Recep Ardoğan’ın yorumu:
Batı siyaset tarihinde laiklik, din savaşlarını önlemek, bireylerin din özgürlüğünü güvence altına almak için bir tedbir, bir araç olarak düşünülmüştür. Laiklik, siyasi gücü elinde bulunduranların, farklı din, mezhep ve kanaatlere sahip birey ve topluluklara din konusunda baskı yapmalarına karşı bir önlem olarak gündeme gelmiştir.
Kilise (ruhban sınıf teşkilatı, clergy), iki kılıç öğretisini dillendirmiş ama iki kılıcı (dünyevi krallık ve semavi krallık) da elinde tutmak istemiştir. Kendini siyasetin üstünde konumlandırmış, aforozu siyaset kurumuna karşı kullanmıştır. Felsefenin, bilimin ve sanatın hristiyan dogmalarına göre hareket etmesini istemiştir. İlim, fikir ve sanat ürünlerini kendi sansüründen geçirmiştir. Yayımlanan kimi kitapları, bu çerçevede yasaklamış ve yasak kitaplar indeksleri çıkarmıştır. Bazı laikçilerin iddia ettiğinin aksine, dinî gerekçelerle kitap yasaklanması, Osmanlı’ya ve İslam tarihine değil Batı’ya ait bir olgudur. İslam tarihinde, gayr-i Müslimler, İslam inancını tenkit eden kitaplar kaleme alabilecek boyutta bir din özgürlüğüne sahiptiler. Bu ortamda İslam âlimleri, farklı dinlere karşı reddiyeler yazmanın yanında, İslam’a yönelik reddiyelere de cevaplar kaleme alıyorlardı. Bu özgürlük ortamının temelleri, “İslam’da Din Özgürlüğünün Temelleri –Kelamî Bir Yaklaşım-” (klm Yay., İst. 2016) kitabında (müellif Recep Ardoğan) geniş olarak açıklanmıştır.