Moderatörlüğünü Yeryüzü Doktorları Saha Koordinatörü Ahmet Yasir Feten’in yaptığı panele konuşmacı olarak Merve Şebnem Oruç ve Kenan Alpay katıldı.
Ahmet Yasir Feten, 2011 yılında Suriye’de olayların başlangıcına dair kısa bir giriş konuşması yaptıktan sonra sözü Merve Şebnem Oruç’a verdi.
Merve Şebnem Oruç “Göç Dalgası ve Uluslararası Toplumun Yaklaşımı” başlıklı konuşmasında özetle şunları söyledi;
‘’Göç ifadesi sorunlu bir ifadedir. Biz Suriyelileri mülteci olarak nitelendiriyoruz. Fakat ingilizce medyayı takip ettiğimizde Suriyelilere ‘refugee’ anlamına gelen mülteci kavramıyla yaklaşılmadığını daha sıklıkla yasadışı göçmen manasına gelen ‘illegal migrant’ ifadesinin kullanıldığına şahit oluyoruz. Tabi mülteci ifadesinin kasti olarak kullanılmamasının batılılar açısından bir mantığı vardır. Mülteci, kendi isteğiyle değil mecburen yaşadığı yeri terkeden manasında kullanılır. Göçmen ifadesi ise üniversite okumak, yeni bir iş bulmak, macera gibi farklı sebeplerden dolayı kendi giderlerini karşılayarak ülke değiştiren kişiyi tanımlamak için kullanılır. AB, eğer Suriye’den ülkelerine gelen insanları mülteci olarak kabul etseydi hukuki olarak da gereklerini yerine getirmek durumundaydı. Bunun yanı sıra bombalardan, işkence hanelerden, yok olmadankaçan insanlara göçmen demek onların acılarını, ülkelerini terk etme nedenlerini tamamen küçümsemek demektir.
Suriye’de insanlık tarihinin gördüğü en acımasız şiddetle karşı karşıyayız. Düşünün ki her iki kişiden biri evini terk etmek durumunda kalmıştır. Sonu gelecek mi bu zulmün? Elbette gelecek ama bizim insanımızın umurunda olmadığı müddetçe bu savaşı istedikleri kadar uzatabilirler. Sıradan bir savaştan bahsetmiyoruz. Belki de 50-100 yıl sonra her açıdan dünyanın dönüştüğü savaşlardan bir tanesinden bahsediyor olacağız. Suriye meselesinin çok sık bir şekilde dillendirilmesinden rahatsız olan kesimlere aldırmadan yarın Allah’ın huzurunda hesap vereceğimiz bilinciyle çalışmalarımızı artırmalıyız. Tarihe kayıt düşme anlamında bugün kıpırdattığımız her kalem önem arzetmektedir.’’ diyerek sözlerine son verdi.
Ardından sözü alan Kenan Alpay “Yerel ve Küresel Aktörlerin Tutumu’’ başlıklı konuşmasında şunlara değindi;
‘’Suriye’de Dera’da, çocukların ‘halk düzenin ıslahını istiyor’ diyerek duvara yazı yazmasıyla başlayan süreçte şu andayüzbinlerce insan katledilmiş, milyonlarca insan yurdunu terk etmiş durumdadır. Yaşanan bu gelişmeler “Ortadoğu’da Mısır olmadan savaş, Suriye olmadan barış olmaz” sözünün ne kadar yakıcı bir gerçek olduğunu teyit etmektedir. Bu suçların tamamını Esed/Baas rejiminin işleme imkanı ve ihtimali yoktur. Suriye’de 50 yıldır hâkim olan Esed/Baas askeri rejimi sadece Rusya ve İran açısından değil AB ve ABD açısından da bölgedeki statükonun muhafazası noktasında vazgeçilmez bir kilit taşı mesabesindedir. Şu an Halep’te Suriye ordusuna ait bir ordu birliği yoktur, tamamen İran ordusuna ait birlikler, Pakistan ve Afganistan’dantoplanmış olan Şii milisler ve Lübnan Hizbullah’ının askerleri vardır. Bir takım çevreler yabancı savaşçı diyerek sürekli olarak güya aşırı dinci tiplerin dünyanın dört bir tarafından bölgeye gittiğini söylüyorlar. Bunu söyleyenler, sadece Rusya’nın 4000’e yakın bombardıman yaparak Halep, Humus ve Lazkiye’deki hastaneleri, camileri ve okulları vurarak gerçekleştirdiği katliamları görmemekte ısrar etmektedirler.
Çok boyutlu bir yüzsüzlükle karşı karşıyayız. Normal şartlarda İran ve ABD birbirine düşman idi. Ama İran’ın Suriye’deki askeri varlığından, ne AB ne de ABDrahatsızlık duymamaktadır.
Bugün Suriye halkı zayıf, batı güçlü olabilir. Fakat ABD, Rusya, İran, PYD ve Esed rejiminin katliamlarına rağmen Suriye’de beyaz bayrak çeken hiçbir grup yoktur. Ümitsizlik mü‘mine haramdır. M. Akif’in de şiirinde belirttiği gibi ‘’Yeis öyle bataktır ki; düşersen boğulursun. Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!’’. Suriye’de sadece acı yoktur, göğsümüzü genişletecek, yüzümüzü ağartacak ve geleceğe ümitle bakmamızı sağlayacak izzetli bir direniş vardır.’’
Program soru cevap faslının ardından son buldu.