İstanbul Barosu, YÖK’ün katsayı eşitsizliğini ve adâletsizliğini ortadan kaldıran düzenlemesinin iptali için Danıştay’a dâva açtı.
Hem de “hukukun üstünlüğünü savunmak ve korumak” adına.
Hâlbuki, kendilerinde vehmettikleri “Üstünlerin hukukunu korumak adına” deselerdi daha doğru olacaktı.
Dâva açmaya yetkisi bile olmayan Baro’nun hukukun bir gereği olan eşitliği değil, ülke vatandaşları arasında ayrımcılığı tercih etmesi, hukuk ricâlinin hangi reflekslerle hareket ettiğini göstermesi bakımından önemlidir.
Elbette bütün hukukçuları kastetmiyoruz. Nitekim birçok hukuk derneğinden İstanbul Barosu’na tepkiler yağdı. Ama bu, Ergenekon dâvasında olduğu gibi, tarafsız olması gereken birçok hukuk ricâlinin bazı odakların çıkarları için nasıl çırpındıkları gerçeğini değiştirmiyor.
Ne hazin ki, Türkiye’de darbe yapamayanlar, darbeyle elde edemediklerini son dönemlerde hukuk (!) yoluyla elde etmeye çalışıyorlar.
Postmodern bir darbeyle meslek liselilerin önü bir defa kesildi ya, istiyorlar ki ilelebed devam etsin bu haksızlık.
Baro Başkanı Muammer Aydın medya mensuplarının önüne geçerek sanki büyük bir marifetmiş gibi, “Eşitlik eşit insanlar arasında olur” savıyla zihin kodlarına hâkim hukuk anlayışını döktürmüş.
“Eşitlik eşit insanlar arasında olur”muş! Bunu söyleyen bir hukukçu!
Hazret, dilekçesinde; “Meslek liselilere eşitlik tanırken, normal liselilere haksız davranılmış oluyor, çünkü meslek liselilere falanca üniversiteye girme hakkı tanımak, normal liselilere daha çok aday arasından girebilme zorluğu getiriyor” argümanıyla da, güya düz liselilerin hakkını korumak istiyormuş.
Sûret-i haktan gözükmeye çalışmak buna denir işte.
Bunun açılımı da; fırsat eşitliği benzerler arası eşitliktir ve “meslek lisesi mezunları düz lise mezunlarından daha az eşittir” olmaktadır.
Bir düz lise mezunu olarak benim ve benim gibilerin arkasına sığınarak, bizim haklarımızı savunuyor pozları kesen bu zihniyete isyan ediyorum. Katsayı adâletsizliğini kimse benim ve vicdanı olan hiçbir düz liseli adına savunmasın.
İmam hatip öğrencilerinin önünü kesmek için 1.5 milyon civarında meslek ve teknik okullarda eğitim alan dar gelirli aile çocuklarının geleceğini karartmak adâletsizliğin daniskasıdır.
On yıldır uygulanan bu katsayı adâletsizliğinin milyonlarca insanı mağdur ettiğini biz de biliyoruz, Baro Başkanı da biliyor. Bunun vebalini kimse düz liselilere yıkmaya kalkışmasın, ayıp oluyor.
Bu adâletsizliğin arkasında olan irade sâhipleri, klanlarının iktidarını, emperyalizmin “böl-yönet” taktiği ile sürdürdüler bugüne kadar. Türk-Kürt, Alevi-Sünni, laik-antilaik, ve bir dönem de sağ-sol çatışmalarıyla böldüler toplumu. Toplumsal katmanlar arası gerginlik arttıkça onlar iktidar devşirdiler.
On yıldır da meslek liseli düz liseli ayrımcılığını dayattılar ülkeye, genç dimağlara. Özelde de imam hatipli ve düz liseli çatışmasını kışkırttılar.
Meslek liselilere bu ülkenin paryası muamelesi lâyık görülürken bunun istisnası da vardı elbette. Meselâ, askerî liseler meslek lisesi olduklari halde, fen lisesi kabul edilip katsayı adâletsizliğinden muaf tutuldular.
Neden?
Oysa mühendislik alt dallarında eğitim gören endüstri meslek lisesi mezunlarının mühendislik fakültelerine girmeleri engellenmişti.
Amacımız askerî liselerin de aynı ayrımcılık kapsamı içine alınması değil tabiî ki. Amacımız; çarpık, “ben ve klanım” merkezli faydacı zihnin nasıl seçici davrandığını anlatmak, o kadar.
Düz liseliler adına imam hatip düşmanlığı yapılıyor. Bu düşmanlığı sürdürebilmek için de bütün meslek liseleri kurban ediliyor. Meslek liseli öğrenciler düz liseli öğrencilere nefrete teşvik ediliyor.
Gerçekten çok yazık!..
Hâlbuki bir hukuk devletinin temel amaçlarından birisi de, bireylerin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adâlet ilkeleriyle teminat altına almaktır.
Vatandaşları arasında ayrımcılık yapan, eğitimde, siyasi ve ekonomik hayatta bir kısım vatandaşları diğer bir kısım vatandaşlar lehine sınırlandıran bir hukuk devleti olamaz.
VAKİT