Bin Ladin ve terör

Ali Bulaç

Bin Ladin'in öldürüldüğü gün, dünyanın ünlüleri tweeter'da duygu ve düşüncelerini ifade etmeye başladılar. Kourtney Kardashıan "Cadı öldü", Lady Gaga "Nefrete karşı savaşta tarihi bir an", Jim Carrey "Öcüyü öldürdüler", Paris Hilton "O şeytan terörizmin yüzüydü" diyorlardı.

"Cadı, öcü ve şeytan" dikkatimi çekti. Bunlar Batı'nın kadim kültürel kodları açısından Bin Ladin'in bir "nefret objesi" haline getirilmesi için yeter isimlendirmelerdi. Batı, kendini "öteki" üzerinden tanımlar, ötekiyi ötekileştirir, yani şeytanlaştırıp "nefret objesi" haline getirip ona karşı savaş açar.

Bin Ladin'i ötekileştiren anahtar terim "terör ve terörist eylemleri"ydi. İşin doğrusuna da bakılırsa, Bin Ladin "terör" tanımına girebilecek eylemler düzenliyordu. Kendince bir 'fetva'sı vardı. Ona göre:

a) İslam dünyası 1918 yılından beri Batı'nın tahakkümü altındadır ki, 1918 Osmanlı'nın dağıldığı yıldır;

b) Bugün İslam toprakları işgal altındadır. Filistin, Afganistan ve Irak'ta Batılı güçler acımasızca Müslüman katlediyorlar; Müslümanların tabii zenginliklerine, enerji kaynaklarına el koyuyorlar;

c) Onlar nasıl topraklarımız üzerinde bize acı veriyorlarsa, biz de onlara kendi topraklarında ve bütün dünyada acı vereceğiz. Bush da, "önalıcı savaş doktrini"yle "Onlar saldırmadan, biz gider onları kendi inlerinde vururuz" diyordu.

Meşru bir savaşı, işgale karşı direnişi veya cihadı, terör fiilinden ayıran kriter, masum sivillerin öldürülmesidir. Terörün tanımı şudur: Şu veya bu öznenin (kişi, grup-örgüt veya devlet), şu veya bu amaçla (dinî, askerî, siyasî, ekonomik, intikam, şahsî, ailevî, mezhep, sınıf çıkarı vs.) herhangi bir sivil masumun (savaşçı konumunda olmayan erkek ve kadınlar dışında kalan çocukların, yaşlıların, din adamlarının, kadınların, savaşa katılmayan erkeklerin) hedef alınıp öldürülmesi terör fiilidir. Bu açıdan bakıldığında El Kaide, terör eylemleri yapıyordu.

Ancak bu tanımı temel aldığımızda ABD, İngiltere, Fransa, NATO kuvvetleri ve İsrail'in de masum sivilleri öldürmesi dolayısıyla "terörist" sayılmaları gerekir.

Batı'nın El Kaide üzerinden İslam Dünyası'na karşı yürüttüğü yeni politik strateji, Müslümanların yaptığı eylemlerin "terör" sayılıp bundan "İslamî terörizm" kavramsallaştırmasının türemesine dayanır.

Tabii ki El Kaide'nin referans aldığı "Onların terörüne biz de terörle mukabelede bulunuruz" fetvası İslam âleminde sayısız alim ve hoca tarafından kabul görmedi. Fetva sorunluydu, çünkü temel hüküm "Size saldırdıkları gibi siz de onlara saldırın, ama haddi aşmayın" şeklindedir. Masum sivillerin öldürülmesi "kısas" ve "mukabele-i bilmisl" değil, "haddi aşmaktır." Bundan hareketle İslam dünyası ezici çoğunluğuyla "İslamî terör" suçlamasını reddetti.

Ama zamirdeki niyetleri başka olan büyük oryantalistler "yeni bir fikir" öne sürüp aynı şeyi tekrar ettiler. Yahudi asıllı Bernard Lewis şöyle bir mütalaa yürüttü: "Belki 'İslamî terör' denemez, ama bütün teröristler Müslüman'dır." Bu aynı kapıya çıkıyordu. Lewis'in demek istediği şuydu: Müslümanların işgallere karşı yürüttüğü mücadele terörizm tanımına girer. Ama Batılı istihbarat örgütlerinin ve devletlerin Afganistan'da kayıtlara giren 9 bin, Irak'ta 1 milyonu aşkın kişiyi öldürmeleri terör tanımına girmez. BM İnsan Hakları Filistin Özel Raportörü Richard Falk, İsrail ordusunun 2000 yılından bu yana 1300'den fazla Filistinli çocuğu katlettiğini belirtiyor. Geçen hafta NATO uçakları Libya'da Kaddafi'nin oğlu Seyfülarap yanında karısını ve üç çocuğunu katlettiler. Elbette teröre terörle cevap verilmez, ama sadece bir tarafın terörü de kınanmaz.

Teröre son vermenin yolu kaynaklarına inmekten geçer. Obama, "Savaşımız İslam'a karşı değil" diyor. Samimi ise Batılı güçler Afganistan ve Irak'tan çekilsin; İsrail durdurulsun; dikta rejimlerine destek verilmesin ve Batı, İslam'a ve Müslümanlara saygılı davransın. Aksi halde Bin Ladin gider, başkaları gelir.

ZAMAN