Bilginin İslamileştirilmesi tartışmaları

Davut Taşdemir geçtiğimiz aylarda Özgür-Der Üniversite Gençliği tarafından forumu gerçekleştirilen 'Bilginin İslamileştirilmesi' eserini Haksöz Haber okuyucuları için değerlendirdi.

Davut Taşdemir / HAKSÖZ HABER

Bilginin İslamileştirilmesi tartışmaları

Peygamberin öncülüğünde ve ilk Müslüman cemaatin katkılarıyla büyük çapta bir sosyal değişmenin meydana geldiği Mekke’de ve kendine özgü İslami bir sosyal düzenin meydana geldiği Medine’de İslam dünya görüşü içerisinde bir bilgi yapısı geliştirilmiştir. Müslümanların, artan ihtiyaçların giderilebilmesi için, özelikle tıp, astronomi gibi ilimler ile mali işlerde gerekli bilgi ve tekniğin öğrenilmesinde sürekli bir merak içinde olmuş, yabancılarla entelektüel ve ilmi etkinliklerle etkileşim içinde bulunamaları kendi dünya görüşlerinin gelişmesinde katkıda bulunmuştur.

Orta çağda Batı, bilimsel faaliyette neredeyse durma noktasına gelmişken iken bilimin bayrağı o zamanlarda büyük ölçüde Müslümanların elindeydi. Bu dönemde İslam dünyası, kültür ve bilimdeki gelişmeler sayesinde bilimin her alanında söz sahibi olmayı başarmıştır. Batı, özellikle aydınlanmanın gerçekleştiği Rönesans hareketinden sonra, İslam dünyasında yapılan bilim ve kültür çalışmalarını, kendi dillerine tercüme ederek uzun süre Müslümanlardan yararlanmaya çalışmıştır. Müslüman ilim adamlarından ve onların eserlerinden yararlanarak aldığı bilimi, sekülerleştirme süzgecinden geçirerek, kendi dünya görüşlerini oluşturmuştur denilenbilir. Batı bilimsel faaliyetlerde bazı hamleler yapmaya çalışıp gelişme gösterirken İslam dünyası, önceki Müslüman ilim adamlarının ürettikleri bilimin üzerine fazla bir şey koyamamıştır. Artık yabancıların ürettiği bilime ve teknolojiye muhtaç olan, yönünü batıya çeviren Müslümanlar, siyasi, kültürel ve dini açıdan bunalımlara girmekten kendini kurtaramamıştır ve çöküntü sürecine girmişlerdir. İslam dünyasının bilim, kültür ve medeniyette yaşadığı bu inişli çıkışlı tarihsel süreç ilim adamları tarafından tartışılmış ve tartışılmaya devam etmektedir

Bilginin İslamileştirilmesi” meselesi, İslam dünyasında bazı ilim adamlarının ve Müslümanların bilimsel çalışmalarda gerekli gördüğü ve kullandığı metodik durumunun ıslahı için ortaya koydukları bir kavramdır. Hareketin temel amacı, bilimin sekülerleşmesinde pay sahibi olan Batı anlayışına karşı bir arayışa girerek bilimsel faaliyetlerdeki ideolojik soruna çözümler aramaktır. İslamileştirme kavramı, ilk olarak 1960’larda Nakıb El-Attas tarafından kullanılsa da Bilginin İslamileştirilmesi, sonralarda İsmail Raci Faruki tarafından sık sık gündeme gelmiştir.

