‘Bilmeden El Kaldırdılar’ Söylemi Sorumluluktan Kaçış İfadesine Dönüşmesin!

Ahmet Taşgetiren, Mehmet Metiner’in İstanbul Sözleşmesine dair dile getirdiği itirafı değerlendirdiği yazısında, bilip bilmeden birçok vebalin altına girildiğini belirterek “Yönetenler ‘veballi işler’ konusunda düşünmeliler.” diyor.

Ahmet Taşgetiren’in Karar gazetesinde yayımlanan konuyla alakalı yazısı (08 Mayıs 2020) şöyle:

Bilmeden El Kaldırınca...

Mehmet Metiner’i açık konuşmasından dolayı kutluyorum. Açık açık söylemiş: “Kendi adıma itirafta bulunuyorum: Yanlış yaptık” demiş.

“Evet diyenlerin çoğu neye oy verdiklerini bilmeden el kaldırdı” demiş. “Milletvekilleri sırf parti grup başkanvekilleri el kaldırdıkları için el kaldırdı” demiş. “Partilerin grup yönetimleri kendi aralarında anlaşmış olmalılar ki o anda bulunanların onayıyla kabul edildi geçti” demiş.

Konu İstanbul Sözleşmesi.

Metiner, KADEM’in (Kadın ve Demokrasi Derneği) İstanbul Sözleşmesi’ni, savunuyor olmasını da eleştirmiş: “Varlığını önemsediğim KADEM’in adeta sözleşme müdafisi bir konuma kendini düşürmesi hazin bir tablo. Kendimizi kendi değerlerimiz üzerinden tanımlamak ve savunmak varken. Canı cehenneme o sözleşme bu gidişle KADEM algısını tamamen menfiye çevirecek, biline.”

“Biline” Metiner’in çok kullandığı bir kelime.

Kendisinin de çok iyi “bildiği” gibi yapıp ettiğimiz her şey yazılıyor. Belli ki “bilmeden el kaldırdıklarımız” da yazılıyor.

Aslında her milletvekili zaman zaman kendi ellerine şöyle bir bakmalı: Acaba kaç yanlışa el kaldırdı, bilmeden?

Aslında Metiner, “Bir gün” ağızlar itiraf etmese de her uzvun yaptığı işi açığa vuracağını da bilir. Eller ne kelime, deriler bile konuşacak da, insan şaşırıp “Yahu ey deri sen nasıl konuşuyorsun?” diye soracak. Deri de “Dili konuşturan beni konuşturuyor” diyecek.

Aslında “İtiraf” iyi bir şey. Tevbenin kapısını aralar. Tevbe de ilahi mağfireti getirir.

Doğru samimi tevbe ilahi mağfireti getirir, ancak işin içine “Kul hakkı” girdiği zaman işler değişir. Hakkına girdiğin kişi ya da kişilerle helalleşmeden olmaz.

Şimdi milletvekilinin yaptığı işler. Ya da devleti yönetenlerin… Bir el kaldırırsın, milyonlarca kişinin hayatına dokunursun. “İyi” dokunmuşsan ne ala, ya “kötü” dokunmuşsan… İstanbul Sözleşmesi’ne dayanarak çıkarılan 6284 sayılı kanuna da bilerek – bilmeyerek el kaldırdı mı Metiner bilmiyorum, bu sözleşme ve bu kanun yüzünden dağılan yuvalar, Muhafazakar Camia’nın iç yarasıdır. Eminim Metiner’in Ak Parti hükümetlerinin Aile Bakanlıkları konusunda tabanda dolaşan ve bir türlü yukarılara çıkamayan sızılardan haberi vardır.

Vebal diye bir kelimemiz var, hani. “Vebali boynuna… Dağ gibi vebali var. Ben bunun vebalini yüklenmek istemem.”

Vebal, hesabı verilecek manevi yük demektir. “Sokaktaki köpeğe haksızlık yaparsın, vebali vardır” mesela.  

Bence memleketi yönetenler “veballi işler” konusunda düşünmeliler.

Hocalar şayet bu işi de “içtihad” yapmaya benzetmiyor ve “Yanlış karar versen bile bir sevabı var” gibi bir fetva vermiyor iseler, “veballi işler” konusunda bir kere daha düşünmeliler. Hem, “bilmeden el kaldırınca” içtihad olur mu? İçtihad, en derin araştırmanın sonucu ortaya konan görüş değil mi?

Memleketi yönetenlerin işi, verdikleri kararın veya yaptıkları icraatın milyonlarca insanın “kaderini belirlemesi” yüzünden zordur. Doğru işte kazanç büyüktür ama yanlışta vebal Kaf dağı gibidir. Mahşer günü çok avukat bulmak lazımdır.

Şöyle bir soru üzerinde düşünmek lazım mesela:

İçerde bir tek mazlum varsa…

Dışarı bir tek zalimi çıkarmışsanız…

Eller kaldırıldı, indirildi… Metiner bilir ki, bu eller hep o grup yönetimlerinin inisiyatifi ile kaldırılıp indiriliyor. Sürü bağışıklığı var ya hani son zamanlarda dilimize giren… Aynen öyle. Kaç mazlum görülmedi kaç zalim yeni cinayetler için sokağa salındı?

12 Eylül’ün mimarları “Günahı bizim boynumuza” diye bir jargon geliştirmişlerdi başörtüsü yasağını uygular ve kız evlatlarımızın göz yaşları üzerinde yürürken…

Kur’an diyor ki: “Günahı boynumuza” diyenler Ahiret’te sizi yalnız bırakır, sakın inanmayın.

Oylarını aldığımız ve bizim kendilerini Meclis’te yüksek bilinçle temsil edeceğimize inanan vatandaşlar “bilmeden el kaldırdığımız”ı duyunca ne olacak? Onlara karşı sorumluluğumuzun vebali yok mu acaba? Nasıl bir düzen bu?

“Büyüklerimizin bir bildiği vardır” diyerek yapılan her şeyi onaylayan, itiraz etmeyen, her şeyde hikmet arayanlarımız da düşünmeli şu “bilmeden kaldırılan eller” üzerinde… “Bazan kral çıplak” diyor Metiner, farkında mıyız?

Ah benim can dostlarım… Memleketi “Bizden biri” yönetiyor diye “Memleket nereye gidiyor”un hesabından vazgeçen kardeşlerim. Ben derim ki memleketi Hazreti Ömer yönetiyor olsa “Yanlış yaptığında onu düzeltecek bir uyanıklığa diriliğe ihtiyaç var.” Saldım çayıra Mevlâm kayıra düzeni yok.

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm