Bir Bilek Bükme Harekâtı Olarak Şehir Üniversitesi Operasyonu

Şehir Üniversitesi özelinde Ahmet Davutoğlu’na yapılan haksızlığı değerlendiren Ahmet Taşgetiren, “Kimse Halk Bank ile Şehir Üniversitesi arasındaki ilişkinin iktidarla ne ilişkisi olabilir diye sormasın…Böyle istendiği için böyle olduğu çok açık.” diyor.

Ahmet Taşgetiren’in Karar’da yayımlanan “Bu da Bir Facia” başlıklı yazısının (12 Kasım 2019) konuyla alakalı kısmı şöyle:

Ak Parti iktidarı döneminde Şehir Üniversitesi’nin boğulma sürecine sokulması…

Hem de iktidarın ilgisi-bilgisi dahilinde olduğu ayanbeyan görülen operasyonla.

Sırf Ahmet Davutoğlu ile “iltisaklı” olduğuna inanıldığı için.

Davutoğlu kim?

Ak Parti’nin eski başbakanı, genel başkanı.

Bir şekilde ayrı düşüldü, Davutoğlu ayrı bir siyasi oluşum başlattı ve onun canını en acıtıcı olacağına inanılan yerden operasyona girişildi.

Kimse Halk Bank ile Şehir Üniversitesi arasındaki ilişkinin iktidarla ne ilişkisi olabilir diye sormasın. Ve kimse, bu ilişki hiçbir biçimde üniversiteyi boğma ameliyesine dönüşmeyebilirdi’yi yabana atmasın. Böyle istendiği için böyle olduğu, çok açık.

Şehir Üniversitesi operasyonu bir bilek bükme harekâtıdır.

- Davutoğlu ona yapılana dayanamaz, diye düşünülmüştür.

Ne emekler verilmişti Bilim Sanat Vakfı’na… Orası Türkiye’nin en zor zamanlarında alternatif bir üniversite gibi olmuş, gençlerin kendini geliştirme gayretine öncülük etmişti. Sonra üzerine Şehir Üniversitesi kuruldu. İddialı, itibarlı bir üniversite idi. Sosyal Bilimler alanında özellikle muhafazakâr dünyanın cazibe merkeziydi. Şehir Üniversitesi’nde okumak gençlerin, çocuğunun bu üniversiteyi kazanması velilerin ideali oldu. Sabahattin Zaim gibi İbn Haldun gibi sonradan gelen üniversiteler Şehir Üniversitesi’nin gördüğü ilgiyi ve oluşturduğu muhtevayı yakalama, aşma motivasyonu ile yola çıktılar.

Olsun, daha çoğu daha çoğu olsun. Yalnızca sosyal bilimler ve ilahiyat alanında değil, temel bilimler alanında da dünya çapında üniversitelerimiz olsun. İslam dünyası ile dünya arasında en temelde eğitim-bilim açığı yok mu? Nasıl kapanacak bu açık? 17 yıl içinde önemli şeyler yapıldı ama “Eğitimi-kültürü başaramadık” denilmiyor mu?

Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haberi var mıdır Şehir Üniversitesi ile Halk Bankası arasında cereyan eden işler konusunda?

“Şehir Üniversitesi’nin yönetimi hami üniversite olarak Marmara Üniversitesi’ne verildi” gibi bir haber kimi mutlu eder?

Bir tür üniversitelerde kayyım düzeni… Siyasi kayyımlardan sonra bilimsel kayyımlar…

İyi mi bu görüntü?

Halk Bankası tedbir koydurduğu için öğretim elemanlarına maaşlar ödenmemiş…

Öğrenciler, aileler tedirgin.

Sizin de içinizden “Davutoğlu gitse Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşse bu iş çözülür” gibi bir duygu düşünce geçiyor mu?

İyi mi olur bu?

“Gitti, ben ettim siz etmeyin, dedi, özür diledi ve Şehir Üniversitesi kurtuldu” gibi bir görüntü iyi mi olur? Davutoğlu için iyi mi olur, Cumhurbaşkanı Erdoğan için iyi mi olur ve Türkiye için iyi mi olur?

Böyle bir beklenti oluşması en başta geldiğimiz noktayı göstermesi açısından çok çok sıkıntılı değil mi?

Nazlı Ilıcak o meşhur özür mektubunu yazdı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a… “Mesele benimle sizin aranızda” dedi. “Affedin” dedi. Bir süre sonra da tahliye edildi. Bu işlerin böyle icra edilmesi hukuk adına, siyaset adına iyi mi?

Kim ne derse desin, “KHK’lar facia” idi. Hep diyorum en azından OHAL Komisyonu’nun “Haklısınız” dediği 8 bin 400 insan için, onların çocukları, anne babaları için facia idi. Bana göre Komisyonun “iltisak” kapsamı içine soktuğu binlerce insan da bu facianın kurbanı olmuştur, zamanın psikolojisi sonucu.

Şehir Üniversitesi ile ilgili operasyon konusunda “Duymadım-Görmedim-Sözüm yok” diyen bir kesim var, farkında mısınız? Bildiniz: Medya o. Bir CHP iktidarı olsaydı, Şehir Üniversitesi böyle bir operasyona maruz kalsaydı, sözüm ona “Bizim medya” böyle mi davranırdı? Herkes “iktidar medyası” oldu ve kulaklarının üzerine yattı. Kılıçdaroğlu mu savunsun Şehir Üniversitesi’ni? Hepimize ayıp olmaz mı? Utanmaz mıyız?

Haysiyetli çıkışlar yok değil çok şükür. Bireysel çıkışlar olarak kalsalar da… Karar da olmasa yandı gülüm keten helva olacak.

Hey gidi 28 Şubat günleri… Bir sığınaktı Bilim sanat Vakfı o zamanlar.

Nereden nereye geldik? Bir durup herkesin kendisine bakma zamanı değil mi?

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!