Batılı bilgi teorisine bir eleştiri olarak doğan bu kavram çeşitli şekillerde ele alınmış ve farklı bakış açılarıyla yorumlanıp dile getirilmiştir. Bir doktrin, Kur’an ve sünnetin esaslarına ters düşmediği ölçüde gerçek manada İslami’dir diyebiliriz. Fakat bu durumda bir sorun ile karşılaşmaktayız: Kur'an'ın ve Hadisin bazı öğretilerinin yoruma ihtiyacı var; ne var ki, aynı ayet veya hadisin farklı yorumlanması da mümkündür. Bu durumda şöyle bir soru sorabiliriz: Hangi yorum İslamidir? Şayet yapılan yorumlamalar gerçekten ortaya atılan fikirlerde sürülen ölçütlerden oluşuyorsa onlar birbirleriyle çelişmemeli ve birbirlerinden farklı olmamalıdırlar. “İslamileştirme özgürleştiricidir çünkü insan hem maddi hem de ruhani bir varlık olduğundan, özgürleşme onun ruhuna ilişkindir. İslamileşme asıl benliğin geliştirilmesinden çok asıl öze dönüş sürecidir.” “Bilginin İslâmîleştirilmesi” konusu da “Bilginin Batılılaşmaktan Kurtarılması” yönündedir.

20. yüzyılın ortalarında İslam ülkelerini terk eden sömürgeci ülkeler geride kukla yöneticiler ve batı tarzı bir eğitim sistemi bırakmışlardı. Bundan dolayı eğitim sistemlerinde batılı gibi düşünen aydınlar yetişiyorken diğer taraftan klasik medrese ve resmî olmayan eğitim sistemlerinde sadece din ve geleneği öğrenen, modern bilgiden uzak bireyler yetişmekteydi. Bu ikili eğitim sistemi Müslümanlar arasında entelektüel bir krize sebep olmaktaydı. İşte Müslümanlar arasındaki bu ikilemi ortadan kaldırmak için el-Faruki ve arkadaşlarının bir proje olarak 1970’li yılların sonunda başlattıkları bilgilinin İslamileşmesi çalışmaları günümüze kadar devam etmektedir.

Faruki çeşitli alanlarda İslam Enstitüleri kurup oralarda kültür ve ideoloji karmaşası yaşayan gençleri bir araya getirerek bu buhrana sürekli çözüm aramıştır. İsmail Raci el-Faruki’ye göre Bilginin İslamileşmesi’ndeki maksat ister insana ister tabiata ister dine ilişkin olsun, tüm bilginin Tevhid ilkesine göre yeniden düzenlenmesidir. Bu kavramın ilk hedefi ümmetin şuurlandırılmasıdır. Bilginin İslamileştirilmesi’nin gerçekleştirilmesi için, İslami düşünce sorunun çözülmesi, medeniyet ve imarda başarılı bir ümmet çalışması en önemli bir çıkış noktasıdır. Bunun için de İslam’ın temel kaynaklarının iyice kavranması gerekir. Faruki, Bilginin İslamileştirilmesi meselesiyle ilgili çalışma planını ortaya koyarken şu amaçları hedeflemektedir:

Modern disiplinleri iyice öğrenmek, İslami birikimi iyice öğrenmek, modern bilginin her alanına İslam’ın özel irtibatını sağlamak, İslami kültür birikimiyle modern bilgi arasında geçerli bir sentez için yollar aramak ve İslami düşünceyi Allah’ın yaratıştaki ilahi tarzlarını keşfedecek bir yörüngeye İslam Düşüncesini Yeniden İnşa Çabası olarak Bilginin İslamileştirilmesi şeklinde oturtmak gerekir.Bilginin İslamileştirilmesi, mevcut ilmi gerçekleri muhtelif şekillerle, felsefi varsayımlara bağlılıktan kurtarmak, bu ilimleri dinin düzenleyici olduğu bir ortamda yeniden görevlendirmektir.”

