Bilim adamları tesadüfü nasıl açıklıyor?

Katı bir akılcı iseniz ve her şeyi akıl yoluyla açıklamaya çalışıyorsanız bir gün başınıza hiç ummadığınız ve aklınızla cevap bulamadığınız bir durum gelirse o durumu neyle açıklar ya da ifade edersiniz?

Fatih Demir / HAKSÖZ HABER

Hayatta başımıza gelen ama anlam vermekte zorlandığımız o durum hali: “Tesadüf mü, tevafuk mu, inanç mı, düzen mi, kozmosun eylemliliği mi yoksa Allah’ın yarattıklarında bir düzen halinin bulunması mı?”

Kamer Suresi 49-50'de Cenabı Allah şöyle buyuruyor: “Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık. Ve bizim buyruğumuz tektir, göz açıp kapayıncaya kadar olup biter.”

Tesadüflerde anlam var mı, yoksa hayatlarımızı anlamlandırmak için biz mi anlam yüklüyoruz?

Materyalist bilim adamları için tesadüfler birer istatistik meselesidir, bir noktada hemen hemen herkesin başına gelir. Ancak hayatlarında anlam ya da düzen arayan insanlar, tesadüfleri kendileri için anlamlı halde yorumlamak ister.

Modern psikolojinin simge isimlerinden biri olan Carl Gustav Jung'a göre tesadüfler; nedenler ve sonuçlarla açıklanamayan ve somut olmayan bir süreci ifade eder. Jung bu çıkarımına 1950’li yıllardaki çalışmaları üzerinden cevap arar ve tesadüfü; anlamlı görünmez bağlantılar dizgesi olarak ele alıp ona "eşzamanlılık" kavramı ile cevap verir.

Jung zaman zaman "eşzamanlılık" terimine ilişkin tanımını da günceller. “Aion: Benliğin Fenomenolojisine Yönelik Araştırmalar” adlı kitabında her şeyin anlamlı bir şekilde bağlantılı olduğunu ifade eder bu kavramla.

Eşzamanlılık, düşüncelerimiz, hislerimiz ve rüyalarımız gibi iç dünyada olup biten şeylerle çakışan dış dünyada rastlantısal olmayan bir olaydır. Bu kavram aracılığıyla Jung, bu tür olayların açıklığa kavuşturulmasını ve tartışılmasını mümkün kılan bilimsel bir çerçeve ortaya çıkardı.

Jung der ki, "Tesadüfler bir şekilde olduğunda, onlardan etkilenmeden hayatınıza devam edemezsiniz. Çünkü böyle bir durumda bağlantısız kalmak ve tesadüflere yakın olmak sizi ondan uzaklaştırmaz ve etkisiyle yaşamınıza devam edersiniz. Tesadüflerden uzak kalmaya çalışmanız olasılık dışıdır."

Jung insanın anlama yetisinin eksikliğinin onun bütünü görmesini engellediğini belirterek, insanoğlunun, "gözlemlenebilir gerçekleri, kendisinin anlama yetisinin dışında tuttuğunu ya da onları haksız bir şekilde olumsuz formüle ettiğini ..." ifade ederdi. Jung, insanoğlunun tesadüf olayını anlamlı bağlantılar olarak görmemeye çalıştığına inanıyordu.

Öte yandan bir psikanalist olan ve “Anlam Bulan Tesadüflerin Anlaşılması” kitabının yazarı Gibb A. Williams gibiler, Jung ve onun tutkulu takipçileriyle aynı fikirde değillerdi.

Williams, "Kalıplar arıyorsunuz. Sanki kendi psikolojik çöpünüzü karıştırıp avlanıyormuşsunuz gibi. Puzzle’ı birleştirecek ve ona uyacak parçaları arıyorsunuz. Tamamlanan kalıp bir eşzamanlılık olarak deneyimleniyor." diyordu.

İlginç bir "tesadüf"

Bir tesadüfün anlamlı bir gerçeği gizleyip gizlemediğinin en ünlü vakalarından biri, Jung'un genç bir kadın hastayla yaptığı bir terapi seansı sırasında başına geldi.

Kadın hastanın inanılmaz derecede rasyonalist olduğunu belirtelim.

Jung ünlü olayı Synchronicity (tevafuk): Jung, 'Eşzamanlılık: Bir Nedensel Bağlanma İlkesi' adlı kitabında bu vakayı ve çözümlemesini şöyle açıklar: “Tedavi ettiğim genç bir kadın, zor bir zamanında “kendisine altın bir bok böceği verildiği” bir rüya görür. Bana da bu rüyayı anlatırken, kapalı pencereye sırtımı vermiş bir şekilde oturuyordum. Aniden arkamda hafif bir vuruş gibi bir ses duydum. Döndüm ve dışarıdan pencere camına çarpan bir böceği gördüm.”

Jung, "Pencereyi açtım ve yaratığı içeri girerken havada yakaladım. Bulunduğumuz enlemlerde bulunabilecek ve ona en yakın olan “altın bir bok böceğine” aslında sıradan bir (Cetonia aurata) gül böceği olduğunu fark ettim. Bu böcek için normalde her zaman yaptığı bir eylem olan karanlık bir mekana girme arzusunun neticesinde olan bir olaydı. ”diye devam eder anlatmaya.

Jung, Böceğin genç bir kadınla yaptığı bir terapi seansı sırasında ofisini ziyaret etmesinin/tesadüfünün aslında hiç de öyle sıradan bir tesadüf olduğuna inanmıyordu. Jung'a göre, iki olay görünüşte ayrı olsa da, eşzamanlılık yoluyla ilginç bir şekilde birbirine bağlıydı.

Olaydan sonra, Jung'a göre kadının katı rasyonalite duruşu çöktü. Ve onun için psikolojik bir dönüşüm sürecinin başlamasına neden oldu.

Jung, "Bu olan şey, o kadar anlamlı bir şekilde birbirine bağlanan “tesadüfler” haliydi ki kimine göre bu bir şans idi. Ancak asıl olay bu uyuşmazlığın inanılmaz bir şekilde gerçekleşmesiydi." der.

Jung, modern çağın önemli bir fizikçisi olan Albert Einstein ile iyi arkadaştı. Her iki adam da kendi teorilerini geliştirmek için birbirlerine ilham veriyordu. Einstein için kuantum fiziği neyse Jung için de eşzamanlılık oydu.

Bilinç ve tesadüfler

Bazı psikologlar, her şeyi bir şans meselesi olarak görmenin insan zihninin gelişimi için iyi bir motivasyon olmayacağına inanır.

2015 yılında yapılan bir araştırma, ‘insan zihninin bir şeyleri anlamlandırma mücadelesinin’ zihinsel sağlığın iyileştirilmesine yardımcı olduğunu gösterdi. Araştırmaya göre tesadüfler, insanların benzerlikler kurmasına ve farklılıkları ayırt etmesine yardımcı oluyor.

"Bir düzeni fark ettiğimizde, hangi olayların bir araya geldiği ve ne kadar olası oldukları hakkında bir şeyler öğreniriz. Bu öğrendiklerimiz de dünyayı dolaşmaya başlamak için değerli bilgi kaynakları.” der Londra Üniversitesi'nde deneysel psikolog olarak görev yapan ve çalışmayı TRT World ile birlikte yazan Magda Osman.

Uzmanlar ayrıca, "tesadüflerin" çoğunlukla dikkatli olan ve etrafındaki şeyleri fark eden insanların başına geldiğini düşünüyor ki bu olumlu bir şey. Fakat aynı zamanda, bu farkındalık yani her tesadüfte anlam aramanın, insanların ‘rastgele olaylarda bir anlam bulmalarının ardındaki nihai nedenin bir sonucu olduğunu’ düşünen şüphecileri de haklı gösterebilir.

Virginia Üniversitesi'nde nöro-davranış bilimleri profesörü ve bir tesadüf araştırmacısı olan psikiyatri uzmanı Bernard Beitman, " Tesadüflere daha fazla maruz kalan insanlar; kendilerini dindar veya manevi hislerle tanımlayan, çevrelerini saran dünyayla daha bağlantılı olan ve anlam arayan ya da sıkıntılar içerisinde olan ve hayatlarındaki anlamı tesadüfler ile açıklamaya çalışan insanlardır. der.

Ancak Jung’un eşzamanlılık teorisini neredeyse doğrulayan bazı gerçek kişisel deneyimlerinden sonra Beitman, tesadüflerin sadece dindar insanlar tarafından değil, diğerleri tarafından da algılanabilecek belirli yapılara sahip olabileceğini düşünür.

Profesör, "Köpekbalıklarının derilerinde, avlarını bulmalarına yardımcı olmak için küçük elektromanyetik değişiklikleri tespit eden ampullae sahip olması gibi, insanların da tesadüfleri tespit eden benzer mekanizmalara sahip olması makul, hatta muhtemeldir." der.

Çeviri Haberleri

Clarissa Ward'ın 'kurgulanmış' Suriye haberi CNN'in önyargısını bir kez daha ortaya çıkardı
Suriye’nin ‘gulyabanisi’ Mahir Esed nerede?
Baas çetesini deviren 11 günün hikayesi
Bir zalim, Filistin'in özgürlüğünün gerçek müttefiki olamaz!
Ölüm her yerdeydi: Kimyasal silah kurbanları yaşadıklarını ilk defa korkusuzca anlatabiliyor!