Binaenaleyh Demirel de Öldü

Abdulkadir Selvi ölümüyle birlikte herkese yapıldığı üzere adeta aziz konumuna oturtulan Süleyman Demirel’in serencamını özetlemiş.

Binaenaleyh Demirel de öldü

Abdulkadir Selvi / Yeni Şafak

Demirel'in hikayesi aslında Türk demokrasisinin hikayesiydi.

“Dağdaki çobanla benim oyum bir mi olacak” diyen zihniyete rağmen, Çoban Sülü'nün Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olmasıydı.

Dün taziye için Güniz Sokak'ta Demirel'in evindeydim.
Girişte Recep Özel'le karşılaştım. İlhan Kesici ve Mehmet Haberal ile taziyeleştik. Sonra geniş bahçeye geçtim. Demirel'in siyaset arkadaşlarından Necmettin Cevheri'yi, Esat Kıratlıoğlu'nu, Ali Şevki Erek'i, gördüm.

Meslek hayatımın bir bölümü Demirel'i izlemekle geçti. DYP'nin,”Süvari” isimli otobüsüyle seyahat ederdik. Günlerce sürerdi. Demirel araca gelir, bize Türkiye'yi anlatırdı. Çok şey öğrendim. Yemeği mutlaka kendisini takip eden gazetecilerle yerdi. Otelde kalacağımız yerlerle ilgilenir, yatacağı zaman keyifle ayağa kalkar, ”Aç ve açıkta kalan bizden değildir” der, meşhur kahkahasını patlatır, bizleri yerlerimize uğurlardı. İnternet yoktu. Haberleri telefonla yazdırır, fotoğrafları otobüsle ya da uçakla gönderirdik. Bunu bildiği için ilk durakta haber değeri taşıyan açıklamayı yapardı. Haberi kurtarırdık. Müthiş bir mücadele azmi vardı. 12 Mart'ta, “Demirel'in Başbakan olma şansı nedir?” diye sorulduğunda, Nihat Erim kabinesinden İsmail Hakkı Arar, ”Güldürmeyin beni” karşılığını vermişti. Bu sözden sonra Demirel, tam 4 kez başbakan bir kez de Cumhurbaşkanı oldu.

12 Eylül sabahı askerler kendisini almaya geldiklerinde, Nazmiye hanım, ”Demirel teslim olma...Direnişe geç!” demişti. Demirel, ”Kime karşı direneceğim, benim bir askeri gücüm mü var Nazmiye?” karşılığını vermişti.

Darbelere karşı direnmedi. 12 Mart'ta şapkasını alıp gitti. Sorulduğunda, “Başbakan olduğumda Adnan Menderes'in idam sehpasındaki fotoğrafı gözümün önünde duruyordu” karşılığını verdi.

Ama en azından 12 Eylül yargılanırken, dönemin başbakanı sıfatıyla müdahil olmasını beklerdim onu dahi yapmadı.
Dört dönemi oldu Demirel'in.


65-71 arası.


Türkiye'ye büyük hizmetleri olduğu, barajlar kralı olarak anıldığı dönem.
Türkiye'nin en parlak yıllarıydı.
Demirel'in, ”Herkes göğsünü gere gere ben Müslümanım diyebilmeli” dediği yıllardı.
12 Mart müdahalesiyle kesildi.
Türkiye o tarihten Özallı yıllara kadar bir daha tek başına iktidar yüzü görmedi.

Demirel'in hayatındaki ikinci dönem,”İki darbe arası”ndaki yıllardı. Türkiye'nin koalisyon hükümetleriyle yönetildiği çalkantılı yıllar. 12 Mart darbesinden alıp, 12 Eylül'e götürdüğümüz kayıp yıllar.

12 Mart'ta kendi seçtirdiği Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay telefonuna çıkmamıştı Demirel'in. Darbeyi kendisine haber vermeyen MİT Müsteşarı Fuat Doğu, 12 Mart'ta kendisini arayıp istifasını istemişti.

12 Mart'tan önceydi. Genelkurmay Başkanı Cemal Tural'ın darbe yapacağı haberini almıştı. Cemal Tural darbenin düğmesine basmak üzere İstanbul'dan Ankara'ya dönerken, Demirel onu emekliye sevk etmişti. Cevdet Sunay, ”Önce kendisiyle konuşsam” dediğinde, ”Öğleden önce biz onu emekliye sevk etmezsek öğleden sonra o bizi torbaya doldurur” diye ikna etmişti.
Ancak aynı şeyi Kenan Evren için yapamadı. 12 Eylül öncesinde sağ-sol çatışması, MC hükümetleri, Ecevit'in Güneş Motel denemeleri nedeniyle, karanlık yıllardı. Demirel'in, ”Milliyetçiler bana cinayet işliyor dedirtemezsiniz” dediği kayıp yıllar.
12 Eylül'den sonra, ”11 Eylül günü akan kanlar, 12 Eylül günü nasıl durdu” diye sormuş ve cevabı yine kendisi vermişti. “Kanlar Evren'i Çankaya'ya taşımak için akıyordu”

Haklıydı. ABD'nin, ”Bizim çocuklar” dediği Evren ve arkadaşları darbeyi kafaya koymuştu. Ama o sırada Demirel ile Ecevit'in cenazelerde dahi el sıkışmamaları askere aradığı fırsatı vermişti.

Ecevit Başbakan olduğunda Demirel bir kez olsun ”Sayın Başbakan” dememiş, ”Hökümetin başı” diye hitap etmişti. Ama hakkını teslim etmek gerekir ki, 12 Eylül'den önce erken seçim için çırpınmış ancak Ecevit'i ikna edememişti.
12 Eylül'den sonra yasaklı ama yasaklara karşı bir Demirel ortaya çıktı. Demirel'in hayatındaki üçüncü dönem başlamıştı. Deniz Gezmiş'in idamına el kaldıran Demirel gitmiş, demokrasi ve özgürlüklerin kavgasını veren, darbe karşıtı bir Demirel gelmişti.
Demirel'in yaşamındaki üçüncü dönem, Özal'ın ani vefatı üzerine Çankaya Köşkü'ne çıkmasına kadar sürdü.
Yasaklı olduğu yıllarda, ”Çankaya'ya çıkacağıma dağa çıkarım” demişti. Demirel seçimleri kazanıp Köşk'e çıktığında, bu sözünü hatırlatmıştık. “Devletin tepesinde kavga olmaz” karşılığını vermişti. Demirel'in 12 Eylül'le mücadelesi, yasakların kaldırılması ile bitti. Özal'la mücadelesi başladı. “tapulu arazime gecekondu kondurtmam” dedi, Özal'ı Çankaya'dan indirmek için yıpratıcı bir mücadele verdi.

Bu arada hem Evren'le hem de Özal'la mücadele etmiş, kavgasından başarıyla çıkmayı başarmıştı. Meydanlar,”Kurtar bizi baba” diye inliyordu. İsmet İnönü ile mücadele etti ama oğlu Erdal İnönü'yü yanına alarak önce Başbakan, sonra Cumhurbaşkanı oldu.
İsmet Sezgin anlatmıştı. Özal öldüğünde Demirel, İzmir'den Aydın'a doğru gidiyordu. İsmet Sezgin'e, ”Cumhurbaşkanlığı için ne diyorsun” diye sordu. Sezgin, ”Efendim siz icradan geldiniz. Başbakan olarak kalın” dedi. “İki kez bu fırsat önümüze geldi, olmadık. Bu kez de olmazsak millet, bunun bir eksiği mi var, korktuğu bir şey mi var der” diye karşılık verdi.
Demirel'in Cumhurbaşkanlığı yılları bir efsanenin sonu oldu.

Tansu Çiller'in danışmanı Mehmet Bican'ın, ”28 Şubat'ta devrilmek” isimli kitabında belirttiği gibi, ”28 Şubat'ın darbe olmadığını haykıran Demirel, bu harekata öncülük etti. Askeri nizamiyede durdurdu, darbe yönetimini bizzat kendisi eline aldı”
28 Şubat'ın kıpırtılarının başladığı sırada Genelkurmay'da uzun bir brifing aldı Demirel. Orada askerin müdahale konusunda ne kadar kararlı olduğunu gördü ama aralarındaki ayrılığı da fark etti. Ondan sonra 28 Şubat'ın dümenine geçti.
Askerin nabzına uygun şerbet verdi. ”İlle de başı bağlı okumak isteyen varsa Suudi Arabistan'a gitsin” diyerek, kendisine umut bağlayanları hüsrana uğrattı.

Darbe karşıtı Demirel gitti, 28 Şubat'ın mimarı olan Demirel geldi.
Çankaya'ya milletin adamı olarak çıkan Demirel, oradan askerin adamı olarak indi.

Yorum Analiz Haberleri

Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...