Beşerin Seyirliği Olan Müzeden Camiye Dönüş

Müzenin modern bir gelenek olduğunu ifade eden Yıldırım, Ayasofya’nın müzeleşme sürecini ve 86 yıl boyunca verilen mücadeleler sonucu camiye tekrar dönüştürülmesini anlatıyor.

Yeni Şafak / Ergün Yıldırım

“Fetret döneminden çıkışın ayak sesleri”

Müze, modern bir gelenek. Paris’te ilk defa Ulusal Müze açılır. Arkasından bütün ulus devletler buna eşlik eder. Modernleşme ve uluslaşma müzeyle at başı gider neredeyse. Sekülerleşme de bunu besleyen önemli bir dinamik. Mabetler, Batıda yerini çoğunlukla müzelere bırakır. İnsanlar bugün Avrupa ve ABD’de mabetlerden daha fazla müzelere giderler. Müzeler, turistlerle dolup taşar. Katedraller bile müzeleri andırıyor. Fakat bütün bu müzeler seyirliktir. Birkaç sanat tarihçi, entelektüel, bilim adamı dışında ezici çoğunluk sadece seyreder. Mabetten müzeye transfer modernleşme ve sekülerleşmenin en önemli göstergelerinden.

Ayasofya,( Tanrının Hikmeti ) de mabet olarak inşa edildi ve binlerce yıl mabet hizmeti gördü. Önce Hristiyanlara bu görevi icra ederken sonra fetihle beraber Müslümanlarla devam etti. 1934 yılında müzeye dönüştü. Tek parti rejiminin keskin sekülerliğini ve reddi miras politikalarını yansıtan uygulamaların sonucunda bu gerçekleşti. Nitekim ezan da Türkçe olarak ilk defa burada okunmuştu. Yeni rejim, dünyaya seküler olduğunu kanıtlamak istiyordu. Bunu da en iyi Ayasofya’yı müze yaparak kanıtladı! Tanrının Hikmeti gitmiş, beşerin seyirliği gelmişti. Batı dünya düzenine itaatin en sembolik ve en tarihsel tutumu ortaya konmuştu. Efendilere benzeyerek onların gazabını azaltma eylemiydi belki de bu.

Ayasofya’nın kapatılması, reddi miras politikasının da bir parçasıydı. Çünkü Ayasofya, Fatih Sultan Mehmet’in kendi adına kurduğu vakfiyeye bağlamıştı. Tanrının hikmetine yakışır bir biçimde de etrafında bilim ve eğitim merkezleri inşa etmişti. Fatih, büyük bir külliye kurmuştu. Yeni tarih, yeni dünya ve yeni İstanbul buradan bilim ve hikmetle nurlanacaktı. Nurlanma, 567 yıl devam etti. Osmanlıyı kurumları ve kültürüyle ret eden tek parti siyaseti, bu tutumunu Ayasofya için de gösterdi. 1934 yılında medreseleri, şifahanesi ve diğer kurumlarıyla beraber Ayasofya ret edildi. Cami kısmı müzeye çevrilirken diğer bölümleri de tek tek yıkıldı. Aslında kapatılan, müzeye çevrilen ve imha edilen Fatih’in Vakfiyesiydi. Osmanlı’yı dünya devleti haline getiren ve İstanbul’u fetheden büyük padişahın inkarı demekti bu. Elbette bu büyük padişahın ve onun büyük külliyesinin temsil ettiği cihan hakimiyeti tahayyülünden de vazgeçişin ilanıydı. Türkiye artık tüm emperyal arayışlarından vazgeçtiğini cihan padişahının cihan külliyesini gömerek gösteriyordu.

86 yıl boyunca kapalı kalan Ayasofya, her zaman gündemde kaldı. Özellikle muhafazakar, milliyetçi ve İslamcı çevreler her zaman onu yeniden açmak için mücadele ettiler. Ayasofya’nın zincirlendiği, esaret altında olduğu ve hatta İstanbul’un karşı fetihle yeniden esir edildiğini düşündüler. Bundan dolayı mücadelelerinin en önemli kültürel motivasyonlarından birisi de Ayasofya’yı açmaktı. Büyük şair Necip Fazıl Kısa Kürek, bunu en üst seviyede dile getiriyordu. Erdoğan, bu mücadelenin içinde yetişen ve yükselen bir liderdi. Bundan dolayı her zaman bu hissiyatı içinde taşıdı. Danıştay’a müzeden camiye dönmesi için başvuranlardan birisi de oydu. Danıştay, müze kararını iptal ettiğinde ve arkasında ne olup olmayacağıyla ilgili henüz bir karar vermeden Cumhurbaşkanı Erdoğan yetkisini kullanarak süratle camiye dönüşmesi için iradesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin siyasi, seküler ve dini tarihinde büyük bir anlam ifade eden bu sorunu çözüme ulaştırdı. Katı sekülerlik tarihine son verdi. Osmanlı ve Cumhuriyet arasındaki karşıtlık bitti( devlet düzeyinde). Açılış konuşmasında bir manifesto ortaya koydu. Tek parti rejimini, reddi mirası ve Ayasofya’ya yapılan bütün zalimlikleri andı. Ayasofya’nın açılışını, “İslam dünyasının uzun fetret döneminden çıkışın ayak sesleri” diye tanımladı. Hristiyanlara mesaj verdi. Her zaman buranın onlara ziyarete açık olacağını ve hoşgörüyü koruyacaklarını söyledi. Kim ne derse desin Ayasofya’nın yeniden camiye dönüşmesi tarihi bir olaydır. Büyük bir çıkıştır. Türkiye Cumhuriyetinin ibadethaneleri üzerinde kendi egemenliğinin olduğunu ortaya koydu. Sert laiklik dönemine son verdi. Müslüman tarihle olan devamlılık( fatih vakfiyesine hakkını iade ederek) ortaya kondu.

Ayasofya’nın açılışı Erdoğan’ın önemli bir başarısı. Siyaset sorunları çözme yoludur. 86 yıllık bir sorunu çözme iradesini gösteren bir siyasetçi, elbette bunun karşılığını almayı hak eder. Hangi siyasi niyet taşırsa taşısın, Ayasofya’nın camiye dönüşme gerçekliği büyük bir olaydır. Bu olayı gerçekleştiren siyasi irade, siyasette de karşılığını bulacaktır.

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?