‘Bir garib-ârif ölmüş diyeler..’

Sözleri, güldürmüyor, düşündürüyordu ve herkes de ciddiyetle dinliyor ve hatibin, dile getirdiği ızdırablı, sosyal dertler, yüzüne de yansıyor ve cümleleri dudaklarına âdeta, yüreğinden yoğrulmuş olarak sâdır oluyordu.

Selahaddin E. Çakırgil'in yazısı:

Yûnus Emre’miz ne demişti, 850 yıl öncelerde:

Bir garib ölmüş diyeler,

Üçgünden sonra duyalar,

Soğuk su ile yuyalar,

Şöyle garib, bencileyin..’

*

Sağlık Okulu’ndaki öğrencilik yıllarımda, Ankara’da 3 sene ve sonra 2 sene Konya’da yaşadıysam da, en uzun süre yaşadığım ilk şehir, -baba ocağım- Samsun’dan sonra Diyarbekir idi, 1964-69 arasında..

Ama, ilk gençlik yıllarımda üzerimde en derin etkileri bırakan şehirdi Diyarbekir.. Bu yüzden de her gidişimde, adım adım bildiğim bu şehrin 55-60 yıl önceleriyle ve Sağlık teşkilatındaki vazifem gereği bütün ilçelerindeki ve bütün çevre illerindeki geniş halk kesimlerinin sosyal yapılarını çok yakından bildiğimden, bir mukayese yapabilmek için, o bölgeleri, o dönemin hatıraları ışığında gezip, gözlemler yapmaya çalışırım.

Yazının devamı >>>

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm