Bilim ve yanılgı

Şahin Alpay

Taha Akyol, basınımızdaki, ciddi konuları ciddiyetle ve ciddiye alınacak kaynaklara dayanarak tahlil eden az sayıdaki yorumcudan biri.

Gerek gazete ve televizyonlarda yaklaşık 30 yıldır sürdürdüğü yorumculuğuyla, gerekse yayımladığı kitaplarla tartışılan konuların daha derinlikli ve mantıklı bir şekilde anlaşılmasına çok değerli katkılarda bulundu. Akyol, bilimin şaşmaz doğrular bütünü değil, ancak aksi ispat edilene kadar geçerli teorilerden oluştuğunun; bilimi bir din haline getirmenin tehlikelerinin; ideolojik değil bilimsel düşünmenin ne demek olduğunun anlaşılması için hayli çaba harcadı. Muhakkak ki Akyol'un bu çabasını özendiren etkenlerden biri, siyasi hayata ideolojinin çizdiği dar pencereden bakmanın insanı sürükleyebileceği yanılgıları tecrübeleriyle kavrayan bir kuşağa mensup olması.

Akyol'un esas olarak bilim ve bilimsel düşünce konularındaki katkılarını bir araya getiren "Bilim ve Yanılgı" adlı kitabının 13 yıl sonra yeni ve genişletilmiş baskısı yakınlarda çıktı (Doğan Kitap, Kasım 2010). Bilim ile İslam inancı, "bilmek", "bilenler", üniversite ve kalkınma arasındaki ilişkiye eğilen bölümlere ayrılan kitabın, bence en dikkate değer bölümü, Türk düşünce hayatının temel özelliklerinden biri olan "komplo teori"lerinin ve eleştirisinin ele alındığı sayfalar.

Bu vesileyle "komplo" ile "komplo teorisi" arasındaki ayrımı hatırlatmakta yarar var. "Komplo", belirli grupların belirli amaçlara ulaşmak için belirli kişi ve gruplara karşı gizlice örgütledikleri, tezgâhladıkları kumpasları ifade eder. (Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre: "Bir kimseye, bir kuruluşa karşı toplu olarak alınan gizli karar, gizli düzen.") Örneğin: Askerî cuntalar, ortalığı karıştırıp darbe yoluyla seçilmiş hükümetleri devirmek için kumpas/komplo kurarlar. ABD Başkanı John F.Kennedy, kendisini iktidardan uzaklaştırmak için kurulan ve bugüne kadar aydınlatılamayan bir komplo sonucunda öldürüldü. Deniz Baykal'ın, kendisini CHP Genel Başkanlığı'ndan uzaklaştırmak için başka çare kalmadığını düşünen birileri tarafından, (seks kasetli) bir kumpas/komplo sonucu istifa etmeye zorlandığı görüldü. "Komplo teorisi" ise en iyi Karl R.Popper tarafından açıklandığı üzere, "insanların genellikle hoşlanmadıkları savaş, işsizlik, yoksulluk, kıtlık dahil tüm toplumsal olayların bazı güçlü birey ya da gruplar tarafından planlandığı"na dair "teori"dir. Bizde hayli yaygın olan komplo teorilerine göre, bütün olan bitenler dışarıda emperyalistlerin, komünistlerin, faşistlerin, Siyonistlerin, Yahudi lobisinin, vs.; içeride "derin devlet"in ya da "cemaat"in eseridir.

Akyol'un verdiği çok sayıda çarpıcı örnekten biri şu: 11 Eylül terör saldırılarından sonra Amerikan Dışişleri Bakanı Richard Powell, bağnaz İslam yorumlarının hakim olmadığı bir ülke anlamında Türkiye'den "ılımlı İslam devleti" olarak söz etti. "Ve kıyamet koptu. Kemalistlere göre Amerikan emperyalizmi Atatürk'ün kurduğu laik Cumhuriyet'i yıkmak, yerine 'ılımlı İslam devleti' kurmak istiyordu!.." İslamcılara göre ise, "Amerika tam tersine, İslam'ı ehlileştirmek, uydulaştırmak, Türkiye'yi İslam'dan uzaklaştırarak, 'emperyalizmin taşeronu' yapmak istiyordu." Akyol, şu haklı teşhisi koyuyor: "Komplo teorileri böyledir. Aynı karmaşık olguya zihninizdeki şablonu yapıştırarak zıt teoriler kurgulayabilirsiniz. Ya da binlerce olaydan zihninizdeki şablonu doğrulayanları seçerek alt alta, yan yana koyup istediğiniz resmi çıkarırsınız... Ve kendinizi kandırırsınız, çünkü gerçekliğin karmaşıklığını görme imkânından kendinizi yoksun hale getirirsiniz." (s. 164-167)

Son zamanlarda sıkça rastladığımız bir komplo teorisi de, Amerikan diplomatik belgelerinin WikiLeaks tarafından ifşa edilmesinin Müslümanları birbirine düşürmek, İsrail'i aklamak için ABD yönetimi tarafından İsrail'le anlaşarak tezgâhlanan bir komplo olduğu. Julian Assange son olarak, sıranın İsrail'le ilgili belgelerin açıklanmasına geldiğini söylemiş. Şimdi bakalım ne olacak? s.alpay@zaman.com.tr

ZAMAN