Suriye rejimi rüştünü ve sevabını yani dengesini kaybetmiş bulunuyor.
‘Şam’a bir şey olursa dünyayı cehenneme çeviririz’ diyor. Halbuki ateş olsalar ancak kendilerini yakarlar. Bugüne kadar onların İsrail’i cehenneme çevirdiğine kimse tanık olmadı! Aksine babası gibi ‘Esedün ala şabihi ve naamatün ale adaihi’ havasından hiç çıkamadı. Yani halkına aslan, başta İsrail olmak üzere düşmanlarına ise devekuşu. Önüne gelene kara çalıyor. Kendini düzelteceği yerde dünyayı düzeltmeye kalkışıyor. Sözgelimi, aleyhinde bir küresel komplodan bahsediyor. Arapları da Suriye aleyhindeki küresel komplonun parçası olarak addediyor. Bu çerçevede Türkiye’ye de birkaç ithamda bulunuyor. Bunlardan birisi, Obama’nın gündemine alet olmak. Büseyne Şaban bunun açılımını pastadan pay kapma yarışı olarak yaptı. Galiba asıl kendileri Suriye pastasını sonuna kadar bir bütün olarak midelerine indirmek istiyorlar. Türkiye, ABD’nin Irak’tan çekilmesinden sonra bölgesel denklemin yeniden karılmasında ve kurulmasında rol almak ve ABD’nin boşluğunu doldurmak istiyormuş. Onun için Suriye’de politika değişikliğine gitmiş. İran bu boşluğu doldurunca mesele yok! İran’a helal olan nedense Türkiye’ye haram oluyor! Saddam’ın boşluğunu ABD ile birlikte İran doldurmadı mı? Türkiye’ye yönelik Suriye’nin ikinci suçlaması İhvan’ın pazarlayıcısı olması ve İhvan’ı silahlandırması vesaire. Arap ülkesi olmaması hasebiyle İhvan’ın en az temsil edildiği ve bulunduğu ülkelerin başında Türkiye geliyor. İhvan’ın silahlandırılması bir yana İhvan silah kullanan bir yapı değil. Hama meselesi ise hem farklı hem de geride kaldı. Suriyelilerin bir diğer suçlaması ise Türkiye’deki iktidarın Yeni Osmanlıcılığa soyunması.
¥
Bundan niye gocunuyorlar? Osmanlı kendileri gibi bir taifi/mezhebi iktidar değildi ve dolayısıyla bir bölen değil, toparlayandı. Bunu bir referandumla Suriye halkına sorabilirler. Böylece hem kendilerini sınamış ve boylarının ölçüsünü almış hem de Suriyelilerin nezdinde Osmanlı muhabbetini ölçmüş ve tanımış olurlar. Türkiye uzmanı olarak lanse edilen Muhammed Nureddin ise bir analizinde Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye veya Ortadoğu politikalarını Obama veya ABD namına değil yeni Osmanlıcılık namına yürüttüğünü savunmuştur. Yine Baascılıkları ve dolayısıyla Osmanlı düşmanlıkları nüksetti. Bir televizyon kanalında Suriyeli yorumcular yeniden eski teraneleri dile getirmeye başladılar. İkinci Abdulhamid Han’ı veya bir bütün olarak Osmanlıları ‘kazıkçı’ olarak nitelendirdiler. Ben de Suriye rejiminin bir Arap deyiminde olduğu gibi ‘Halime gibi eski adetine geri döndüğünü*’ söyledim. Zira Şam rejiminin en büyük ideolojik tutamağı Osmanlıları kötülemek ve ötekileştirmektir. Saddam’ın Baascılığı genel olarak Safevileri hedef almak üzerine kurulu iken Esat Baascılığı Osmanlıları kötülemek üzerine kurulmuştur. Osmanlı ve Baas rejimi ölüm ve hayat gibidir. Birisi olduğunda ötekisi gider. Nitekim 10-15 yıl önce çevirdikleri İhvetü’t Turab/Toprak Kardeşleri filminde Osmanlıları kazıkçılar olarak tasvir etmişlerdi. Yani biz kazıklı Voyvoda veya Firavun’a nasıl bakıyorsak Suriye Baas rejimi de atalarımıza ve Osmanlı’ya öyle bakıyorlar. Halbuki Hama holokostu ve oğlu Beşşar’ın yaptıkları kimin gerçek kazıkçı olduğunu ortaya koyuyor! Sürekli olarak da aynaya bakmadan bizi minnet altında tutmaya gayret ediyorlar. Arap alemini bize açmışlar ve köprü olmuşlar. Halbuki, 2005 yılında ve öncesinde yalnız olan onlardı. Türkiye ABD’ye rağmen onları dünyaya açtı ve yalnızlıklarını giderdi. Nankör olmasalardı Türkiye’nin nasihatlerine kulak asar ve kabartırlardı. Lakin halkıyla bütünleşemediler ve bunun kabahatini de eski teraneler üzerinden Türkiye’nin üzerine yıkmak istiyorlar.
¥
Türkiye onların muallimi veya öğretmeni değilmiş? Peki! kendileri Suriye halkının öğretmeni mi? Küresel komplo saçmalığında Türkiye’den maada Arap Birliği’ni ve Suriye Komisyonunu ve bu komisyonun başkanlığını yapan Katar’ı da suçluyorlar. Kendilerinden başka herkesi İsrail yandaşlığıyla itham ediyorlar. İyi de Türkiye’nin peşine takılarak İsrail’le anlaşmaya varmak isteyen kendileri değil miydi? Olayları sadece kendi haklılığınız üzerinden kurgularsanız haklı çıkmanız işten bile değil! Şam oradaysa arşiv burada. Ya da Halep oradaysa arşın burada. Yemenli adaşı Ali Abdullah Salih Körfez İşbirliği Konseyi’nin planını sulandırırken ve devre dışı bırakmaya çalışırken Esat da Arap Birliği’nin girişimini berhava etmeye çalışıyor ve bunun için de Arap Birliği girişimini Amerikan girişimi olarak takdim etmeye çalışıyor. Huylu huyundan vaz geçmiyor ve nasihat dinlemiyor. Nasihat dinlemeyenin hali de bellidir. Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir. Artık Suriye halkı Beşşar ve hempalarına ve şebbihalarına kötek vurulmasını istiyor. Nush devri bitti, sıra kötek atmaya geldi.
Maalesef Suriye rejiminin şuur altında Türkiye nefreti var. İran’a Yeni Safeviler demezken olumsuz anlamda neden Türklere Yeni Osmanlılar diyorlar? Demek ki garazlarının altında bir maraz yani hastalık dürtüsü yatıyor.
*Adet Halime ila adetiha el kadime
YENİ AKİT