Avrupa Futbol Şampiyonasında Türk Milli takımının gösterdiği 'ilginç başarı' hepimizin gururunu okşamış görünüyor. İnsani bir tepki olarak kazanılan başarı karşısında ortaya çıkan coşku kadar doğal bir şey olamaz… Bu arada özellikle kültürel hinterlandımız dahilinde olan bölgelerdeki coşkunun Türkiye'deki sevinç gösterilerinden başka bir anlamı olduğu muhakkak. Ay yıldızın caddelerde gezdirilmesi yitik özlemlerin, acıların, bir imparatorluğun gururu kırılmış çocuklarının hasretini yansıtır. Türkiye'nin kendisinin bile farkında olmadığı etkisinin dışa vurumudur. Benzer biçimde siyasi olarak farklı kamplarda olmamıza rağmen tabanda ne kadar derin ortak bilincin diri olduğunun göstergesi de Kıbrıs harekatında ortaya çıkmıştı. Suriye gibi ülkelerin radyoları çıkarma harekatını sanki İsrail işgalindeki Golan'ın, Kudüs'ün kurtarılması gibi coşkuyla verdiğini tanıklarından dinlemiştim.
Geçenlerde milli futbolcu Hakan Şükür vesilesiyle şunları söylemiştim: Futbolu bir kültür, bir 'dil' olarak toplumsal boyutundan çok birey-toplum-iktidar bağlamında düşünülmesi gereken bir icat olarak ele almak gerekir. Sınıfsal ya da siyasal iktidar araçlarının bir uzantısı olarak düz 'okuma'ya tâbi tuttuğumuzda sunacağı malzeme zenginliği hiçbir popüler etkinlikle kıyaslanamaz. 'Tanrı'nın yerine yeni ikonlar icat eden, kutsalın 'dil'inden kaçarken profan bir din icat eden modernliğin en yaygın kitlesel iletişim aracı olarak da bakılabilir futbola.
Siyasal denetim aygıtı olarak spor özelde futbolun kitleleri nasıl yönlendirdiği çok işlenegelmiştir. Türkiye uluslararası spor karşılaşmalarında başarı olarak çok cılız kaldığı için bunun siyasal denetim aracına ve resmi ideolojinin manipülatif aygıta nasıl dönüştürüleceğine dair bize özgü çok fazla örnek yok. Olanları görmeye hamaset duygularımız engelliyor. Ancak zamana zaman elde edilen küçük başarılarla üst sıralarda parlayan yıldızların toplumsal olarak nasıl çiğ ve hazmedilmemiş sevince dönüştüğünü görüyoruz.
Ortaya çıkan bayraklar kadar Atatürk posterlerinin bilinçli şekilde ekranlara getirilmesi de gösteriyor ki, Avrupa düzeyinde elde edilen başarıların kimileri için önemli bir fırsat olarak değerlendirildiği muhakkak. Fakat şundan eminim ki, milli takım etrafında önemli sayıda muhalif kesimlerin sistemle barışık hale getirildiği de kesin.
Milli takımın garip başarısı bir yanda “Türk mucizesi” gibi bir yönüyle dini referans alan ama onu tersten kullanan absürt bir kavram kullanıma sokulurken diğer tarafta farklı kesimlerin kendi söylemlerini doğrulatıcı bir gerekçe olarak kullanılmakta gecikmedi.
Profan bir kültüre dönüşen futbolun dini de profanlaştıran biçimde mucizeyi sekülerleştirmesi toplumun kültürüyle bağını, ilişkisini güçlendirmekten çok koparan bir işlev görüyor. Bu anlamda milli takımın başarısını Avrupalılığımızın, sekülerliğimizin göstergesi sayan belli kesimler için önemli argüman haline geliyor.
“Çılgın Türklerin mucizesi” söylemi, modern görünümlü kadınlı erkekli taraftartarın batılı tarzda destek ve sevinç gösterileri… Ölen şarkıcıların arkasından alkışlarla ilerleyen kitlelere bakıp “Türk halkının gerçek anlamda şimdi laikleştiği”ni söyleyenleri destekleyen bir tarz. Bayrak, Atatürk, Türklük sloganına sığınan “çılgın Türk” mitosu üreten bir ulusalcılığın sonradan görmüşlüğü…
Milli takım üzerinden tez üretenler sadece seküler batıcılar, ulusalcılar değil…
Milli takımdan adeta bir cihat misyonu çıkaran muhafazakar kesim çalakalem bu kesime yetişmeye çalışıyor. Bir yanda anakronizme düşmeye aldırmadan tarihe gönderme yapanlar diğer tarafta evrensel bir misyon biçme çabaları. Her kesimde 'anlamın deforme edilmesi' o boyutlara varmış ki, milli takımın gerçekte ne türden başarı kazandığı çoktan unutulmuş durumda.
Sonuçta bir futbol karşılaşmasına olduğundan fazla anlam yüklenmesi bizzat futbolu futbol olmaktan çıkarıyor, siyasal toplumsal hatta tarihsel anlamlar yüklenerek (tarihin rövanşı gibi) kitlelere sahte gerçeklikler sunuluyor.
Nasıl bir kesim futbol başarısı üzerinden seküler ulus kimliği inşa etmeye çalışıyorsa benzer mantık kurgusuyla karşı taraf da Viyana kapılarında, Balkanlarda, Avrupa'da Türk ruhunun, hatta cihat ruhunun yükselişi olarak okumaya hazır.
Sonuçta, milli takımın maçı da olsa siysal ve kültürel işleviyle futbolun anlamı, ideolojik aygıt olarak neye hizmet ettiği sorusundan bağımsız olarak değerlendirilemez
Yeni Şafak gazetesi