Bir Aymazlık Örneği Olarak “Kudüs’ten Bize Ne”

Yazısında İİT zirvesinden çıkan Kudüs kararını değerlendiren Merve Şebnem Oruç, ayrıca “Kudüs’ten bize ne” aymazlığı içerisinde olanlara da uyarı ve hatırlatmalarda bulunmuş.

Merve Şebnem Oruç’un konuyla ilgili bugünkü Yeni Şafak’ta (14 Aralık 2017) yayınlanan yazısı şöyle:

Kudüs Bizim Neyimiz Olur?

ABD Başkanı Trump’ın kabul edilemez Kudüs açıklamasının ardından, İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT), dün nadiren gördüğümüz bir karara imza attı ve “Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti'ni tanıdığını” ilan ederek dünyayı da, “Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti’nin işgal altındaki başkenti olarak tanımaya davet etti.” Kuşkusuz İİT’nin dönem başkanı olan Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tüm dünyanın görmezden gelemeyeceği şekilde giriştiği çaba, bu kararın alınmasında belirleyiciydi. Eğer Kudüs’ü önceleyen böylesi olağanüstü bir çaba gösterilmeseydi, Suudi Arabistan ve BAE gibi Körfez ülkeleri liderleri, İsrail’le bilinen yakınlıkları nedeniyle konuyu zamana yayarak gündemden düşürebilir; Tahran’ın ve nüfuzu altındaki devlet ve devlet dışı aktörlerin yapacağı sert çıkışlar, Kudüs’ü Körfez ve İran arasındaki mevcut gerilimin yeni bir malzemesi haline getirilebilir, dolayısıyla konu bugüne kadar olduğu gibi bambaşka bir yöne çekilebilirdi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kudüs konusunda daha en baştan ortak bir bildiriye imza atar ve iktidarı muhalefetiyle tek vücut ABD’nin bu kararını tanımazken yine de Türkiye’de de bazı ayrık otları, “Aman başımıza bir de 3 milyon Filistinli çıkmasın” gibi cümleler kurarak, “Kudüs’ten bize ne?” deme gafletine düştü.

“Kudüs bizim neyimiz olur?” sorusunu kendisine hiç yöneltmemiş olanlara bunun üzerine biraz düşünmelerini tavsiye ederim. Kudüs, biz Müslümanlar'ın kutsalıdır; Yahudi ve Hıristiyanlar'ın da kutsalı olduğu için, bugüne kadar verilen Kudüs mücadelesi gereken saygı çerçevesinde verilmiştir. Kudüs dinî bir mesele olmasının yanısıra ve ötesinde, insani bir meseledir. Kudüs işgal altında bir devletin başkentidir; İsrail işgaliyle başlayan hukuk dışı ve gayri insani İsrail politikaları, sadece Müslümanlar'ın değil Filistinli Hıristiyanlar'ın da devasa bir ayrımcılığa ve ırkçılığa maruz kalmasına sebeptir. Sadece küçük bir örnek: Filistinli Hıristiyanlar yıllardır, Yahudiler'in sokakta kendilerine tükürmekten vazgeçmelerini istemektedir.

Yine de, “Bunlardan bize ne, bize dokunmayan yılan bin yaşasın” diyenlerdenseniz, İsrail’in bizim için oluşturduğu güvenlik tehdidinin de farkında değilsinizdir demektir. Lübnan’a, Ürdün’e, Suriye’ye ve Batı’ya gitmek zorunda kalan milyonlarca Filistinli, bu ülkeler konuya müdahil olduğu için değil, İsrail Filistin topraklarını Filistinliler'den temizlemek istediği için yurtlarından olmuştur. Yani yeni bir mülteci akışına olsa olsa ABD ve İsrail’e 'dur' demek değil, dememek sebep olabilir.

İsrail işgalinin yalnız Kudüs’ü değil, ülke topraklarımıza varan bir coğrafyayı hedef aldığı kör göze parmak durumundadır. “Orta Doğu’dan bize ne?” diyenler, hiç tarihe dönüp bakmamış mıdır? 2. Dünya Savaşı’nda Fransa’ya gelip Almanlar'la savaşan İngilizler'in bunu neden yaptığını bile sorgulamamış mıdır? İngilizler, “Manş’ın ötesinde bir katliam varsa ev dediğimiz yer güvende değildir,” diyerek mevcut tehdidi kendilerine ulaşmadan durdurmak için Kıta Avrupası’nda savaşmışken, bizim gerçekten, “Kudüs’ten bize ne?”, “Şam’dan, Halep’ten, Humus’tan bize ne?” deme lüksümüz var mıdır? Sınırımızın ötesinde katliam, işgal, terör ve savaş varken, ev dediğimiz, vatan dediğimiz ulus-devlet sınırlarımız içindeki yer güvende midir?

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!