Bilinçaltı fışkırıyor

Ahmet Taşgetiren

Anayasa tartışmaları ister istemez, sistemin bütün vidalarını, somunlarını irdeleme imkânı sağlıyor.

Toplum-sistem ilişkileri de bu arada ister istemez tartışma alanına giriyor.

Yapılmakta olan anayasa değişikliğine karşı itirazlara baktığınızda, en temelde "millete güven" sorununun yattığı, bunun bilinçaltına en derin biçimde nüfuz ettiği ve tartışmalarda farkında olmadan ortaya çıktığı gözleniyor.

Mesela;

- "Ele geçirme" söylemi böyle bir bilinçaltı dışavurumu...

- "Son kale" söylemi öyle.

- "Erdoğan'ın gizli gündemi" söylemi öyle.

- "Sivil dikta" söylemi öyle.

- "Sistem çöker" söylemi öyle...

- "Bir dönem Cumhurbaşkanı Sezer'in, paralel olarak, askeri veya yargısal vesayetin çoğunluk iradesine karşı supap olabileceği" söylemi öyle...

Bunların hepsinde, tepedeki oligarşik yapılanmanın, milletten gelecek ve sistemi zorlayacak oluşumlara karşı mevzilenmesi beklentisi var.

"Sistemimiz millete rağmen kurulmuştur ve millet iradesinin yolu açılırsa, bu sistemi değiştirir."

Ana korku bu ve sistem bu korkuya karşı tahkim edilmiş durumda.

Cumhurbaşkanı'nın Meclis'te, kontrol dışı millet iradesi tarafından seçilecek olması, "Son kale elden çıkıyor" söylemlerini üretmişti.

 Cumhurbaşkanı değişirse, Anayasa Mahkemesi'nin, YÖK'ün üye yapısının değişmesi de gündeme gelebilir ve bu da "sistemin yukarıdan denetimi" modelini devre dışı bırakabilirdi.

Kutsanan, sırf kurum değildi, kurumun ifa ettiği misyondu.

Onun için geçen bir yazımda "Anayasa Mahkemesi'nde 11 tane Haşim Kılıç bulunsa, onlar yine de AYM'ye supap gözüyle bakarlar mıydı" sorusunu sormuştum.

Bakın, Bülent Arınç ne demiş:

-Başsavcılıkta başka birisi olsa, CHP için kapatma davası açabilir!

İş bu.

AYM'de onların istedikleri olmalı, askerde onların istedikleri olmalı, başsavcılıkta onların istedikleri olmalı, HSYK'yı onlar kontrol etmeli... Medya, iş dünyası, aydınlar vs...

Böyle bir güçlü azınlıkla, millet iradesi dengelenmeli, hatta üstten denetlenmeli...

Öfke, bu yapının değişmesine...

"Erdoğan'ın gizli gündemi" söylemi hikâye aslında...

Erdoğan, darbe yapıp gelmedi oraya. Millet iradesi ile geldi, millet iradesi "git" derse gidecek. Erdoğan'ın gizli gündemini onlar okuyor da, millet okumuyor öyle mi? Milletin gözü kapalı. Millet uyuya uyuya oy verir, öyle mi?

Öyle olmadığını cümle alem biliyor.

Ama gel gör ki, millet Erdoğan'a oy vermiş, onlara oy vermemiş.

-Ah bu millet diyeceklerine, Erdoğan'a söverek içlerini rahatlatmaya çalışıyorlar.

Milleti terbiye (!) etmek için on yıllardır uğraşıyorlar.

Neredeyse tüm sistemi, "milleti terbiye etmek" üzerine tesis etmişler.

Ama millet, yukarıdan aşağı jakoben terbiye yerine, kendi kültür derinliği üzerinde yürümeyi tercih etti, sistemi de, seçimler sayesinde, o istikamette zorluyor.

Şimdi beylerimiz, seçimden çok rahatsızlar.

Çünkü seçim onları seçtirmiyor.

-Eşeğini dövemeyen semerini döver misali, millete olan öfkelerini, onu temsil edenlerden çıkarmaya çalışıyorlar.

-Sen seçersin, ben biçerim yöntemi bu.

-Hayır biçemezsin, millet buna izin vermez dediğinizde de kıyamet kopuyor.

Telaşlarına bakın bir:

-Anayasa değişikliği Meclis'ten geçer geçmez AYM'ye gitsin ve iptal edilsin. Aman önce referanduma gitmesin. Ya bir de referanduma gider, oradan yüzde 60 "Evet" çıkarsa, sonra AYM'nin milletin iradesine aykırı ama "millet adına" verdiği ifade edilen iptal kararı ucube olmaz mı? AYM'ye gitmeli ve referandumun bile önü kesilmeli!

Nasıl bir korku projesi?

-İlginç olan CHP'nin Meclis'teki oy sayısı (97) yetmiyor iptal davası açmaya...

Acaba, bir "içtihat" üretemez mi AYM'miz?

-Şöyle, re'sen iptali görüşmek gibi... Değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerde böyle bir yöntem olmaz mı? Varsın 97 olsun, gerisini biz tamamlarız gibi.

"Çoğunluk iradesi"nden "çoğunluk diktası" söylemi üretmek de, bununla bağlantılı.

Oysa, henüz çoğunluk iradesi darbe gölgesinden kurtulmadı ki, "dikta"ya mecal bulsun?

Şu anayasa değişikliği paketindeki çekingenlik bile, içteki o çoğunluk ürküntüsünü barındırıyor. Nerede vesayet, nerede dikta?

15 ay sonra sandığa gidecek ve hesap verecek olanın diktası mı olurmuş?

Vesayetçiler, diktacılar, tepeden inmeciler oyuncaklarını kaybediyorlar... Onun gerilimini yaşıyoruz. Dik durma ve milletin hukukunu savunma zamanı...

Bunu keşke MHP yönetimi de anlıyor olsa...

BUGÜN