Bilinçli veya bilinçsiz batılılaşmaya açık insanlar eninde sonunda İslam’a ve yönetim altında bulunan halka zarar vermiştir. Batılı eğitim sistemi ile İslami kültürden habersiz nesiller oluşmaya başlanmıştır. Kısacası Müslümanlar batılılaşma oranında kendilerini kaybetmişlerdir. Ne İslam ne de Batı sayılabilecek çağdaş bir kültür garibesine dönüşmüşlerdir.  Ümmetin bunalımın bir başka kaynağı eğitim sistemidir. İnsanın İslam kültür ve üslubundan uzaklaştığı yerdir. Eğitim sistemi gençliğin batının bir karikatürü biçimine sokulduğu laboratuvar haline gelmiştir. Müslüman geçmişiyle burada ayrılmakta ve atalarından gelen birikimi burada yok etmektedir.

Günümüzde Batı eğitim sistemi İslami sistemi alan dışı ederek onu devletin mali desteğinden yoksun bir sistem haline getirmiştir. Devletler her ne kadar Batılı eğitim sistemini benimseseler de aksine elde edilen sonuç Batı modeli değil onun karikatürüdür. Temel görüşün tabiatı taklide müsait değildir. Bunun kanıtı ise batıdaki yaratıcılık, mükemmeliyette hiçbir şey üretememelerinin ve o alanda bir yetkinlik kuramamalarının sebebi budur. Yani kopya edilemeyen şey ruhun kendisidir. Faruki’nin İslamileştirme projesinde, İslami ve Batılı iki tarz birleştirilip kaynaştırılmalıdır ve ortaya çıkan yeni sistemde İslami anlayış egemen olmalıdır. Biz bunun mümkünlüğünü tartışmıyoruz. Ne Batıyı körü körüne taklit ne de kör taassuba izin verilmemelidir. Faruki’ye göre bu şekilde batılı sisteme İslami bilgiyi ve İslami sisteme de modern bilgiyi getirmiş oluruz. İslami görüş yalnızca uzmanların ilgi alanı ve onların ihtiyacı değildir. O bütün insanlar içindir. İslam insanlar için ruhban ve ruhban olmayan diye ayırımlara girmez. Hakikati herkesin bilmesi öğrenmesi gerektiğini vurgular. Günümüzde ise İslam âlemi üniversitelerinde gayrı müslimlerin başarıları dünya görüşleri ve fikirleri Müslüman gençlere öğretiliyor. Artık Müslüman gençler kendi üniversitelerinde ki Müslüman hocalar tarafından Batılılaştırılmaktadır.

 Bilginin İslamileştirilmesi Düşüncesine Yönelik Eleştiriler

 Bilginin İslamileştirilmesi düşüncesinin temel hedefi, İslam dünyasının bugünkü sosyal, siyasal ve kültürel anlamda yaşadığı sorunlara çözüm aramaktır. Daha çok İsmail Raci Faruki ve arkadaşları tarafından desteklenen bu fikre ve fikrin uygulama alanındaki düşüncelerine dönemin bazı ilim adamları karşı çıkarak eleştirmektedir. Aslında eleştirenlerin çoğu fikrin kendisini eleştirmiyor, fikrin hareket planını veya yöntemini eleştiriyordu. Faruki Batılı bilgiyi de İslam’a katma hedefi taşır ve bunları adeta sentezleyerek yeni bir çağdaş İslami bilgiyi oluşturmak ister. Asıl eleştiriler bu noktada geliyor, bizler batının bilgisini alırken onun zihnini de almış oluyoruz bu şekilde bilgiyi İslamileştirirken zihni de Batılılaştırmış oluruz. Bundan dolayı İslami olan hep çağdaş olma seviyesine getirmek istendiği için asıl özden kopma süreci oluşabilir. Nakıb el-Attas, bilginin Batı’nın kültür potasına dökülerek bambaşka bir kalıba girdiğini, Batı uygarlığında seküler bir kültüre dönüşürken, Bilginin İslamileştirilmesinin bir gereklilik olduğunu ancak yönteminde yanlışlık olduğunu dile getirmektedir. Attas’a göre çağımızda yayılan bilgi hakiki bilgi değildir, Batı kültürü içirilmiş, onun ruhu üflenmiş ve onun maksadına ayartılmış bir bilgidir. Öncelikle bilginin gayrı İslamileşme sürecinin engellenmesi gerekir. Bütün bu unsurlar tek tek tanınmalı ve bilginin gövdesinden koparılıp atılmalıdır. Ona göre geri kalmışlık sanıldığı gibi politik, ekonomik, bilimsel ve teknolojik gelişmelerden kaynaklanmamaktadır. Ona göre bu alanlarda bir yenileşme iyi niyetli ama yanlış hedeflenmiş çalışmalardır. Bilgiyi algılamamız ve tanımlamamızda bozukluklar var. Temel amaç bilgiyi tanımlamaktır zira bilgi, bir şeyin varlığının nedenini bilmektir.

