Bi Kapatıp Açın, Belki Öyle Düzelir…

Başörtüsü yasağının kalkmasını, anaokullarında mescidin serbest kalmasını “Kafa kesme hakkı ne zaman” diye veren, Esad aşkından IŞİD’le İhvan’ı birleştiren şaşılığın Türkiye’de devrimcilik solculuk diye harcanması sahiden ne çok acı var dedirtiyor.

Bir kapatıp açsanız / YILDIRAY OĞUR
Türkiye

Yıl. 2002. AK Parti henüz "İslamcı" diktatörlüğü kurmamış.

13 yaşındaki Seda Nur Tezcan ortaokul son sınıftayken örtünüyor ve ertesi gün okula başörtülü gidiyor. Başörtülülerin üniversiteye bile alınmadığı, “başörtülüler üniversiteye girsin ki arada özgür düşünmeyi öğrensin, modernleşsin” demenin en ultra liberal pozisyon olduğu günler…

Başına gelecekleri bildiği için tanınmış bir sivil toplum aktivisti olan annesi Demet Tezcan ve dilekçesiyle gidiyor okula. Birkaç derse giriyor. Sonra derslere alınmıyor. Ama yılmıyor, her gün derslere girmeyi deniyor. Alınmadığı dersler için tutanak tutturuyor. Koridorlarda dolaşıyor. Olmayacağını anlayınca depresyona giriyor, hastalanıyor.

İki yıl sonra ortaokulu dışarıdan bitirebiliyor. Sonra Lise. Yine başörtüsü yasak. Aynı durumda olan başörtülü kızlar için açılmış alternatif bir eğitim kurumuna devam edip, liseyi de dışarıdan bitiriyor..

Üniversite sınavına ise başörtüsüyle girmeyi başarmış Seda Nur ama üniversitelerde hâlâ yasak sürmekteymiş.

Bu arada hâlâ faşist İslamcı diktatör AK Parti iktidarındayız, arada hatırlayalım.

Makedonya’da okumaktan başka çaresi yok. İç savaştan çıkmış Makedonya’da teyzeler amcalar onun hayat tarzına daha saygılı çünkü.

Bir yıl hazırlıktan sonra nihayet Türkiye’de başörtüsü yasağı kalkıyor. Şimdi İstanbul Üniversitesi’nde Mütercim Tercümanlık okuyor.

24 yaşında, biraz arkadaşlarından büyük.

Al Jazeera Sümeyye Ertekin’in haberleştirdiği bu hikâyeyi okuyunca herhalde Sezen Aksu şöyle demiştir:

“Onlar başını açacağına siz laik nefislerinizi terbiye edin öküzler...”

Çünkü onca laik hassasiyetler ancak yatıştırılabildi Sezen Hanım. Sizin Mithat Can’ı özgürce yetiştirme hakkınızı, kızı için Demet Tezcan’a vermedi devlet. Hem de son 12 yılı AK Parti’nin devleti.

Siz oğlunuzu özgür iradesiyle bir süre cemaat kolejine bile gönderdiniz, ama entelektüel bir insan hakları aktivisti olan Demet Hanım’ın kızı başörtüsünü aile baskısıyla taktı.

Başına parti kapatma gibi başka belalar açmak isteyemeyen AK Parti de bu faşizan yasağı kaldırmak için 10 yıl bekledi.

Ortaöğretimde başörtüsü yasağını kaldırmak içinse 12 yıl.

Yani 12 yıllık AK Parti iktidarında Seda Nur Tezcan’ın 12 yıl boyunca hayat tarzına müdahale edildi.

Ama onu hayat tarzına müdahale olan bir yasağın kalkmasına, AK Parti’nin hayat tarzlarına müdahale etmesinden endişeliler şiddetle karşı...

