Hizbullah ile PKK arasında yeniden gerginlik yaşıyor. Ve yıllar sonra iki grup arasına yeniden kan girdi. 5 Mayıs günü Hakkari Yüksekova’da gösteri düzenleyen PKK yanlısı bir grup Mustazaf-Der binasına saldırıp yaktı; derneğin başkan yardımcısı Ubeydullah Durna, grup içinden açıldığı ileri sürülen ateş sonucu hayatını kaybetti.
Yüksekova’da yaşananlar bir dizi soruyu beraberinde getiriyor. Bunlardan bazılarını yanıtlamaya çalışalım:
1 İki grup arasındaki gerilimin sorumlusu kim?
Tıpkı geçmişteki çatışmada olduğu gibi, bu seferki gerilimde de ilk kıvılcımı PKK tarafı çaktı. Daha önce de Güneydoğu’nun değişik yerleşim birimlerinde, Adana ve Mersin’de Hizbullah’a yakın olduğu söylenen bazı yasal kuruluşlara ve buralarda faaliyet yürüten bazı kişilere saldırılar olmuş, ama bunların hiçbiri son olayda olduğu gibi büyümemişti.
2 PKK Hizbullahçılara neden saldırıyor?
PKK öteden beri Kürtler arasında kendisi dışındaki herhangi bir siyasi gücün varlığından hoşlanmaz, hele kendisine rakip olma potansiyeli taşıyan yapılar söz konusu olduğunda bunları şiddet yoluyla tasfiye etmeye gider ki bu konuda sadece Hizbullah örneğinde başarısız olmuştur. PKK’nın günümüzde yine Hizbullah’ı hedef seçmesi, bu grubun yediği bütün darbelere rağmen güçlü bir şekilde ayakta kalması ve son yıllarda bütün enerjisini yasal faaliyetlere vermesidir. Tabii PKK’nın, geçmişteki çatışma ortamı nedeniyle Hizbullah’a kin güdüyor olduğunun da akılda tutmak lazım.
3 Devlet bu çatışmanın neresinde?
PKK’lılara göre Hizbullah geçmişte olduğu gibi bugün de devletle birlikte, devletin gözetim ve denetiminde ve devletin hesabına çalışıyor. Ama PKK’lıların gözünde geçmişin askerini (JİTEM vb.) günümüzde hükümetin kendisi ve bir ölçüde emniyet teşkilatı almış durumda. Bu nedenle Hizbullah’tan “derin AKP” olarak söz ediyorlar. Geniş kamuoyunda büyük infiale neden olan son Hizbullah tahliyelerini de, hükümetin kendilerine yönelik bir komplosu olarak algılıyorlar. Fakat PKK çevrelerinin Hizbullah-devlet ilişkileri üzerine yaptıkları değerlendirmelerin, dün olduğu gibi bugün de fazlasıyla abartılı olduğunu düşünüyorum. Ama bu abartı payına, Kürt kamuoyu nezdinde Hizbullahçılara saldırılarını meşrulaştırmak için ihtiyaçları olduğu da muhakkak.
4 Hizbullah’ın PKK’ya cevabı ne olacak?
Hizbullah Yüksekova olayından sonra çok sert bir açıklama yaptı ve PKK’yı olayı aydınlığa kavuşturmaya ve failini ortaya çıkarıp cezalandırmaya çağırdı. Hizbullah yöneticileri ardından şu uyarıda bulundu: “Eğer gerçekten yaptıkları açıklamada samimi iseler, bunu yapar ve sonuçlarını hem bizimle ve hem de kamuoyu ile paylaşırlar. Bunu yapmadıkları takdirde, bizim yapma güç ve imkanlarımız vardır. Biz bu olayı tüm yönleriyle deşifre edeceğimiz gibi, bunun neticesinde misillemede bulunma hakkımızı saklı tutuyoruz.” Görüldüğü gibi 2001 Ocak ayındaki Gaffar Okkan suikastinden bu yana silahlı eylemlerden uzak duran Hizbullah 10 yıl sonra tekrar silaha başvurma ihtimalinin altını çiziyor. “Peki başvurur mu?” diye sorulacak olursa cevabım “Pekala başvurabilir, ama başvurmamak için elinden geleni yapar” olacaktır. Çünkü Hizbullah son 10 yılda yasal faaliyetleri temel alarak bambaşka bir örgüte dönüştü ve geldiği noktadan da, birtakım sorunlar olmakla birlikte, epey memnun. Gerek örgüt yönetiminin, gerekse tabanının çoğu, geçmişin o sert illegalite ortamına ve sürgit silahlı çatışma atmosferine dönmek istemiyor.
5 Gerginlik tırmanır mı?
Normal şartlarda PKK ile Hizbullah’ın çatışma ne kelime, birçok konuda işbirliği ve ittifaka girmesi beklenirdi. Çünkü geçmişte birbirlerine taban tabana zıt olan bu örgüt son 10 yılda iyice yakınlaştılar. Örneğin PKK o eski kaba materyalist ve dini (İslamiyeti) dışlayan, karşısına alan dilini çoktan terk etti ve dindarlara çok açık ve pozitif mesajlar vermeye başladı. Buna paralel olarak Hizbullah da “tüm Türkiye’ye hitap etme” ısrarından vazgeçip bir Kürt hareketi olduğunu kabul etti, söyleminde Kürt sorununu iyice ön plana çıkartır oldu. Eğer bu iki güçlü örgüt geçmişte olduğu gibi amansız bir çatışmaya girerse, bu seferki daha kanlı ve tahripkâr olur. Örneğin Hizbullah’ın son açıklanmasında şöyle deniyor: “Özellikle yaşanan son şehadet olayı ile haddin aşıldığı, sabır ve tahammül sınırının çokça zorlandığı bir noktaya gelinmiştir. Bu durumda biz de tabanı ve gençleri kontrolde zorlandığımızı belirtmek isteriz. Böyle durumlarda istenmeyen ve arzulanmayan bazı olayların yaşanabileceği endişesi taşımaktayız. Ayrıca bu gelişmeleri ve ortamı fırsat bilen kimi provokatörler tarafından da bazı eylemler sergilenebilir.”
Evet provokasyona son derece elverişli bir gerginlik yaşanıyor iki örgüt arasında ve sanılacağının aksine böylesi bir savaş sadece PKK ile Hizbullah’ın güç kaybetmesine neden olmaz, tüm Türkiye’ye çok ciddi zararlar verir.
VATAN