10 Kasım günü Bursa’da bekçi olarak çalışan kardeşimiz bir sosyal paylaşım sitesinde “Hilafet” yazıp Kelime-i Tevhid görseli paylaşınca Bursa Valiliği tarafından kendisine bir soruşturma açılmıştı. İsmail Kılıçarslan, YeniŞafak'taki köşesinde konuyu gündemine alarak valinin ceberut tavrını ve paniğini eleştirerek gündemleştiriyor. Kılıçarslan insanın yeryüzü halifeliği konusunda yanılsa da, Bursa Valisinin ceberut tavrına yönelik iktidarın suskunluğunun karşısında bir ses olması oldukça önemli.
İsmail Kılıçarslan'ın Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan köşe yazısı (14 Kasım 2020) şöyle:
Biz Müslümanlara göre insan, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. Bu yalın gerçeği bizatihi Allah’ın Kur’an’ındaki sarsılmaz beyanlarından kabul etmişizdir.
Diğer yandan dini-politik bir kavram olarak “hilafet”, kurumsallaşmasından yaklaşık 1350 sene sonra ortadan kaldırılan bir temsil makamıdır. Yüzyıllar içerisinde önemi artıp azalsa da “halife”, Müslümanların en yüksek dini-politik temsilini üstlenmiştir.
Malumuzdur, hilafet makamı 3 Mart 1924 tarihinde, genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “ilga ettiği” bir makamdır. O tarihten beri Müslümanlar, en üst düzeyde bir dini-politik temsilden mahrumdurlar.
Hilafetin kaldırıldığını ilan eden kanunun yazılı hali son derece ilginçtir: “Halife hal edilmiştir. Hilâfet, Hükümet ve Cumhuriyet mânâ ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan hilâfet makamı mülgadır.”
Bu kanundan anlamamız gereken şey, hilafet makamının esastan kaldırılmadığı, halifenin görevinden el çektirildiği ve hilafet makamının Türkiye Cumhuriyeti uhdesinde “belirsiz bir vakte kadar uyutulduğu” olabilir. Hakeza, bunu böyle anlamamak, “efendim, hilafet kaldırıldı” şeklinde değerlendirmek de mümkündür. Lakin “hilafet istemek” suç değildir. Geçmişten bu yana “hilafet istiyoruz” diyenler, asılsız bir takım hukuki değerlendirmelerle mahkûm edilmişlerdir.
Gelelim Kelime-i Tevhid meselesine. Malumunuz, ibare “la ilahe illallah, Muhammedün Resulullah” şeklindedir ve birinin Müslüman olmasına yeterlilik beyan eder. Biz Müslümanların ana ve değişmez ilkesi Kelime-i Tevhid’dir.
“Niçin uzun anlatıyorsun?” diye sorulursa “az sabır” derim cevap olarak.
Şundan uzun anlatıyorum. 10 Kasım günü Bursa’da bekçi olarak çalışan bir kardeşimiz, bir sosyal paylaşım sitesinde “Hilafet” yazıp Kelime-i Tevhid görseli paylaşınca Bursa Valiliği tarafından kendisine bir soruşturma açıldı.
Soruşturma açılması tepkilere yol açınca Bursa Valisi Yakup Canpolat paniklemiş olacak ki peş peşe iki basın açıklaması yayınlattı. O açıklamalardan biri şu: “Çarşı ve mahalle bekçisine açılan soruşturma ile ilgili, sosyal medyada yapılan değerlendirmeler üzerine aşağıdaki açıklamanın yapılmasına gerek duyulmuştur. İlimizde çarşı ve mahalle bekçisi olan ve kamu güvenliğinden sorumlu bir personelin yapmış olduğu bir paylaşımın, görevin niteliğine uygun düşmemesi sebebiyle soruşturma açılmıştır. Söz konusu soruşturma, dini değerlerimizi ihtiva eden bir görsel sebebiyle değil, kullanılan etiketin, devlet memuru ödev ve sorumluluğuyla bağdaşmaması nedeniyle açılmıştır.”
Açıklamadan anlıyoruz ki Sayın Vali’nin Kelime-i Tevhid ile bir sorunu yok. Eh, bu iyi haber… Fakat yine açıklamadan anlıyoruz ki Sayın Vali’nin “hilafet” kelimesi ile ilgili bir sorunu var. Yahut daha da daraltalım: “Hilafet” kelimesinin kullanımını devlet memurunun ödev ve sorumluluğu ile şey yapamıyor. Hah, bağdaştıramıyor.
Niçin? Akla gelen ilk cevabı elemek için söyleyelim. Sayın Vali, “insanın Allah’ın yeryüzündeki halifesi olduğuna” inanmıyor yahut ihtimal vermiyor. “Olmaz öyle saçma şey” mi dediniz? Zaten “elemek için” yazdığımı beyan etmiştim.
O halde ikinci ihtimal şu: Sayın Vali, bir dini-politik makam olarak hilafetin değil istenmesini, Kelime-i Tevhid ibaresiyle beraber kullanılmasını bile suç kabul ediyor. Öyle ya, bekçi kardeşimiz sadece “hilafet” yazıp paylaşmış görseli. “İstiyorum” dememiş, “şarttır” dememiş falan filan.
Şimdi bayramlık ağzımı açıp iki çift laf edeceğim aslında pek de “sayın” olmayan Sayın Vali’ye: Yahu. “Hilafet” kelimesine soruşturma açtığının ve bunu yaparak da fevkaladenin fevkinde komik duruma düştüğünün farkında değil misin? Bir kelimeye, evet evet, sadece bir kelimeye soruşturma açmakla 1940’ların ceberut valilerini bile mumla arattığının farkında değil misin? Kelimelerin kullanımının “ödev ve sorumluluk” bahsiyle alakasını kurarak mantık ilmini iflas ettirdiğinin fakında değil misin? “Hilafet” yazan birine, Kelime-i Tevhid paylaşan birine soruşturma açmaktaki amacın nedir? Bekçi kardeşimizin niyetini şakadanak anladın da mı karar verdin “ödev ve sorumluluk” diye şey yapmaya? Hah, mızmızlanmaya…
Aha Sayın Vali. Sana bir ayet-i kerime meali bırakıyorum şuracığa. Günde 5 vakit okuman tavsiyesiyle: “Sizi yeryüzünün halifeleri yapan O’dur. Size verdiklerinde sizi sınamak için kiminizi kiminize derecelerle üstün kıldı. Şüphesiz ki Rabbin, cezası pek çabuk olandır. Şüphesiz ki O, Gafûr, Rahîm’dir.”