Bir yasağın kaldırılmasına karşı çıkan özgürlük tutkunları levelina da geldik. Bundan sonra geriye başörtüleri kaçırıp işkenceyle öldürecek laik seri katil evresi kaldı…

Kendi yaşam tarzını normal ilan edip, başkalarını öyle yaşamıyor diye karanlık, geri ilan edecek kadar hoşgörüsüz, bir anne ve babanın evlatları hakkında doğru karar veremeyeceğini iddia edecek kadar küstahlar artık. Tabii din ve dindarlar hakkında Le Pen çizgisinde laflar edecek kadar da faşist.

Birleşmiş Milletler de dünyayı 2. Dünya Savaşı’na götüren bu çocuğu projelerinin nesnesi yapmak isteyen ideolojilerin faşizan temayüllerini bildiğinden, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne net biçimde yazmış; Devlet anne babanın çocuğa yol göstermek konusundaki hak ve ödevlerine saygı gösterir.

Ama yıllarca AİHM’de yargıçlık yapmış CHP milletvekili için dindar ailelerin ve dindar bir hayat tarzının yol göstermesi mümkün değil. Şöyle demiş: “Ancak bu yol gösterici rol çocuğun iradesini hiçe sayarak ve çocuğun üstün yararına ne ölçüde hizmet edeceğine bakmadan, küçük kızı tesettüre sokmak hakkını vermiyor.”

AİHM’de Leyla Şahin kararına imza atıp yıllarca başörtülü kızlara mahkemenin yolunu nasıl kapattığını da böylece üzülerek anlıyor insan. Neyse ki dindar ailelerin evlerine birer laik yaşam koçu atanmasıyla ilgili bir kararı olmamış.

Çünkü baksanıza tehlike ne denli büyükmüş:

“Terbiyeli kız çocuk küçük yaşta tesettüre giren, iffetli, ev işlerinden anlayan, kocasına hizmet eden, ona çocuklar veren bir insandır. Tesettürle iffet arasındaki ilişki çocuğu kadınlaştırdığından küçük yaşta örtünen kız çocuğuna çocuk gelin yolu da açılmış olur.”

Off. Başörtüsünden çocuk geline uzanan karanlık yollar… Koalisyon güçleri gelip bu evlerin bahçelerine de uyarı atışları yapmalı.

Kadın seçmenlerinin yüzde 80’i başörtülü olan HDP’nin gidip CHP’den niye ona cumhurbaşkanlığı adaylığı teklif ettiği de böylece anlaşıldı.

Aslında hep sevgiden bunlar. Çocuk sevgisinden. Çocukları o korkunç dindar ailelerinden daha çok sevip düşünmekten. Devlet, 9 ay karnında taşıdı, yedirdi, içirdi, büyüttü diye bir türbanlı anneye kızını teslim edebilir mi?

Teslim edersen böyle olur işte. Anne babası tarafından laik, Kemalist yetiştirilmiş çocuk büyüyüp AİHM yargıcı olsa bile kendi tercihi olmayan o formattan kurtulamaz.

Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun başörtülü kızlardan olumsuz etkilenmesinden endişe ettiği için yasağın kalkmasını adını kullanıp yargıya götürdüğü oğlu mesela. Küçük yaşta babasının siyasi showlarında bile meze olmasına devlet nasıl izin verir? Bir çocuk Eminağaoğlu’nun oğlu olup, mesela bir gün AKP gençlik kollarına yazılabilir mi? Bir başörtülü kıza âşık olabilir mi? O evde bu özgürlük ortamının olduğunun garantisini verebilir mi laik devlet?

Ailesi tarafından formatlanmış, kendisine seçim hakkı bırakılmamış başka insanların acı hikâyelerine bakmaya devam edelim.

İçinden bütün karanlıkları beyazlatan çamaşır suyuyla dolaşan laik teyze çıkan bir Gezici gazeteci. Şöyle yazmış: “9 yaşında bir çocuğa 'başörtüsüyle okula gidebilirsin' demenin tek dinci, tektipci, antidemokratik ve dolayısıyla ayrımcı bir uygulama olduğunu kavrayan az...”

Kavramak zor tabii  “Sana ne” dese bir verecek cevabın yok çünkü. Yaşam tarzı dayatan, tek tipçi, bir yasağın kalkmasına ayrımcı, tek tipçi deyince size gülecek yakın bir arkadaşınız yok demek ki.

