Basın açıklamasının tam metni:
Bir İfade Yasağı Olarak, Laiklik!
TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın yeni anayasa konulu bir toplantıda sarf ettiği “Yeni anayasada laiklik maddesi olmamalı.” ifadesi sonrasındaki süreci ibretle izliyoruz.
Sosyal medyada edilen küfür ve hakaretlerden tutun da Kahraman'a yöneltilen “ya sev ya koltuğu terk et” çıkışlarına, ‘Yüce Divan’ çağrılarına, hatta CHP İstanbul Milletvekili Müslim Sarı'nın “Laikliği kaldırmak isteyen kelleyi koltuğa alsın.” sözlerinde olduğu gibi tehdit dolu günler geçiriyoruz.
Bu ülkede dindar olmanın, çok değil 10-15 yıl öncesine kadar ne kadar zor olduğunu, dindarların nasıl bir tehdit olarak görüldüğünü, sırf bu yüzden nasıl kolaylıkla ve rahatlıkla tehdit edilebildiğini, ifade özgürlüğünün laiklik adına kolayca kısıtlanabildiğini hatırımızdan çıkarmışız.
Kahraman söz konusu konuşmasında hamaset içeren bir üslupla laikliği tartışmamış, Avrupa ve dünyadaki farklı örneklere atıfta da bulunarak dine ve yaratıcıya vurgu yapan anayasaların var olduğunu ifade etmiştir.
Ancak; laikliği ensemizde boza pişirme aracı olarak kullanan kesimler bu açıklamaya bile tahammül edemediler...
Anında ayaklandılar…
“Özgürlük, düşünce hürriyeti, teröristlere bile fikir hürriyeti” taleplerini hemen unutuverdiler…
Başbakan Ahmet Davutoğlu dâhil AK Parti’nin en yetkili isimleri hatta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da bu teklife karşı beyanlarda bulunduysa da hedef olmaktan kurtulamadılar.
Bu anlamda laikliği tartışmanın yasak, benimsenin ise mecburi olduğu bir kez daha görülmüş oldu.
Oysa süreç kanlı tehditlerle karşılanmasa, oldukça nitelikli bir tartışmanın da başlangıcı olabilirdi.
Ayrıca; laiklik, Atatürkçülük, ulusal kimlik gibi dayatmalar tartışılmayacaksa yeni anayasa arayışının ne anlamı var?
Ama bu ülkede laiklik ideolojik ve idari bir sistem olarak Kemalist cumhuriyetin halka karşı kullandığı tahrip gücü son derece yüksek bir silah işlevi gördü.
Süreç içerisinde yapılan açıklamalara bakıldığında resmi ideolojik tabularla mücadelede siyaset kurumunun hala ne kadar zayıf olduğu bir kez daha görülmüş oldu.
Laiklik ilkesinin tartışmaya açılması ülkenin cehenneme döndürülmesi ve normal yaşamın sona erdirilmesiyle eş anlamlı olarak propaganda edilmekte. Böylece uzun yıllar boyunca olduğu gibi bundan sonra da laiklik merkezli bir devlet ve toplum tasavvurunun devamı dayatılmaktadır.
Laikliği öyle veya böyle tanımlamak, kendimize uygun bir laiklik tarifi ve pratiği seçmek gibi bir vazifemiz yok, kimse de bize böyle bir vazife yükleyemez. İsteyen Kemalist ve laik kimliği benimser. Ancak birileri de anayasa marifetiyle Müslüman bir topluma bunu bir deli gömleği gibi giydiremeye kalkışmamalı…
Murat İslam
Çorum Özgür-Der Başkanı