Dursun Çiçek Bey’i, Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun Ergenekon savcılarına ifade verdiği gün, Adliye’nin arka sokağında tur atarken görüntülemişler...
Sivilmiş...
Ben televizyondan izledim.
Evet, sivildi...
Bacağında daracık “blue-jean”, sırtında kaban, boynunda çok renkli bir atkı...
Evet, tur atıyordu.
Bu görüntüyü izlerken, Kanadoğlu’nun çok şanslı bir “şüpheli” olduğunu düşündüm... Basından bürokrasiye, parlamentodan yargıya, bir sürü destekçisi var ve nereye gitse destekçileri de peşinden gidiyor...
Evinde arama yapıldığı gün (gazetecilere açıklama yaparken) hemen sağ omuz başında YARSAV eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu vardı ve kaşlarını çatmış, küskün küskün kameralara bakıyordu.
Dursun Bey de destek için mi gelmişti, bilmiyorum...
Kanadoğlu içeride terlerken, kendisi de, hiç de gereği yokken, kayıtsız bir rahatlıkla Adliye’nin arka sokağını arşınlıyordu.
Eminağaoğlu, kameralara bakmakla yetinmişti.
Dursun Bey bir de “açıklama” yaptı.
Daha doğrusu, gazetecilerin sorularını cevapladı ve ısrarla ıslak imzalı belgenin kendisine ait olmadığını, “bir tertiple karşı karşıya bulunduğunu”, bir Albay’ın hükümeti devirmeye güç yetiremeyeceğini söyledi: “Bir Albay bunları yapar mı? Bir albay hükümeti devirmeye teşebbüs eder mi?”
Şimdi öğreniyoruz ki, “yasak olduğu halde basına açıklama yapmak ve devam eden bir soruşturmayı yönlendirmeye yönelik beyanatta bulunmak” suçlamasıyla hakkında soruşturma başlatılmış.
Soruşturmadan bir şey çıkmayacağını hemen
söyleyeyim.
Gazetecilere açıklama yapan ilk muvazzaf Dursun Çiçek değil.
Son muvazzaf da Dursun Çiçek olmayacak.
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da yasak olduğu halde gazetecilere açıklama yapıyor, siyasi değerlendirmelerde bulunuyor, sırasında gazeteci azarlıyor, sırasında akademisyen haşlıyor, sırasında felsefe alanına girip epistemolojik çözümlemeler yapıyor, sırasında polemik yapıyor, bir şey olmuyor... Dursun Çiçek’e de bir şey olmayacaktır.
Fakat, Dursun Bey’in açıklamalarını yine de yadırgadığımı belirteyim.
Bir tertiple karşı karşıya olduğunu iddia ediyor.
Edebilir...
Islak imzalı belgenin kendisine ait olmadığını söylüyor.
Söyleyebilir...
Fakat, “Bir Albay bunları yapar mı?” açıklamasını oturtacak yer bulamadım.
Bir Albay bunları elbette yapar...
Bir Albay neler yapmaz ki!
Talat Aydemir de bir Albay’dı ve bir sürü şey yaptı... İki kez darbeye teşebbüs etti... İlkinde affedildi... İkincisinde asıldı. Başarsaydı, dördüncü Cumhurbaşkanımız Albay Talat Aydemir olacaktı. Belki de Cevdet Sunay diye birini hiç tanımayacaktık.
Kaldı ki, kimse Dursun Bey’i “darbeye teşebbüsle” suçlamıyor.
Suçlama kalemleri belli:
Islak imzalı belge size mi ait?
İmza örneği verirken, neden 40 yıllık kaligrafinizi değiştirdiniz?
Bu kadar...
Dursun Bey ikna edici olmak istiyorsa, öncelikle “imza örneği” meselesine açıklık getirebilir...
Sonrasına, sonra bakarız!
STAR