HAKSÖZ-HABER
Özgür-Der Beykoz Şubesi'nde düzenlenen aylık seminerlerde, “Dünden Bugüne İran ve İslam Devrimi” konusunu Musa Üzer sundu.
Devrim ve devrimcilik kavramları üzerinde duran Üzer, siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel, hukuki alanlar başta olmak üzere hayatın bütün alanlarında gösterilen tavır ve tutumlar neticesinde devrim ve devrimcilik değerlendirmeye tabi tutulması gerektiğini belirterek bir kere devrim yapmanın ya da kendine devrimci demenin o devleti ya da kişileri tek başına devrimci yapmaya yetmeyeceğinin altını çizdi. Türkiyeli Müslümanlar özellikle radikal diye nitelenen cemaatlerin 1980-90 arası yaşadıkları tecrübeler, İran’ın kendileriyle ilgili politikalarından dolayı genel anlamda İran’a soğuk durduklarını aktaran Üzer, İran ve devrim hakkında abartılı olumlu propaganda yapanların ise somut olay ve olgulara dayanmadan afaki İran ve devrim değerlendirmesi yaptıklarını vurguladı. Bu bağlamda İran’ın devrim tarihi ve süreciyle ilgili resmi yaklaşımlarını sorgulamadan, kritiğe tabi tutmadan kullanan yazar-çizerlerin de katkısıyla genel anlamda İran ve devrim değerlendirmelerinin zayıf kaldığını söyleyen Üzer, gerçeklerden uzak propagandist yaklaşımlara örnekler sundu.
Devrimin gerçekleştiği dönemde Türkiye ve Ortadoğu koşullarını aktaran Musa Üzer, devrimin dönemin Müslümanlarına sağladığı kazanımları aktardı. Türkiyeli Müslümanların siyasal ve toplumsal baskılara rağmen yıllarca İran’ı ve devrimi savunduğunu belirten Üzer, bu durumun meydana getirdiği sıkıntılara değindi. Dünyadaki İslami hareketlerin 1982 Hama, 1991 Körfez savaşı, biat tartışmaları, mezhep değiştirme telkinleri örneklerinde olduğu gibi kademeli olarak İran’a mesafeli durmaya başladıklarını söyleyen Üzer bunun birinci derecede sorumlusunun İran’ın uyguladığı politikalardan kaynaklandığını söyledi. İran’ı siyasi yapı, dış politika, toplum-devlet ilişkisi, egemen din anlayışı, hukuk, etnik durum, mezhep politikaları, ekonomik gelir dağılımı konuları açısından ele alan Musa Üzer, konuyla ilgili tartışma ve yaklaşımları aktardı. İran siyasal yapısında esaslı krizlerin yaşandığını söyleyen Üzer, bu durumun temel nedenin de velayet-i fakih teorisi olduğunu belirtti. Siyasetten uzak, pasifist bir tarihsel geçmişe sahip Şii anlayışı değiştirmek ve aktif hale getirmek için temelleri 19. asrın sonlarında ortaya atılan velayet-i fakih teorisinin 1960’larda Ayetullah Humeyni ve Ayetullah Muntazari tarafından radikal bir açılımla yorumlanarak teorize edildiğini belirten Üzer, bugün itibariyle bu teorinin ihtiyacı karşılamaktan çok sorunun kaynağını teşkil ettiğini söyledi. Velayetin bir tür vesayet rejimi oluşturduğunu söyleyen Üzer, bu durumun da devrim sürecinde atılan özgürlük ve cumhuriyet sloganlarıyla çeliştiğini aktardı.
Mutlak ve tartışılmaz velayet-i fakih anlayışının sürekli olarak iç düşman ürettiği ve devrimin kendi çocuklarını yediğini örneklerle aktaran Üzer, şimdi sıranın Ahmedinejad yönetiminde olduğunu söyledi. Toplumsal yapıda sahih din anlayışını yerleştirme yerine Şeriati’nin ‘Safevi Şiası’ diye isimlendirdiği anlayışın yerleşmesi için devletin tüm imkanlarını kullandığını belirten Üzer, rejimi elinde tutan güçler kendisine bağlı Besic ya da Sepah gibi unsurların sahih din anlayışı ve kültürü yerine bidat ve hurafe yoğunluklu bir din anlayışı ile beslenmeye çalışıldığını aktardı. Etnik ve mezhebi alanda gerek hukuki gerekse siyasi planda ciddi sorunların yaşandığını belirten Üzer, sindirme ve baskı politikalarıyla bu durumun sürdürülemeyeceğini söyledi.
Dış politikadaki uygulamalarının ise başlı başına ele alınması gerektiğini belirten Musa Üzer, bu konuda İran’ın affedilmez hataları olduğunu aktardı. 1982 Hama olayları, 1991 Körfez Savaşı, 1. Çeçen Cihadı, Azerbaycan işgali, Karabağ’ın Ermeniler tarafından işgali, 2001 Afganistan işgali, 2003 Irak işgali ve Suriye İntifadası örneklerini aktaran Musa Üzer, İran’ın mezhepçi ya da ulusal çıkarları merkeze alarak yürüttüğü politikaların Müslümanları hayal kırıklığına iterek, kendisinden uzaklaştırdığını söyledi. Anti-emperyalizm iddialarını bugüne kadar somut bir şekilde İran’ın hayata geçirmediğini söyleyen Üzer, Afganistan ve Irak işgal örneklerinde olduğu gibi İran’ın emperyalist ABD ile anlaşmalar yaparak Müslümanların topraklarının işgal edilmesine yardımcı olduğunu söyledi. Özellikle Irak işgalinde İran’ın oynadığı rolden dolayı İslam dünyasında İran’a yönelik ciddi tepkilerin meydana geldiğini söyleyen Üzer, Suriye intifadasındaki politikalarının ise bu tepkileri doruğa çıkardığını aktardı.
Türkiye’de ise özellikle 2000’lerin başından itibaren Kemalist ve ulusalcı kesimlerin teşvikiyle medyada ve belli çevrelerde yoğun bir İran propagandasının yapıldığını söyleyen Üzer, aynı durumun İran için de geçerli olduğu ve ulusalcı, sol söylem ve eylemlerin sürekli öne çıkarılmaya çalışıldığını aktardı. Bu ittifak ve işbirliği neticesinde İran yetkililerinin Ergenekon ve Balyoz davalarını yorumlamalarına örnekler veren Üzer, İran’ın bu davalar için anti-Amerikan kadroların tasfiye edildiği gözüyle baktığını vurguladı.
Son olarak Ortadoğu devrimlerine imza atan ülkelerin İran’ı iyi incelemelerinin kendileri açısından kazanım sağlayacağını söyleyen Musa Üzer, devlet-toplum ilişkisi, halkın sisteme katılımı, yargı bağımsızlığı ve hukuki zemin, düşünce, ifade ve inanç özgürlüğü, muhalif unsurların varolma şartları, farklı etnik ve kavimlerin hakları, adil gelir dağılımı, dünya Müslümanlarıyla ilişki biçimi, Müslüman halkların ve mazlumların hukukunu savunma, İslam’ın sahih ilkeleriyle uyumlu bir toplumsal yapı inşa etme, çağdaş dünyanın fikri, entelektüel sorunlarına cevap verecek fikri derinlik ve zenginlik gibi konularda İran’dan acı tecrübelerin alınması gerektiğini belirtti.