Olayların içindedir, boğazına kadar.
Yaş olmuş 88, halen bildiği değil ama inandığı doğruları söyler. Aksi bir cümleyi de kimse alamaz.
Dar dairede, "Türkiye iyi yönetilmiyor" serzenişi karşısında, "Ne zaman iyi yönetildi ki" dediği rivayet edilir.
Yine... İlk başbakan olduğunda Güniz Sokak'ta toplanan ve dindarların hakları için talepte bulunan kalabalığa, "Siz kimsiniz, Müslümanlar kim" diye çıkıştığı konuşulur.
Hemen üzerime gelmeyin. Bunlar tevatür. Bir diğer tabirle "şehir efsanesi." Ama varlar yani, konuşuluyorlar.
Akşam'da o gün
Tarih 30 Nisan 2006, Pazar.
Habertürk'te meşhur Basın Kulübü'nün konuğu 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel.
Program gece 21.00'de yayımlanıyor. Fakat o gece banttan, canlı değil. Zira Demirel'in programı öyle gerektiriyor. Ankara'da bir stüdyoda çekiliyor, gazeteciler soruyor Demirel cevap veriyor.
Programın moderatörü sevgili dostum Melih Meriç, çekim bitince beni aradı. Müthiş bir program çıktığını, istersem deşifresini benimle paylaşabileceğini söyledi.
Akşam Gazetesi'nde çalışıyorum. Yazı işlerinde sayfa editörlüğü yapıyorum. Fakat sağ olsun Serdar Turgut, beni "birinci sayfa toplantısı" dâhil tüm toplantılara dahil ediyor.
Sabah toplantısında dedim ki, "Müthiş bir haber var. Demirel, Basın Kulübü'ne konuşmuş. Gece Habertürk'te yayımlanacak. Deşifresi bende. Manşetlik laflar var. Program geç yayımlanıyor. Diğer gazetelerin uyanıp gazeteyi yıkması mümkün değil, fark atarız."
Akşam'da 1 Mayıs 2006 Pazartesi günkü "Türbanlılar Arabistan'a gidip okusun" manşeti böyle atıldı.
Lafın devamı da var
TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, Süleyman Demirel'i ziyaret edince o manşeti hatırladım. Arşivimden bulup okudum. Komisyona, o gün Habertürk'te ne dediyse aynını sıralamış. Hatta orada söylemedikleri de var. Bakın 6 sene önce ne başlıklar atmış:
- Halkın seçtiği parlamentonun yerine başkası gelsin bu işi çözsün diyorsanız, demokrasi yerleşmemiş demektir. Ama eğer halk derse ki, birisi gelsin memleketi düzeltsin, asker yapsın derseniz, o da gelir.
- Sorunlar arttığında, ülke uçurumun kenarına geldiğinde sesler yükselir, "kurtaralım" diye. Bu ses, genelde askerden gelir ve asker el koyar. Devlet görev yapamaz hale geldiğinde, devlete el koyan askerdir. Derin devlet odur. Zaten başka devlet kalmaz o zaman. Birini kaldırıp kendisini getirir.
- Anayasa'yı neyle değiştireceksin? Gel değiştir de görelim bakalım! O işe kalktığınız zaman bakalım ne kadar destek göreceksiniz? Türkiye'de başka güçler de var.
- Orası üniversite, oranın kuralları var. Danıştay, Anayasa Mahkemesi karar vermiş. İlle başı bağlı okumak istiyorsan, başı bağlı olarak okunabilen yerler var, oraya git. Arabistan'da falan öyle yerler vardır, oraya gidin, orada okuyun! Türban özgürlük falan değildir. Bu gericiliktir.
O sözler çok doğru anlaşıldı
Demirel'le Komisyon üyeleri arasında polemik çıkmış. Yukarıda alıntıladığım son sözü, yani "Türbanlılar Arabistan'a gidip okusun" manşeti hatırlatılınca, kendini şöyle savunmuş:
"Benim sözlerim yanlış anlaşıldı. Türkiye'de hukuken ve anayasal olarak başörtülü okumak yasak. 'Bunlar okumak istiyorlarsa yasak olmayan Arabistan'a gitsinler' dedim."
Kısmen doğru. Gerçekten de böyle dedi. Ama devamını tekrar okuyun:
"Türban özgürlük falan değildir. Bu gericiliktir."
BUGÜN