- Onca zulme, eziyete, içeriden barikatlara rağmen
Geriye dönüp baktığımızda bize onurlu bir tarih bırakan,
Kızlarımıza, ablalarımıza, bacılarımıza
Onbeş yıl sonra, 28 Şubat’ın yıldönümünde, bir daha…-
Tarih değişti, hayatın akışı değişti sizinle.
Sizinle, yüzyılların sinikliğini, ezikliğini, yanlış kabullerini taşıyıp gelen ve ister istemez hepimize kendini dayatan koca bir gelenek değişti.
İslâm'ın direnen, dönüştüren ve aydınlığa çıkararak onur bahşeden güzel ve anlamlı yüzü, evlerden okullara, çarşılara, alanlara taştı sizin emeklerinizle.
Sizin çığlığınız ve çağrınızla gün ışığına çıktı kutsal mesajın cıvıldayan, hayata çağıran sesi, sedası. Yeryüzü bir mektep oldu. Açık alanlarda nice dersler işlendi, nicelerine ders verildi. Anne ve babalarınızı, yaşayarak, güzel ve adanarak yaşamayı örneklendirerek uyardınız, uyandırdınız. Erkekleri, kardeşlerinizi, akrabalarınızı, hocalarınızı, arkadaşlarınızı hayatın direnen ve haykıran kalbine götürdünüz sevimli bir ısrarla. Umuda ve inanca yeniden can kattınız.
Utangaç ve mağlûp bakışların yerini, sorgulayan ve sınayan, kararlılık ve cesaret aşılayan onurlu çehreler aldı. Dil uyandı ve din gerçek sesini buldu. Öğrendiniz. Öğrettiniz.
Nice ayrıntı, nice tartışma konusu bir anda anlamsızlaştı sizin gitgide büyüyen gayretlerinizle. Ve nice kavram, nice unutulmuş ilke ve değer, sahih ve güncel anlamlar kazandı sizin şahitliğinizde.
Korku ve zillet, inine döndü aramızdan uzaklaşıp. Erdem ve izzet yeniden yakıştı hep birlikte göğsümüze. Sahte muskalar bir bir düştü üzerimizden. Dünya yeniden bize kulak verir oldu. Bizimle sevinir, bizimle üzülür oldu Allah'ın arzı. Sömürüye, kirlenmeye, yozlaşmaya, ırkçılığa, emperyalizme karşı İslâm, sancağı yeniden aldı eline. Omuzlarımız, yüreklerimiz, dualarımız yeniden birbirine yaklaştı, birbirine karıştı. Salih ve saliha bir damar buldu kendine hayat.
Sesi haram addedilen, evde kalma ya da zengin bir koca bulma korkusuyla, endişesiyle yaşayan, üç beş adım geriden gelen, sokağa çıkmaktan ürken kızların yerine, güne sıkılmış bir yumruk gibi başlayan, fakülte koridorlarını ya da alanları çınlatan, hakkını ve iffetini kendi savunan, cuntacılara ve çete(ci)lere korku salan, ışığı ve iyiliği biriktirip yayan, konuşan, kavga veren, dosta düşmana "helâl olsun" dedirten kızlar kazandı bu ülke. Kimliğini, kişiliğini kazandı. İbrahimlerini, Hüseyinlerini çoğalttı ve yeniden çağırdı mücadele vadilerine Zeyneplerini, Fatımalarını, Sümeyyelerini. Abiler, ablalar değişti sizinle; anneler, babalar, sokaklar, anlayışlar değişti.
Binlerce teşekkür size...
Binlerce yılın sinesinden süzülüp gelenleri; on yılda, on beş yılda silkelediniz. Değiştirdiniz, güzelleştirdiniz. Nice az topluluğun, inançlı ve kararlı olunduğunda, nice büyük ve meşakkatli işlerin üstesinden gelebileceğini gösterdiniz herkese. Nice azı çok kıldınız, çoğalttınız.
Gözlerde büyütülen, korkulan, önünde eğilinen nice sahte kralı, kuralı yere çaldınız. Geceyi işittiniz, gündüzü bereketli kıldınız.
Sizin aydınlığınız / ışığınız gözlerini kamaştırıyor zalimlerin, zorbaların. Sizin metanet ve kararlılığınız onların egemenliğini, onların buyurganlığını sarsıyor. Sizin onuru ve adaleti kuşanıp özgürlük talebini yaygınlaştırmanız, onların yüreğine korku salıyor. Bu yüzden sevmiyor, bu yüzden istemiyorlar sizi. "Allah'ın yürüyen âyetleri"ne bu yüzden düşmanlık güdülüyor.
Çünkü, her şeye rağmen, Kur'an'ın dirilten mesajı yürüyor sizinle. Çünkü Rasul'e bey'at eden ellerin sıcaklığı / heyecanı var, yumruk olan ya da mukavim bir takva eşliğinde duâya kalkan ellerinizde. Çünkü alışılmadık bir nesil, bir kuşak sarıp sarsıyor onlarca şehrin alanlarını. Çünkü karanlığın gücü azalıyor ve giyotin köreliyor, sizin salih amellerinizle.
Ataları yeterince uyanmamış ve uyarılmamış olan bir halk, ışığınıza, çağrınıza kucak açıyor sizin. Yürekleri ateşe veriyor, özgürlük ve direniş çağrısı. Ve milyonlarca el, 'yed-i beyzâ' gibi üzerine yürüyor karanlığın, korkaklığın, göz boyayıcıların, yalancıların. Kirin, esaretin, kıyımın, ilkel ve iğrenç 'ikna odaları'nın... Halka halka, halkın içinde halkalanıyor, güzel bir geleceğin muştusu.
Ne hüzün kavursun içinizi sizin, ne de buruk ve gözyaşına belenmiş bakışlar. Daha gencecikken, denenmiş ve şefkatli öğretmenleri oldunuz çünkü siz milyonlarca insanın. Bereketli başaklar gibi yayın yüreğinizi ve bilincinizi; halkın, ümmetin üzerine. Yaşayarak, hakkını vererek, bedelini ödeyerek edindiğiniz kazanımlarınızı, paylaşın. Ne olur, bir daha çıkmamak üzere evlerinize dönmeyin yeniden.
Şimdi, hayat dersi, 'hayat bilgisi' dersi başlıyor; derinlik kazanıyor her yerde. Hep birlikte. Şimdi her şey yeniden başlıyor. Yolda dökülenlere, sabredemeyenlere, yanlış tercihte bulunanlara, aldatılanlara, utananlara, kuytu köşelerde ağlayanlara hatta sizi yalnız bırakan, size kızan, size uzaktan bakanlara da ellerinizi uzatmaktan çekinmeyin. İnfak edin. Sevgi ve merhametle yaklaşın, her şeye rağmen, sizden olmak / sizin gibi olmak istediği halde, sizi terk etmek, sizi arkadan vurmak zorunda kalanlara bile. Dirençli ve muttaki yüreğiniz onları da kuşatsın.
Sizin belki el yordamıyla fakat onurla yürüdüğünüz yol, öksüz, kimsesiz kalmayacak. Sizi hep özleyeceğiz. Hayır! Sizi özlemek istemiyoruz!.. Yılgınlığı reddeden ve "uyan, diren, özgürleş" diyerek direnişi ateşleyen soluğunuz, çabalarınız hiç eksilmesin yanımızdan, yakınımızdan.
Güncemize yine direniş düşsün. Ve hayat bukağılarından kurtulsun.
Evet... Binlerce teşekkür size...
Ve binlerce şükür,
Ve sonsuz hamd ü senâ Rabb'imize!