Bilginin İslamileştirilmesi kavramı üzerinden Faruki’ye eleştiriler yönelten diğer isim Yasin Muhammed’dir. Yasin Muhammed, modern disiplinlerin İslamileştirmenin hiçbir faydası olmadığını söyler ve Bilginin İslamileştirilmesi kavramı yerine Bilginin Çağdaşlaştırılması kavramını kullanır. Ona göre Müslümanların içinde bulunduğu fikri bunalımın nedeni eğitimde kullandığımız yöntem ile Müslümanların değerleri arasındaki çatışmadır. Eğitim sistemimiz din dışı seküler Batı eğilimiyle şekillenmiştir. Faruki, modern bilim ile İslamiyet’in ilgisini kurmaya çalışırken, Yasin Muhammed, İslami disiplinlerin çağdaş bir dil ile kültürel mirastan hareketle kurulmasını, sonra modern disiplinlerinin olumlu yönlerinin kurulan disipline ilave edilmesi ve uzlaşmanın sağlanmasını savunmaktadır. Yasin Muhammed’e göre Faruki’nin faaliyetlerinde sekülerizmin ciddi bir eleştirisi yapılamamaktadır. Faruki modern disiplinde uzmanlaşmayı sunmakta. Halbuki Yasin’e göre ilk adım İslami bilimlerde uzmanlaşmak ve sonra modern bilimleri İslami bakış açısıyla tahlil etmektedir.

 Muhammed Nakib Al-Attas "İslamileştirme" genel planını ileri sürdüğünden beri bilginin çeşitli dallarında bu yöntemi tatbik etmek için birçok teşebbüs yapıldı. Fakat maalesef böyle büyük bir projede önce "İslamileşme" teriminin ne demek olduğu üzerine çok fazla yoğunlaşılmıyor. Sonuçta bu tür çalışmalar, "İslami bilim" kavramının bütün olarak eleştirilmesini icap ettirdi. Bu yüzden önce İslamileşmenin ne olduğunu anlamak gerekmektedir. Tüm  bunlar bir yana Siyonistlerce katledilerek şehit olan İsmail Raci Faruki'nin Müslüman dünyanın gidişatı hakkında ortaya koyduğu şahitliğin kendisi bizler için en büyük örneklik olarak önümüzde durmaktadır.


KAYNAKÇA

Bilginin İslamileştirilmesi: İsmail Raci Faruki

Bilginin İslâmîleştirilmesi Projesi: Metin Zengin

Bilginin İslamileştirilmesi ve Çağdaş İslam Düşüncesi: Mevlüt Uyanık

İslam Düşüncesini Yeniden İnşa Çabası, Bilginin İslamileştirilmesi: Veysel K. Altun

Kitap Haberleri

Zulmün şahidi, zaferin habercisi kitaplar...
“Sâsanî’lerden Safevîler’e Kadar Şîa’nın Tarihi" kitabı çıktı
Wael Hallaq'ın Şeriat kitabı Ekin Yayınları etiketiyle çıktı
Norman Finkelstein’ın kaleminden Gazze direnişi
Ellinci yılında Filistin Şiiri antolojisi