Bir gün utanacaksınız…

Ali Bayramoğlu

Üç gün önce… Her cenazeyi, her tutuklamayı aynı ağlamaklı ses tonu ve yaşlı gözlerle karşılayan bir yazar arkadaşımız, “Darbe dönemi gibi…” üst başlığını atmıştı yazısına, yazıya da “Heryerekon…” başlığını…

Komşusu bir yazar hanım, “Bir şehir efsanesinden hallice halli Ergenekon Davası” diye buyurmuş ve olup biteni “Devletin kalelerini fetih etmek niyetiyle 'Ya Allah bismillah çekmiş AKP yiğitleri surları dövüyor: Allahallahallah…” tarifiyle açıklamıştı…

Ertesi gün bir başka gazetede bir diğeri, “Ergenekon efsanesi diye anılmayı hak eden tuhaf bir vaka…” nitelemesi yapmıştı…

Efsane, masal…

Öyle ya…

Bu ülkede darbe hazırlığı filan hiç olmadı…

Darbe toplantılarına gazeteciler katılmadı…

Özden Örnek günlükleri hiç yazılmadı…

Danıştay bombacıları ile Baykal'ın ifadesiyle “kimi saygıdeğer insanlar” arasındaki bağlantılar ortaya hiç çıkmadı…

Evet, masal…

“Çünkü her şey AK Parti'nin başının altından çıkıyor; çünkü bu soruşturma AK Parti'ye açılan kapatma davasına karşılık yürütülen bir operasyon; çünkü bu dava insan hakları ihlali, darbe gücü ve niteliğinde siyasi yönleri olan bir otoriterleşme aracı…”

Mantık bu, tutum bu…

Mantık ve tutum bu olunca, sorun siyasi olmayı aşıyor, ahlaki bir nitelik kazanıyor…

Siyasete ve olana “Benim paşalarım, benim Ergenekoncularım, benim darbecilerim, benim adamlarım…” diye bakan, böyle baktıkça ahlaken hastalanan, hastalandıkça dibe çöken bir kesim var bu ülkede…

Dünkü Yeni Şafak'tan çarpıcı bir haber:

“Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan Prof. Dr. Ercüment Ovalı'nın, Hrant Dink suikastini azmettirmekle suçlanan polis muhbiri Erhan Tuncel'in Karadeniz Teknik Üniversitesi'nden atılmasına engel olduğu ortaya çıktı. Üniversite yönetiminin Tuncel'i okuldan atmak istediği ancak Prof. Ovalı'nın devreye girerek kararı uygulatmadığı öğrenildi. İstanbul Emniyeti Terörle Şube Müdürlüğü'ünde sorgulanan Ovalı'ya Erhan Tuncel'le ilişkisinin de sorulduğu ileri sürüldü. Ovalı'nın verdiği ifadelerin Dink suikastının aydınlatılmasını sağlayacağı belirtildi…”

Soralım şimdi yukarıdaki “masal ve efsane”cilere, hasta bir dünyanın kalemşorlarına:

Buna ne diyeceksiniz?

Hrant davasıyla ilgili timsah gözyaşlarını şimdi hangi gerekçeyle akıtacaksınız?

Sanmayın ki yaptıkları siyasi analizdir…

Siyasi analiz bir durum ya da bir dönemde tüm aktörleri, bu aktörlerin yapı ve politikalarını ele almayı, bu aktörler arasındaki çatışmaları, ilişkileri, bunun tarihsel, toplumsal, siyasal arka planını anlamayı gerektirir.

Bugün siyasi analiz ülkede yaşanan gelişmelerin bir iktidar kavgası etrafında cereyan ettiğini gösterir.

Elbette aktörler itibariyle bakıldığında siyasi iktidarı temsil edenler ile Ergenekoncular ve yandaşları arasında bir “mesele” bulunmaktadır.

Elbette AK Parti'ye yönelik kapatılma davası da, Ergenekon soruşturması da bir yönüyle bu çerçevede anlam kazanmaktadır.

Elbette zihniyet yapıları itibarıyle korumacı bir anlayışla değişimci bir anlayış arasında devasa bir mücadele olduğu görülmektedir.

Elbette iktidar çatışmaları açısından ele alındığında son operasyonların bir son değil, bir başlangıç olması ihtimali bulunmaktadır.

Elbette bu çerçevede siyasi analizi derinleştirmek ve sorular sormak kaçınılmazdır.

Ancak hiçbir analiz, hiçbir soru kimi sorunların, kimi pisliklerin üstünü örtmek için kullanılamaz.

Siyasi ucuz tutumlara alet edilemez…

Öyle yapıyorlar…

Ve tarih, özellikle “ahlakın tarihi” bir kez daha not ediyor…

YENİ ŞAFAK