Mehmet Garip Tanyıldızı / Akşam
İlk anketler ne söylüyor?
14-28 Mayıs seçimlerinde 6'lı masa ve cumhurbaşkanı adayları Kemal Kılıçdaroğlu'ndan sonra en büyük hezimeti anket şirketleri yaşadı.
Seçimlerden uzun süre önce yayımlamaya başladıkları anket sonuçlarında Kılıçdaroğlu'nu yüzde 60'lara varan oranlarla önde gösteren şirketlerin iddiaları fiyaskoyla sonuçlandı.
Bu anketlerle eşgüdümlü yorumlarıyla arz-ı endam eden analistler de uğranan hüsrandan nasibini aldı.
Nihayetinde, hem anket şirketleri hem de yorumcular/analistler rezil olduklarıyla kaldı.
Anket şirketlerinin neden yanıldığına dair çokça yazıldı ve konuşuldu.
Kılıçdaroğlu'nun neden kazanamayacağı üzerine geçmişi açıklamaya dönük tezler ortaya saçıldı.
Ancak, seçimi kaybeden 6'lı masa ve Kılıçdaroğlu gibi anket şirketlerinin sorumluları da siyaset analistleri de elle tutulur bir özeleştiri yapmadı.
Şimdi, Türkiye yeniden bir seçim maratonuna girdi.
Yaşanan rezaletin üzerinden henüz bir yıl bile geçmemesine rağmen, yeniden aynı tiyatro oynanmaya başlandı.
Yerel seçimlerde henüz adaylar dahi tam olarak açıklanmadan kazananı ilan eden anketler servis edilmeye başlandı.
Analistler, köşebaşlarında aday profilleri ve ilk anketler üzerinden senaryolar üretmeye girişti.
Oysa, son seçimde içine düştükleri durum hafızalardaki tazeliğini koruyor.
Öngörülerinin, analizlerinin, yorumlarının ve tespitlerinin politik temennilerinin ve siyasi propagandalarının bir parçası olduğunun ortaya çıkmasının üzerinden çok zaman geçmedi.
Peki, bugün neden tekrar aynı rezaleti yaşamayı göze alıyorlar?
Çünkü sorun sadece araştırma metodolojisindeki sorunlardan veya analiz yöntemlerinden kaynaklanmıyordu.
Bilimsel "hata payı" kılıfının altında ideolojik dürtüler yatıyordu.
Yerel seçimlere giderken servis edilen ilk anketler ve yapılan analizler bu dürtülerin hala belirleyici olduğunu gösteriyor.