Bir Bilgi Türü Olarak "İrfanî Bilgi"nin Mahiyet ve Değeri

Murat Kayacan, yeni yazısında Mustafa İslamoğlu’nun “Kur’an’ı Anlama Yöntemi” kitabından hareketle irfanî bilgi türünün mahiyetini ve değerini sorguluyor.

İrfanî Bilgi Üzerine – Murat Kayacan

İrfan, doğruya isabet eden tahmin ile bilmeyi ifade eder. Bu nedenden ötürü olsa gerek, bu fiil Kur’an’da Allah’a atfedilmez. O, zannedildiği gibi ilmin ütünde değil, altında bir mertebeye sahiptir. Bu yazıda, Kur’an’ı Anlama Yöntemi1 adlı eser bağlamında, irfanî bilgi meselesini ele alacağız.

“İlim mi üstün-irfan mı?” tartışması, özünde beyan ve irfan bilgi sistemleri arasındaki kavganın uzantısıdır. Muhyiddin İbn Arabi (1165–1240) irfan ekolünün simge ismidir. Onun mücadelesi beyan ekolüne karşıdır. Yunus Emre’nin (1238–1321) şu dizeleri, ilim-irfan karşıtlığında onun irfan ekolüne verdiği desteği gösterir:

İlim ilim bilmektir.

İlim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsin.

Bu nice okumaktır?

Yunus’un dizelerinin yüzyıllardır ilmi yeren ve cehaleti öven bir slogana dönüşmesi, doğal bir sonuçtur. Beyan ehli, irfanın hücumlarına ellerinde bulundurdukları yargı ve iktidar gücüyle cevap vermeye kalkınca Hallac (858–922), Nesimi (1369-1417), Sühreverdi (1155-1191), İsmail Maşuki (1508-1528), Nadajlı Sarı Abdurrahman (ö. 1602) gibi isimlerin başına acı hadiseler getirmiştir. Osmanlı’da yaşanan Kadızadelilerle (fakihler)-Sivasîler arasındaki mücadele de “beyani yorum”2 ile “irfanî yorum”3 arasındaki mücadeleye bir örnektir.

(...)

YAZININ DEVAMI >>>

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm