Bir eylemden daha fazlası…

Geçtiğimiz cumartesi günü Fatih Saraçhane’de şahit olunması gereken tarihi bir eylem gerçekleştirildi.

Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER

Türkiye’de ırkçılığın her geçen gün daha fazla normalleştirilmeye çalışıldığı ortam yüzünden göğsümüzü daraltacak kadar karamsar bir atmosfer hâkim. Vicdan sahibi olan herkes geleceğe dair ümitlerini diri tutacak bir işaret fişeği beklerken mazlum mülteciler ise yakalanma veya darp edilme korkusu sebebiyle evlerinden dahi çıkamıyorlar.

Özellikle sosyal medyadaki havaya bakılırsa Türkiye’de tabir-i caizse taşlar bağlanmış köpekler ise serbest bırakılmış durumda. Herkesin malumudur umut, karanlığı delip geçen bir yıldız gibidir. Hiç beklenmedik anda kendisini gösteriveren küçük kıvılcımlar karanlığa karşı duracak olanlara vizyon sunar.

İnsan ömründe birtakım kırılma anları vardır. Bizim inanışımıza göre tayin edilmiş kaderin derin tecellisinde yaşanan bu kırılma anlarında insan bir kararın eşiğinde asılı kalır. Doğru kararı verenler amel defterlerine ahiret için umut kıvılcımları bırakırken yanlış kararlarda ısrarcı olanlar için üzülmekten başka bir şey gelmez elden. Hissiyatımıza göre geçtiğimiz Cumartesi günü Fatih Saraçhane Parkı’nda bu kırılma anlarından birisini yaşadık…

Bazen bir protesto eylemi, eylemin kendisinden daha fazla anlam ifade eder. Irkçılığa karşı eylem gerçekleştirerek ırkçılık belasını toprağın altına gömmüş olmazsınız belki ama ırkçılara ve ırkçıların mağdur ettiği binlerce insana çok sağlam bir mesaj vermiş olursunuz…

Bu noktada insan seçim yapmak zorunda kalır. Irkçıların canları istediği gibi başka insanları tehdit edip onlar için hayatı çekilmez kılmasına sessiz mi kalacaksınız yoksa elinizden gelenin tümünü ortaya koyarak gereken tercihi mi yapacaksınız. “Ya/Ya da” isimli eserinde Soren Kierkegaard “Seçim yapmak ve zamanında seçim yapmak önemlidir” der. İnsan için seçim yapmanın zorluğu doğru zamanda doğru karar verilmediğinde kaçırılacak olan ahlaki duruş ile yakından ilişkilidir. Yani yanlış yapmak kötü olduğu gibi doğruyu yapmamak da bazen büyük bir imtihan vesilesi olabilir...

Kierkegaard bu durumu şöyle özetliyor:

Önemli olan benim için bir hakikat bulmak, uğrunda yaşayabileceğim ve ölebileceğim bir fikir bulmaktır. Nesnel hakikat denen şeyi keşfetmek, felsefenin bütün sistemlerini çalışmak ve gerekirse hepsini incelemek ve her bir sistemin içindeki tutarsızlıkları göstermek ne işime yarar; o benim hayatımla ilintili olmalıdır ve ben bunu şimdi en önemli şey olarak görüyorum.

Irkçılara vereceğimiz mesajın mahiyeti işte burayla “hayatımızla ilintili” olacak seçimlerle yakından alakalı. Bu bağlamda Cumartesi günü Saraçhane’de olmayı tercih ederek seçimlerini hayatlarındaki bir anı tamamen mültecilere vakfetmekte kullananlar bu kırılma anını büyük bir özgüvenle deneyimlediler.

Zamana şahit olup şahitliklerini mazlumlarla dayanışma içerisinde geçirerek üzerlerine bulaşma ihtimali olan vebale karşı sorumluluklarını yerine getirdiler. Tabi ki sorumluluk sona ermiş değil… Yanlış anlaşılmak da istemeyiz o gün orada olamayan ancak oradakilerle gönül ve dua birlikteliği içerisinde olan yüzbinlerce insanın varlığını aklımızdan çıkartamayız.

Ebu Abdillah Cabir İbn Abdillah el-Ensârî -radıyallahu anhumâ- şöyle rivayet etmiştir: Bir gazvede Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- ile beraberdik. Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

Gerçekten Medine'de öyle adamlar var ki siz bir yolda yürür veya bir vadiyi geçerseniz sizinle beraberdirler. Kendilerini hastalık hapsetmiştir. Allah Resulü (sav) bir başka rivayette, “Ecirde size iştirak etmişlerdir.” buyurmuştur.

“Bir eylem ile ne değişecek?” sorusuna sık sık muhatap olan Müslümanlar bize kalırsa o meydanda bulunmanın şerefiyle önce kendilerinde yaşanan değişimi hissettiler. Zira farklı cemaat ve gruplardan yüzlerce Müslüman ve insani hassasiyet sahibiyle bir arada bulunarak ümitleri boğmaya yemin etmiş zalimlere karşı umudunu kuşanmış oldular. Orada olmayıp üstelik orada bulunmayı önemsizleştirenler ümitsizliği karakter edinerek kendileri ve dünya için eyleme geçmeyi reddediyorlar. Bu aslında tedaviye muhtaç bir ruh halinin göstergesidir.

Varoluşumuzu anlamlı hale getiren nedir? Seçimlerimiz neticesinde Alemlerin Rabbine vereceğimiz hesap anlamlı bir yaşamın ne şekilde mümkün olduğunu da kanıtlamıyor mu?  Müslüman erkekler, müslüman kadınlar; mümin erkekler, mümin kadınlar; ibadet ve itaat eden erkekler, ibadet ve itaat eden kadınlar; özü sözü doğru erkekler, özü sözü doğru kadınlar; sabreden erkekler, sabreden kadınlar; gönlünü ibadete vermiş erkekler, gönlünü ibadete vermiş kadınlar; (Allah için) yardım yapan erkekler, yardım yapan kadınlar; oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar; iffetlerini koruyan erkekler, iffetlerini koruyan kadınlar; Allah’ı çokça anan erkekler, çokça anan kadınlar; işte bunlar için Allah büyük bir ödül hazırlamıştır. (Ahzab, 35)

Varoluşu anlamlı hale getirecek eylemler sonuçları itibariyle değil gidiş yolları sebebiyle kıymetlidirler. İnsan için bazen bulunulması gereken bir eylem alanı en büyük övünç kaynaklarından birisi olabilir. “Kırdaki Zambak ve Gökteki Kuş-Üç Dini Sohbet” kitabında Kierkegaard da varoluşun manası karşısında kendisini anlamlandıracak bir hususa dikkat çekiyor:

Tanrı benimle ne kastetmiş olabilir? Ben ne için varım burada? Bu dünyada sadece benim yapabileceğim, parmak izim gibi bana ait bir şey var, bir varoluş var. Onu iyi kılmanın, değerli kılmanın derdinde olmalıyım.

İçerisinde bulunduğumuz bir an hiç beklemediğimiz sonuçlar ortaya çıkartabilir. Bu sebeple geçtiğimiz Cumartesi günü Saraçhane’de olmanın çok başka bir tecrübe olduğunu paylaşmak istedik. Varoluşumuzu değerli kılacak bir tecrübe… 

Eylemin öncesi ve sonrasında yaşananların da “bir eylem ile ne değişir?” sorusuna önemli cevaplar verdiği kanaatindeyiz. Irkçı hesaplara soruşturma açılması ile başlayan süreç bazı hesapların bloke edilmesiyle devam etti. Bugün ise ırkçı saldırıları planlayan bir müptezel gözaltına alındı. Bazı yüksek bürokratlar ırkçılığa müsaade edilmeyeceğini beyan ettiler. Cumhurbaşkanı da ırkçıları “üç-beş şarlatan” olarak tanımlayıp yabancı basına mültecilerin yanında olduklarını bir kere daha ifade etti.

Tüm bunlar yaşanmamış olsa dahi hiçbir şey değişmezdi. O gün orada bulunmanın önemi şahitlik vazifemizi yerine getirmenin izzetinden güç alıyor. Önce Rabbimize sonra da kardeşlerimize karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek varoluşumuzu değerli kılıyor. İşaret fişeği bir kere yandı artık... Bir eylemden daha fazlası olan bu eyleme şahitlik edenlere selam olsun!


Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!