Bir Halk Direnişi

MURAT AYDOĞDU

15 Temmuz gecesinden 16 Temmuz sabahına kadar; tarihe bir not.

Öncelikle belirteyim ki; Özgür-Der camiamızın darbe duyumunun ilk dakikalarından itibaren mobilize ve birbiri ile iletişim içerisinde, en ön saflarda yer almasının haklı gururunu yaşıyoruz.

Bizim not düşeceklerimiz sayısız arkadaşlarımızın yaşadıkları, yaptıkları yanında bütünden bir parça.

15 Temmuz gecesi ters bir şeyler gittiğini ilk duyduğumuzda, doğrudan arkadaş camiamız ve iletişim olanakları ile ne olduğunu anlamaya çalıştık ve ilk andan itibaren giyinip hazır beklemeye başlamıştık.

Darbe olduğu anladığımız anda gece 12’ye doğru ailecek sokağa iniyoruz, sokaklarda kimse yok. Fırın ve marketlere doluşan küçük bir kalabalığın haricinde sokaklar boş. Üsküdar’a indiğimizde dernekten İhsan Bayraktar ve ailesi ile buluşuyoruz. Ortalıkta kimse olmadığından Kısıklı’ya geçmek için bir minibüsle Bağlarbaşı’na kadar çıkıp, oradan Altunizade’ye geçiyoruz.  Yollarda bazı belediye (sonradan tankların geçişini engellemek için olduğunu öğrendiğimiz) çöp kamyonları yolların geçişlerini kapatmışlar.

Altunizaden itibaren, gece 0.30 da Tayyip Erdoğan’ın sokağa çıkın çağrısı ile gelmeye başlayan ve sonra git gide büyüyen büyük bir kalabalığa dönüşmeye başladı. Ortalıkta bir polis otosundan başka bir şey yok.

Burada bir hareketlenme yok asker yok diyerek İhsanla beraber kalabalığı Boğaz köprüsüne doğru yönlendiriyoruz. Önceleri 50-60 sonra yüzler, Köprüye vardığımızda binleri bulan kalabalık İlerleyen saatlerde Boğaz içi köprüsünden Altunizade’ye kadar on binleri buluyor.

Boğaz içi köprüsüne bir kaç yüz metre kala bizden önce gelen bir gurubun askerlere doğru hareketinde askerler üzerlerine ateş açıyorlar. 6-7 yaralı hızla ger alınırken, kalabalık belli mesafeden protesto ve sloganlarla kuşatma işlemini başlatıyor. Köprü üzerinde 3 tank ve 30-40 kişilik tam teçhizatlı asker var. Hat halinde bize doğru diz çökmüş halde duruyorlar, ara ara yere yatıp mevzi alıyorlar. Açıkça söyleyeyim sabaha kadar üzerlerine hareketlenen kalabalık haricinde doğrudan üzerimize pek ateş açılmadı, ama arka taraftan bir ya da iki askerin tek atışlarla kalabalıktan bazı kişileri hedef aldıklarını da görüyoruz. Asker 15-20 dakika aralıklarla havaya ateş açıyor, yaralıların büyük kısmı seken mermilerden.

Telefonla ve Watsapp ile Dernekten arkadaşlar ve Anadolu’daki birçok arkadaşımızla irtibat halindeyiz. Adapazarı, Van, Giresun, Sivas gibi illerle o gece sürekli telefonkonuşmaları yapıyorum, bütün birimler kendi alanlarında aktif.

On binlerce İnsan meydanda dediler bize, canlı canlı facebook’dan, Whatsapp'tan takip ettik. Çoğu bize, “burada halk var, bir tane asker yok, aman oralarda kilit noktalardan ayrılmayın” diyorlar. Anadolu’nun Haber aldığım çoğu vilayetinde çatışma olmadan halk duruma el koymuş. Bir tek Adapazarı Vilayetinde bir baskın olmuş ama halk ve emniyet kısa sürede askerleri teslim almışlar. Ama yine sonradan öğrendiğimiz bazı yerlerde çok kritik hareketlenmeler olmuş. Özellikle Komandu ve Helikopter birliklerinin olduğu Kürt İllerinde ciddi hareketlenmeler. Ve buradaki halkın destansı direnişler, Boğaz köprüsünde Tük Milliyetçiliği eğilimli gençlerin tekbirlerle yürüyüşünü de yan yana getiriyorum. Doğrusu zalim darbe girişimi karşısında toplumumuz bölüp geren Milliyetçi kesimlerin her iki tarafında da darbe karşıtı ve İslami aidiyetleri, hassasiyetleri bize hayli ümit veriyor. Allah fıtratını dinleyen toplumları muhakkak ıslah edecektir.

Aynı zamanda Sosyal Medya’da Emniyet Müdürlüklerinin halkı yanlarına çağırdığını haber alıyoruz. Nihayet Gece 1-2 arası Emniyet Müdürü bizzat yanımıza gelerek "Aman kendinizi koruyun ama buradan ayrılmayın, halk olmazsa biz bu tanklara, askerlere karşı duramayız, bize moral oluyorsunuz" diyerek haber fiilen teyit edilmiş oluyor. Kalabalığın önde gelenleri ve emniyetle istişarelerde bulunuyoruz. Takviye gelmesini engelleyerek silahlı bir karşılık vermeden, köprüdeki darbeciler teslim olana kadar ayrılmama kararı alıyoruz.

Gece 1-1:30 gibi arkadan Mavi renkli Man marka bir otobüs dolusu tam teçhizatlı asker geliyor. Önce bize destek için sanıyoruz ama arkamızdaki bazı araçlara ve kalabalıktan insanlara çarparak ilerlemesi darbecilere katılmak için geldiklerini ortaya koyuyor. Camları kırarak askerleri inmeye davet ediyoruz. Tam techizatli askerler tüfekli ama çok korkmuş halde ve ateş etme gibi bir davranışları yok. En ön safa geldiklerinde bir araba ve polis panzeri önüne çıkıyor ateş sesleri içerisinde çarparak mı mermilerle mi olduğunu anlayamadan motor kısmı ve şoför kısmı dumanlar içerisinde kalıyor. Bazı askerler mermileri silah ağızlarına vermek üzereydiler ki silahlarını alarak dışarı çıkartıyoruz. İtiş kakış ve ufak hırpalamalar haricinde linç, yaralama yok. Silahları almanın riskli olduğuna karar vererek silahları emniyet yetkililerine teslim ediyoruz. Polissilahları alıp hepsini tutukluyor.  Sonra yan şeritten arkamızdan son hızla bir tank geliyor, geçip köprüdekilerin yanına gidiyor, dönüp mevzi alıyor ve üstümüze ateş açıyor, ama sonradan fark ettik havaya ateş açıldı.

Polis panzerleri ve özel kuvvetler yan arkada bekliyorlar. Daha aktif bir gurup gişelerin arkasına siper almış askerlere bağırıyor. Polis panzerleri bir iki kez hareketlenip ön safa yanımıza geliyorlar ve geri dönüyorlar. Bunların bir dönüşünde tank panzerlere/yoma’lara doğrutop atışı yapıyor. 30 metre solumuzda patlayan top mermisi ile tomaların vurulduğunu görmedim ama sekme ile vurmuş mudur bilmiyorum. Daha sonra bir tank atışı da tomaların arkasındaki emniyet binasını delip geçiyor. Yine açık konuşayım tank atışı dorudan kitle/halk üzerine yapılmadı.

Gece 2 gibi 2 tane İtfaiye arazözü geldi en öne yerleştirdik, mermilere karşı sütre olsun diye, ama yine de seken mermilerden hayli kişi vuruldu. Sabaha kadar 100’ün üzerinde yaralı ve ölü taşıdık. Araba motorsiklet, minibüs ve bir iki ambulansla taşındılar.

Beni oldukça şaşırtan durum bütün kayıplara rağmen kimse kaçmıyor. Her ateşte yerlere yatıp, ardından yaralıları taşıyor ve tekrar siper alıp kalabalık halde tekbir ve sloganlar atıyoruz.

