“Kur’an’ı Anlamada Usul” konulu konferansı Haksöz Dergisi ve Diriliş Postası köşe yazarlarından olan Hamza TÜRKMEN sundu.
Açılış konuşmasını yapan Yusuf BOĞATEKİN yazar Hamza TÜRKMEN hakkında kısa bir bilgilendirme yaptıktan sonra sunumu için yazarı kürsüye davet etti.
Dinleyicileri selamlayan Hamza Türkmen konuya, Kuran ile ilgili iki ayrı usulü yaklaşımlara değinerek başladı. Bunlardan ilkini on asırlık Kuran’dan uzaklaşma, taklitçilik, mezhepçilik girdabına düşmüş insanların Kuran ile ilgili usulü yaklaşımları olduğunu ve bu zaaflı yapının bizlerin günümüzdeki durumumuza olumsuz yönden etki ettiği şeklinde belirtti. İkinci yaklaşımın ise gelenekçi, taklitçi Kuran’ı anlama biçimine tepki niteliğinde, her şeye isyan her şeye la diyen tamamen modernist, çağa uydurulan bir Kuran yorumunun, bir düşüncenin oluştuğunu belirtti. Kuran-i yaklaşımda geleneksel yaklaşım ve Kuran-i yaklaşımda modernist yaklaşım başlıkları halinde konuyu ulusçuluk kavramı içinde açıklayan Türkmen, ulusçulukta devletin, bayrağın, sınırın, toprağın kutsal sayıldığı ama bu algının tamamen yanlış olduğunu ve kutsalı sadece Allah’ın belirlediğini vurguladı. Bu kutsalamaların şirk olduğunu hatta ulusçuluğun bizatihi şirk olduğunu belirten Türkmen bu ulusçuluk düşüncesinin ilkin Türklerle başladığını ve ardından Pakistan’a, Mısır’a gittiğini söyledi.
Konuyu “Islah” kavramını tüm boyutlarıyla irdelemeye çalışan Türkmen, Islah kavramının Osmanlıcada saptırılmış Kuran-i kavramlardan olduğunu ve bir nevi durumu tedavi etmek, idare etmek anlamında kullanıldığını ama Kuran-i olanın ise Muslihun olduğunun ve hepimizin birer ıslah ediciler olmamız gerektiğini vurguladı. Konuşmasının devamında şunları belirtti: “Kuran’ın en köklü kavramlarından biri olan ıslah, tevhid ve şirk kavramlarının programatik açılımıdır. İfsat fıtri olandan ve vahyi olandan uzaklaşma, çürüme köhneme, sapma olayıdır. Allah hepimizi O’nu birleme fıtratı üzerine yarattı. Bunun için fıtratımız temizdir. Kötüye ve iyiliğe meyletme durumumuz vardır ama fıtratımız Allah’ı birleme fıtratı üzerine yaratılmıştır Araf suresinde belirtildiği gibi. Vahiy ise fıtratı yönlendiren, fıtratı terbiye edendir. Allah bizleri yarattı ama başıboş bırakmadı.”
Hamza Türkmen gelenekçi ve modernist yaklaşımların Kuran’a tabi değil şartlara tabi olarak Kuran’ı anlamaya çalıştıklarını ve bunun temel sorunlardan olduğunu belirtti. Bizlerin gelenekten bazı önyargılar aldığımızı ve o önyargılarla Kuran’ı okuduğumuzu ve asıl sorunun buradan kaynaklandığını vurguladı. Türkmen konuşmasına Ali Şeriati’den alıntı yaparak devam etti: “ Ben bugüne kadar hayatta hep Kuran dedim ama Şii gözüyle baktım. Ben bugüne kadar Kuran’a Kuran dedim ama hep sosyal bilimler gözüyle baktım. Sonralarda yanlış yaptığımı anladım. Dank etti kafama. Arınabildiğim kadarıyla arınıp sadece Kuran ne diyor, sadece Allah ne diyor onu öğrenmeye çalıştım. Ve ondan sonra Kuran gözüyle Şia’ya, Kuran gözüyle sosyal bilimlere, Kuran gözüyle hayata bakmaya çalıştım.”
