Faruk Beşer / Yeni Şafak
Sanırım İslam'ın bu ikinci yükselme döneminin en zor günlerini yaşıyoruz. Resmen bir istiklal mücadelesi veriyoruz. Şimdi rahatlarından bir nebze feragat edemeyenler, yarın rahatlarını hepten kaybedebilirler.
Birileri siyasi muhalefet havası içerisinde, bu saldırıların sebebi iktidardır, onun başıdır diyebilirler. Ülkenin dağılması pahasına çıkarcı popülizm buna tevessül ettirebilir, ülkenin yıkılmasına mal olsa da iktidarı devirmeye çabalayanlar olabilir.
Her ne yaparlarsa yapsınlar, aklıselim ile düşünenler başımıza gelenlerin sebebinin tahminlerin ve kontrol edilebilir düzeyin üstünde büyümemiz, güçlenmemiz ve üstelik bunu 'İslamcı' dediklerinin başarmış olması olduğunu anlıyorlar. Bu yükselişin sonucunun nereye varacağını bütün dünya görüyor. Bütün bu kalkışmalar, kuşatmalar hep bunun içindir.
Tabii ki, bu hızlı gidişin hatalarının olmaması da mümkün değil. Hiç hata yapmayacaksanız hiçbir şey yapmayacaksınız. En büyük hata da bu değil mi?
Fakir 26 Ağustosta yazdığım 'Fırka başka cemaat başka' başlıklı yazımda şöyle demiştim:
“Tehlikeyi canla başla göğüsleyenler çok az. Darbenin püskürtülmesi anından itibaren olayın üzerine bütün varlığı ile giden cumhurbaşkanımız dışındaki benzer irade bu konuda yeterli değil. Hepsininki toplansa belki ancak onun direncine denk gelebilir. Dolayısıyla herkesin onun sağlığı ve hıfzı için en azından dua borcu var. Aradan çekilmesi durumunda direncin üç ayda kırılabileceğini tahmin etmek zor değil. Onu bütün varlığımızla desteklemeli, diğer yönden bütün kalbimizle Allah onu korusun diye dua etmeliyiz”.
Bu acı gerçek bugün daha da netleşerek sürüyor.
Ama diğer yönden fıkhı da hadisi de anlamadan satranç üzerinden ağyare hamle fırsatı verenlerimiz ve bizi piyon görenlerin şah mat demelerine imkân hazırlayanlarımız da var.
Her medeniyet için elbet oyunun da bir yeri ve felsefesi vardır, olmalıdır. Satranç da bir oyundur. Eğer mesele bunun kendi bütünlüğü içerisindeki yerini tespit edip soranlara cevap vermekse bu elbette her zaman yapılabilir. Bunun zamanı mı demek de çok anlamlı değil. Herkesin bizim önceliklilerimizle meşgul olmasını beklememiz uygun olmaz. Toplumda her kademeden insanlar vardır, biri harp ederken biri oyunla meşgul olabilir. Keşke herkes en öncelikli ve en önemli işlerle meşgul olsa. Ama bu hiçbir zaman mümkün olmamıştır, olamaz.
Yani her zaman satrancın da sözü edilebilir ve hükmü sorulabilir. Bunu cephede savaşırken dinlenmeye çekilen askerler bile çadırlarında satranç oynamak için sorabilirler. Mesele bu değil, mesele dışta sıcak savaşın, içte de bütün iğrençliğiyle soğuk savaşın sürdüğü bu günlerde İslam'ın sabitesi olmayan fetvalarla karşı tarafa hamle imkânı verme meselesidir. Adamlar İslam'a ve Müslümanlara vurabilmek için en küçük sürçmeleri dahi ihmal etmeyip bütün güçleriyle yüklenirlerken bu ölçüde duyarsız olma meselesidir.
Çok önceleri söylediğim şu sözümü belki üçüncü kez tekrarlamak zorundayım. 'Sizin keyfiniz neyin helal neyin haram olmasını istiyorsa, benden öyle bir İslam isteyin ve bunu kitaplara dayanarak yapacaksın deyin, ben size istediğiniz o İslam'ı yapabilirim'. Tabii o, Allah'ın gönderdiği İslam olmaz.
Şunu demek istiyoruz, siz herhangi bir konuda bir kanaate sahip iseniz ve ona herkesin sizin gibi inanmasını arzuluyorsanız, tarihte yazılan kitaplar içerisinde sizi destekleyen görüşler mutlaka vardır ve siz onları kırpıp kendi İslam'ınızı, daha doğrusu ideolojinizi kurabilirsiniz. Bunun şu anda internetten kes yapıştır yaparak İslam'ı anlatmaktan farkı olmaz.
Üstüne üstlük söylediklerinize aslı olmayan ve hadis diye rivayet edilen sözlerle destek ararsanız aynı zamanda Resulüllah'a karşı büyük bir cinayet işlemiş olursunuz. Hep söylüyoruz, hadisin sıhhati konusunda kahramanlık olmaz. İşin erbabı olan âlimler bütün hadisler hakkında söylenecek her şeyi vakti zamanında söylemişler. Şimdi bütün mesele, onların söylediklerini bilme ve uygulama meselesidir. Biz öyle usul musul tanımayız, eğer bir hadis bizim itibar ettiğimiz kitaplarda geçiyorsa sahihtir, başkaları isterse uydurma desin gibi hafiflik ve hezeyanlarda bulunursanız, dostun da düşmanın da oyuncağı olursunuz. Yaptığınız şey sadece düşmanlara, atınızı da kalenizi de kaptırarak şah mat demelerine imkânı hazırlamak olur. Unutmayalım, hadis olmayan sözlere hadistir demek, hadisleri toptan inkâr etmekten farklı değildir.
İyi ama yine de ihtiyaç duyanların satrancın hükmünü bilmelerine bir mani var mı, diyorsanız onu da göreceğiz inşallah.