Gezi’de direnip bütün halatları koparmışsın. Artık müzakere, konuşmak falan da yok. Öyle kibarca kanundan, haktan girmeye, ben de başörtüsünü üniversitede destekledim diye sallamaya ne lüzum var. Doğrudan esas mevzuna gir, İslamofobini açıktan yaşa. Nasıl olsa Sünnilere küfür serbest. Sünniler için Akit gazetesi yayını yapınca kimse seni ayıplamıyor. Onların yaşam tarzına karışmak da insanlık görevin zaten.

İşte dünya görmüş bir Hürriyet muhabiri. Üzümün çöpüyle, hakla hukukla uğraşmayıp esas hedef olan bağcıya girişmiş: “10 yaşında çocuğa bakıp tekamül etmiş kadın gören zihniyetin pespayeliği, her yerinden buram buram testosteron akan bir muhafazakarlık.”

Hepsi sapık bu dindarların zaten. 1400 yıldır. De kurtul işte. Marienne Le Pen’le bir röportaj yapıp Nepal’e gitmiş bile hissedebilirsin.

Dikkat yaş da sürekli düşmekte. Burada 9’a kadar düşürülmüş.

Halbuki dinin yasaklarının insandaki hükümlülüğü büluğ çağında başlıyor. İslamcı bir aktivistin kızı bile 13 yaşında başını örtmüş mesela. Kanun ortaöğretim değil, büluğ çağı yazsaydı keşke. Alsana şeriata bir adım.

Mesele kavramak, anlamak değil, engellemek, yasaklamak, hakaret etmek olunca öyle yaşı küçültüp pespaye bir sapık dindar oryantalizminden örnekler vermeden konuşmanın ne gereği var.

Ve en açık sözlüsüne geldik. Sünnilerin kafasını kesecek laik bir IŞİD’e sınırları aşıp koşacak bir nefretle Meclis köşelerinde yasama denen kibar faaliyetler içinde harcanan vekile.

“7. Yüzyılda Araplar 9 yaşında” diye başlayıp işlenmedik nefret suçu bırakmadığı cümlesini aktaracak değilim. Güya Hz. Muhammed’e çaktırmadan hakaret ederken, lafın aynı yüzyılda yaşamış bir Arap olan Hz. Ali’ye geldiğini ona söyleyecek bir dede çıkmıştır inşallah. Belki buradan tutulsa birileri onu da kınar.

Başörtüsü yasağının kalkmasını, anaokullarında mescidin serbest kalmasını “Kafa kesme hakkı ne zaman” diye veren, Esad aşkından IŞİD’le İhvan’ı birleştiren şaşılığın Türkiye’de devrimcilik solculuk diye harcanması sahiden ne çok acı var dedirtiyor. Halbuki bir bilseler nasipleri Neo-Conculukta, Avrupa’da yükselen ırkçılıkta…

Kendilerine zerre dokunmayan bir yasağın kalkmasından bu denli yasakçılık, nefret çıkaran bu güruhu, bu yeni nesil nihilist laikleri görünce insan en azından başörtüleri ikna için oda kuran Nur Serter’i, “Kur'anda yok türban” diye yol arayan eski usul Kemalistleri özlüyor! İnsan sırf memleketin rakamlarına bakıp, politik davranıp susar, dindarların laik yaşam tarzına müdahalelerinde elinde argüman kalsın diye yaşam tarzına yönelik bir yasağın kalkmasını destekler, “e sen de din dersini zorunlu yapmaktan çıkar” demek için içine atar nefretini…

Birlikte yaşadığın, yaşayacağın milyonlarca insanın hayat tarzı, inancı, çocuklarını nasıl yetiştireceği hakkındaki bu küstahlığın, devletin yasağını savunma şımarıklığının sonunun en az bir 10 yıl daha AK Parti ve Erdoğan tarafından yönetilmek olduğuna şükredin bence…

Ya da bi kapatıp açın. Belki öyle düzelir…

TÜRKİYE

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!