Türkmen, bizlerin Kuran ile olan irtibatımızı nasıl sağlayacağım hususunda bilgiler verdi. Yaratıcımızın bizlere hayatlarımızı kurtaracak bir kitap gönderdiğini, gönderilen bu kitabın mutlaka okunması gerektiğini söyledi. Kuran’ın anlaşılması zor bir kitap olmadığına, en azından bazı temel şeylerin anlaşılabileceğine vurgu yapan Türkmen, konuya açıklık getirmek için Ebu’l Kelam Azad’ın başından geçen bir olayı sundu dinleyicilere: “ Ebu’l Kelam Azad İngilizlere karşı Müslümanları mücadeleye sevk etmek için Kuran’ı Urducaya, onların diline çevirmek istiyor. Bunu o dönemki hocalara sunuyor. Hocalarda olmaz, nasıl olur, Kuran anlaşılma diye karşı çıkıyorlar. Peki diyor ben çeviriyorum. Yusuf suresini çeviriyor Urducaya ve orta bir zekaya sahip bir öğrenci getirmelerini istiyor. Öğrenciyi getiriyorlar ve Ebu’l Kelam Azad öğrenciye meali vererek on beş dakikada okumasını ve hocaların, Seydaların yanında anlatmasını istiyor. Çocuk okuyup gelip kıssayı anlatıyor. Belki derinlemesine bir okuma değil ama en azından neler olup bittiğini çocuk bile kavrayabiliyor. Bunun için Kuran kapalı bir kitap değil, üzerine çalışılırsa anlaşılması kolay bir kitap.” Ardından yaşadığımız çağda birbirimizi Kuran ile eğitmek gerektiğini, sahabeler gibi Kuran-i bir yaşantı sürüp sünnetullaha uygun bir yaşantı sürmemiz gerektiğini irdeleyen Türkmen, Seyyid Kudub’un tabiriyle öncü bir Kuran nesli oluşturma yolunda ilerlemek gerektiğini vurguladı.
Konuya muhkem ve müteşabih ayetlerini irdeleyerek devam eden Türkmen, Kuran’ın aslında tümünün anlaşılabileceğini, muhkem ayetlerin hepsinin sıkıntısız herkesin anlayabileceğini ama müteşabih ayetleri anlamak için uzmanlık gerektirdiğini, yeterlilik gerektirdiğini ve tutarlılık gerektiğini belirtti. Türkmen müteşabih ayetlerin tevilini konusunda iki ayrı görüş belirten ekollerin düşüncelerini şu sözlerle belirtti: “ Allah bir, dinde Rasih olanlar ise uyduk buna derler tarzında bir yorum var. Müteşabih ayetlerinin tevilini dinde Allah ve Rasih olan, uzmanlaşmış diyen yorum var. Burada Allah bilir, Rasih olanlar bilir sözcüklerinin ortasında bir vav harfi var. Bu vav harfi Allah bilir nokta mı yoksa Allah bilir bağlaç mı? Yani Allah bilir ve bunun yanında Rasihler de bilir mi? Islah ekolünün önde gelen isimleri; Abduh, Reşid Rıza, Elmalılı Hamdi Yazır gibi insanlar bunu Allah bilir Rasih olanlar da bilir şeklinde yorumlamışlardır.”
Türkmen konuşmasının sonlarına ise bizim için asıl olanın Kuran olduğu ve aslı Kuran’da olan mütevatir sünnet olduğunu belirtti. Kuran’da geçen nebi ve Resul kavramlarının farklılığına değinen Türkmen konuşmasını Kuran’ı anlarken bizim için tartışılmaz olan Kuran’da geçen muhkem ayetlerdir ve Kuran temelli mütevatir sünnettir. Bunun dışındaki müteşabih ayetlerin ise yorumsal boyutunun olduğu ve bizlerin asıl olan muhkem ayetlerle birlikte hareket edebileceğimizi ve bu yolla vahdete giden yolu yakalayabileceğimizi vurguladı.
Program soru-cevap kısmından sonra sona erdi.