Yine ilginç bir durum; üzeri yaralı taşımaktan kan içerisinde kalmış bir arkadaş karayolu kenarındaki çiçeklere doğru yatan kalabalığa, bunlara zarar vermeyelim, gelin arabalarla, korkuluklar arasındaki drenajlar daha güvenli diyor. Toplu halde bütün kadın, çocuk ve yaşlıları drenajlara siper almaya çağırıyoruz. Hemen 30 metre arkamızdan itibaren bizi hiç yalnız bırakmıyorlar ve bir adım geri çekilmiyorlar.

Dernekten arkadaşım İhsan Bayraktar ve diğer göstericiler bir kaç yüz metre arkamızda, iki kapalı kasa kamyonu zorla köprüye doğru geçmeye çalışırken durduruyor.Mit kimliğini gösterip biz darbeci değiliz diyorlar. Bizimkiler şüphelenmiş, araçları çekmemişler ve halkta yol vermemiş. Özel kuvvetlere söylüyorlar, gelen polisler halkla birlikte iki kamyonu açıp, içindeki mermi kasalarını, mühimmatları görüyorlar. İkisi kaçmış, şoförlerle başka iki kişiyi tutuklanıyor. Sabah 7 gibi askerler teslim olduğunda mermileri bitmişti.

Askerler mermileri bitince teslim olduklarında, sabah tam6.24. 30-40 kadar asker, belki 50 saymadım. Hücum yeleklerini çıkarıp, silahlarını bırakıyorlar. İlk anda insanlar hücum edince arkadan bir iki asker ateş ediyor, ama sonra onlar geri kaçıyorlar. Teslim olanları Polis panzerleri hemen alıp götürüyorlar. Bir iki küçük darp haricinde bunlara yönelik linç, silahlı hareket ve bıçaklı saldırı olmadı, Arkaya kaçan dört asker, köprünün öbür ayağına doğru kaçıyorlardı, ahali onları yakaladı, linç edilenler onlar. Lakin ölüm olup olmadığını bilmiyorum. Belki ölmemişte olabilirler. Zira vuranlar bir gurup kadın, yaşlılarında olduğu öfkeli kalabalık. Özel Tim’de havaya hayli ateş ediyorlinçi engellemek için.

Ama inanın çok fazla da engel olmak içimizden gelmedi. Sabaha kadar 8 saat üzerimize ateş açıldı, linçe katılanların tamamı sabaha kadar yaralı taşıyanlar, onlara fazla kızamadık.

Çok daha büyük çoğunluk Zaferi kutluyor ve teslim alınan silahları, askeri teçhizatı, özel eşyaları, telsizve cep telefonlarını bile "zarar görmesin" "bunlar halkımızın malı" diyerek Emniyet Görevlilerine teslim ediyorlardı.

Yaşlı kadının biri geldi, bir elinde sopa, diğer elinde ekranı kırılmış bir cep telefonu. "Bu askerin üzerinden çıktı, evladım ne yapayım?" dedi bana.

Aldım Emniyet Müdürünün yanına gittim. "bunu al, belki teknik inceleme ile darbecilerin irtibatları, iletişimleri hakkında mahkemelerin işine yarar" dedim. Askerlerin üzerinde yere dökülen bazı bozukluk paralar bile polise teslim edildi. Yağma, gasp, mala mülke zarar gibi Gezici ce Çapulcuların yanında bu halk bir efsanedir.

Biz Boğaz köprüsüne doğru yola çıktığımızda evim Fıstıkağacı, Üsküdar merkez ve Bağlarbaşında tek bir tank, asker yoktu. Biz boğazda dururken gece 1 gibi tanklar gelmiş. Baüğlar başından Üsküdar merkeze kadar tek bir caddede 8-9 tank. Anlaşılan darbe öne alındığı için bunlar geç kalmışlar Mahallemizdeki insanlar tankların üstüne çıkıp askerleri almış, polislere teslim etmişler. Bir iki yerde askerler ateş açmış yaralı ve ölüler var.

