‘’Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye kapanın, rabbinize ibadet edin, dünya ve ahiret için faydalı işler yapın ki kurtuluşa eresiniz. Allah yolunda, hakkını vererek cihad ediniz. Sizi O seçti ve size din konusunda hiçbir güçlük yüklemedi; ceddiniz İbrâhim’in dininde olduğu gibi. O size hem daha önce hem de bu Kur’an’da “Müslümanlar” adını verdi ki Rasul size şahitlik etsin, siz de insanlara şahitlik edesiniz. Haydi namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’a sımsıkı bağlanın. Sizin Mevla’nız O’dur. O ne güzel Mevla’dır ve ne iyi yardımcıdır’’ (Hac 77, 78)
Allah yolunda “gerektiği gibi” cihad edenler;
Onlar dünya menfaati gözetmeksizin sırf Allah’a ibadet anlayışıyla, sadece O’nun yolunda canlarını ve mallarını feda ederek cihad edenlerdir. Allah yolunda gayret ederken kınayıcının kınamasından çekinmezler. Allah’ın rızasını kazanmak için kendilerine seçilmiş din olan İslam’ın icaplarını ayakta tutmak için seferber olurlar. Onlar nefislerine uymazlar. (bknz Nisâ 84, 95; Mâide 35; Tevbe 73)
Tüm Rasullere olduğu gibi İbrahim (as)’ a da verilen din olan İslam’a atıfla Allah Rasulü (sav) atası İbrahim’in ‘İslam Dini’ ve ‘tevhid mücadelesi’ mirasını devraldı. Tevhide uygun bir dünya var etmek için her türlü şirke, zulme, tuğyan sistemlerine karşı mücadeleyi yeniden başlatarak ve bu sahih hak mirası ve yüce daveti ümmetine devretti.