Tarihe notlar düşülsün:

Türkiye İslam dünyası için önemli bir ülkedir. Filistin, Suriye ve diğer despotların hakimalduğu yerlerde direnenler için de…

Halkın sokağa darbecilerden önce çıktığı tek örnek O gece yaşandı.

O gün halk karşı çıkmasaydı, ertesi gün çok daha büyük çatışmalar olacağı apaçıktı.

İnanın o gece halk kilit noktalarda direnmeseydi darbeciler ertesi gün Anadolu kentlerinde aklınızın hayal edemeyeceği katliamlara yol açarlardı.

Bütün Ortadoğu ve Müslüman ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de Batıcı, Laik ve sekülerlerin kitle şansı yok, Müslüman kimliğin karşısında hiç şansı yok.

Öyle ki İslami aidiyeti seçen halk hareketlerine Sisi gibi ya da bizdeki Cemaat gibi karşı harekette bulunanlar bile biz de Müslümanız diyen insanlar. Ana özellikleri halka dayanmayan çeteci ve emperyal güçlere teşne olan çete türü yapılanmalar. Ve bu tip zalim destekçisi yapılanmalar başarılı olduklarında bütün İslam’a düşmanlık duyanların arkalarına geçmektedirler, en azından lohjistik destek sağlamaktadırlar..

Sosyal Medya kitlelerin haberleşmesi, mobilize ve organizeli hareketlerin iletişimi için iyi bir araç ama tek başına kesinlikle yeterli değil.

Öncelikle örgütlü öncül yapılanmalar, sonra da geniş kitle hareketleri önemli. Halkın katılmadığı durumlarda ne teşkilatlar, ne siyasi iktidarlar, ne de örgütlü hareketler başarılı olamazlar, ancak kitleyi/halkı yönlendirdikleri oranda başarı gelir. Kaldı ki adil şahitlik yapılıp zulme bulaşmadıkça başarı da mutlak şart değildir.

ABD ve Batılı ülkeler İslami aidiyete sahip bütün kitle hareketlerinin karşısındadırlar. Onlara karşı her türlü despotik rejimleri destekler ya da sürgit devam etmelerini tercih ederler.

Yine bu halkın kimlik ifadelerinde zaafları, bilinçlerinde noksanlar olabilir; ama Türkü, Kürdü, Arabı ve diğer bütün unsurları ile İslami aidiyetlere ve ikrarlara sahip bir halktır. Ve bu halk en zor anlarda da yerini belirleyebilen bir halktır.

Teorik ve fikri tartışmalar; bir halkın direndiği, üzerlerine ateş açıldığı gün rafa kalkar. O gün Fıtratı temiz, Müslüman ve İnsan olan herkes halkın/mazlumun yanında, zalimin karşısında yer almalıdır.

Halkları yanına alamayan, halklarının yanında duramayan hiçbir hareket başarıya ulaşamaz.

Zalim, mazlum karşı karşıya geldiğinde mazlumun yanında durmayıp ideolojik, itikadi, fikri tartışma yapanlar ve marjinal, halk düşmanı, tekfirci kişilerboş bir oyalanma içerisinde ve Müslümanların sırtında yük olma durumundadırlar.

Silahsız kitleler en büyük güçtür. İmkânların en son noktasına kadar şiddet ve silaha başvurulması hem yanlış, hem provakatif, hem başarı şansını zorlayan ve en önemlisi de mazlumları haddi hududu aşmaya kadar gidecek tehlikeler içerir. Lakin bu kaçınılmaz olduğunda takdir Allah’ın,  sebat Müslümanların üzerinedir.

Adil şahitlik ve zulme karşı çıkarken dökülen kanların, verilen canların hiç birisi heba olmadı.  Ne mutlu ki adil şahitlikte geri kalmadan hayatlarını verenlere, Allah muhakkak ki herkesin ecrini verecektir. 

Müslümanlara düşen can veren kardeşlerin şahitliklerini unutturmamak ve yakınlarına manevi ve dünyevi destek olmaktır.